Darbe girişimi gösterdi ki Türkiye tıkanmıştır. Milli istihbaratından Genel Kurmayına baştan sona bihaber bir devletsizlik. "Eniştem beni niye öptü" lafı, bir başka anlamda manşetlere düşmüş; "Darbeyi eniştemden öğrendim" diyen bir Cumhurbaşkanımız var. Hani Başkomutan idin? Komutanın başı bu ise gerisini siz düşünün.
Devlet denen kurumun içi boşalmış ya da çeteleşmiş. Devlet temsilcileri kimler? Gerçek devlet hangisi? Ergenekon-Balyoz davalarını kotaranlar ve bu davaların savcısıyım diyenler mi? Eşkıya ile masaya oturup, bu milletin canına kasteden teröristleri çiçeklerle karşılayarak ayaklarına hakim ve savcıları gönderenler mi?
Ulusal andımızı kaldıran, Onuncu yıl gibi marşlarımıza engel olmaya çalışan, Cumhuriyetimizin resmi simgesi T.C'yi kazımaya kalkışanlar mı? "Türk Milleti" kavramını ağızlarına almayanlar mı? Bunların hangisi gerçek devletin temsilcileridir?
Devlet değil de, devlet içindeki hücrelerin birilerinin yararına güçlenmesidir işin gerçeği.
Devlet bir iktidar aracı olarak çok özel alanlarda çok etkin biçimde kullanılmış, hukuk kavramı rafa kaldırılarak, rant ve servet dağılımı bu alanlardan yönetilmiştir.
Rant ekonomisinin kimlere yaradığı, paylaşımda hangi kesimlerin avantajlı olduğu;
İktidar kimlerin iktidarı olduğu, paylaşım ya da paylaştırma mekanizmasının kimleri palazlandırdığı, belirleme menzilinin kimlerin önünde uzandığı noktasında "Ne istediler de vermedik" le sonlanan ortaklık ülkeyi bugünlere getirdi.
Darbenin ayak sesleri 17-25 Aralık operasyonuyla duyulurken iktidar-cemaat ortaklığının kirli çamaşırları ortalığa saçılmıştı.
Kirli çamaşırları örtme çabasındaki AKP, günah keçisi kontenjanında tek tercih olarak Fethullah Gülen'i kullanmaktadır. Eski dost düşman olmasa da, eski ortak düşman olabiliyor. Ve de savaş başlıyor; beraber yürüdükleri ballı ortaklık yollarının ayrılmasıyla iktidarın başlattığı bir seri operasyon, darbe girişimiyle karşılık buldu. Olan da ülkeye oldu.
Rant ekonomisi uğruna milli ekonomiyi hiç edenler, muhalefeti sindirmek için de hukuku iç etmişlerdir. Toplumu baskı çemberinde tutmaya çalışan AKP iktidarı için darbe teşebbüsü önemli bir fırsatı önlerine koymuştur: Ekstra baskı dönemi olan OHAL.
OHAL'i ilân eden hükümet aslında uygulamakta olduğu fiiliyatı resmileştirmiştir yani durum, fiiliyat-resmiyet tablosudur.
Bu ekstra baskı şekli Anayasada mevcut olmakla birlikte zaten baskı rejimi uygulayan AKP, astığım astık-kestiğim kestik diyerek, intikam duygularıyla hareket etmesin.
"Beraber yürüdük bu yollarda" nın müziği bitti dans devam ediyor.
AKP'nin sabık ortağıyla dansı nasıl biter bilemesek de, hukukla dansının hayra alâmet olmadığını görebilmekteyiz.
Devlet denen kurumun içi boşalmış ya da çeteleşmiş. Devlet temsilcileri kimler? Gerçek devlet hangisi? Ergenekon-Balyoz davalarını kotaranlar ve bu davaların savcısıyım diyenler mi? Eşkıya ile masaya oturup, bu milletin canına kasteden teröristleri çiçeklerle karşılayarak ayaklarına hakim ve savcıları gönderenler mi?
Ulusal andımızı kaldıran, Onuncu yıl gibi marşlarımıza engel olmaya çalışan, Cumhuriyetimizin resmi simgesi T.C'yi kazımaya kalkışanlar mı? "Türk Milleti" kavramını ağızlarına almayanlar mı? Bunların hangisi gerçek devletin temsilcileridir?
Devlet değil de, devlet içindeki hücrelerin birilerinin yararına güçlenmesidir işin gerçeği.
Devlet bir iktidar aracı olarak çok özel alanlarda çok etkin biçimde kullanılmış, hukuk kavramı rafa kaldırılarak, rant ve servet dağılımı bu alanlardan yönetilmiştir.
Rant ekonomisinin kimlere yaradığı, paylaşımda hangi kesimlerin avantajlı olduğu;
İktidar kimlerin iktidarı olduğu, paylaşım ya da paylaştırma mekanizmasının kimleri palazlandırdığı, belirleme menzilinin kimlerin önünde uzandığı noktasında "Ne istediler de vermedik" le sonlanan ortaklık ülkeyi bugünlere getirdi.
Darbenin ayak sesleri 17-25 Aralık operasyonuyla duyulurken iktidar-cemaat ortaklığının kirli çamaşırları ortalığa saçılmıştı.
Kirli çamaşırları örtme çabasındaki AKP, günah keçisi kontenjanında tek tercih olarak Fethullah Gülen'i kullanmaktadır. Eski dost düşman olmasa da, eski ortak düşman olabiliyor. Ve de savaş başlıyor; beraber yürüdükleri ballı ortaklık yollarının ayrılmasıyla iktidarın başlattığı bir seri operasyon, darbe girişimiyle karşılık buldu. Olan da ülkeye oldu.
Rant ekonomisi uğruna milli ekonomiyi hiç edenler, muhalefeti sindirmek için de hukuku iç etmişlerdir. Toplumu baskı çemberinde tutmaya çalışan AKP iktidarı için darbe teşebbüsü önemli bir fırsatı önlerine koymuştur: Ekstra baskı dönemi olan OHAL.
OHAL'i ilân eden hükümet aslında uygulamakta olduğu fiiliyatı resmileştirmiştir yani durum, fiiliyat-resmiyet tablosudur.
Bu ekstra baskı şekli Anayasada mevcut olmakla birlikte zaten baskı rejimi uygulayan AKP, astığım astık-kestiğim kestik diyerek, intikam duygularıyla hareket etmesin.
"Beraber yürüdük bu yollarda" nın müziği bitti dans devam ediyor.
AKP'nin sabık ortağıyla dansı nasıl biter bilemesek de, hukukla dansının hayra alâmet olmadığını görebilmekteyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023