Avrupalılar, demokrat olmakla, demokrasiyi yaşatmak ve yaymakla övünürler. Hiçbir zaman demokrasinin teorisini hayata geçirememiş olsalar da, bu övünmeden vazgeçmezler. Gerçi vazgeçseler, tutunacak başka dalları da kalmaz. Onun için, demokrasi dedikleri bu aldatmaca sistemi, ne pahasına olursa olsun savunurlar, sürdürmeye çalışırlar. Çok kere gülünç duruma düştükleri, mızrağı çuvala sığdıramadıkları da oluyor. Meselâ, avro krizinde olduğu gibi. Bilindiği üzere, Avrupalı liderler avro krizi için toplantı düzenlediler. İngiltere başbakanı, o toplantıda Fransa ve Almanya'nın ortaya attığı yeni mali kuralı kabul etmedi. Ayrıca, İngiltere'nin Avrupa para birliğine hiçbir zaman girmeyi düşünmediğini söyledi.Peki, o mali kural ne getiriyor? Bu kurala göre, ülkelerin bütçesi ya fazla verecek, ya da denk olacak. Eğer bütçe açık verecekse, o açık milli gelirin yüzde yarımını geçmeyecek. Bu kurula uyulup uyulmadığını AB komisyonu denetleyecek. Daha doğrusu, ülkeler bütçelerini AB komisyonuna sunacak, onun onayını aldıktan sonra yürürlüğe koyacak. İyi de bu, egemenlik hakkının devri anlamına gelmez mi? Hani, İngiltere'de 1215 yılında Magna Carta (Büyük Şart) imzalanarak bütçe hakkı alınmıştı? Avrupalıların, demokrasinin temeli dedikleri ve büyük önem verdikleri metinlerden biri de bu değil miydi? Şimdi, ne oldu, ne değişti de Avrupalılar, demokrasinin temeli kabul ettikleri bütçe yapma hakkını demokratik olmayan bir kuruma devrediyorlar? Avrupa'da kriz derinleştikçe, bu ve buna benzer çelişkiler ve geri dönüşler daha çok yaşanacaktır. Fransa ve Almanya'nın koyduğu yeni mali kurala göre, devletlerin borçlanması da neredeyse yasaklanıyor. Bu da İkinci Dünya Savaşı öncesinin maliye anlayışına dönüştür. İkinci Dünya Savaşı'na kadar maliyeye hâkim olan anlayış şöyle idi: Bir bütçenin denk sayılması için, devletin giderlerinin, normal gelirleriyle karşılanması gerekirdi. Devletin normal gelirlerinden amaç ise, vergiler, harçlar, devletin mülklerinden ve işletmelerinden elde edilen hâsılatlardır. Borçlar, asla gelir kabul edilmezdi. O bakımdan giderlerinin bir kısmı borçla karşılanan bütçe, açık bütçe olarak tanımlanırdı. Bu anlayış değiştirildi, devletlerin borçlanması teşvik edildi. Söz konusu anlayışa göre, "borcun faiz ve anapara taksitleri normal gelirlerden karşılanıyorsa, o bütçe denktir". Yeni mali kural, bunu da rafa kaldırıyor. Bir başka deyişle, AB üyesi ülkelerin ekonomik özgürlükleri tamamen ellerinden alınıyor. Daha açık ifade etmek istersek, Avrupalı demokratlar, demokrasiyi katlediyorlar. AB, öyle bir duruma düştü ki, neresinden tutulursa, orası elde kalıyor. Jean Monnet, AB'yi bisiklet sürmeye benzetmiş ve şöyle demişti: "AB uyum sürecinde herhangi bir duraklama ortaya çıkarsa, tekerlekleri dönmeyen bisiklet gibi devrilebilir". Aslında AB çoktan devrilmiştir. Onu deviren son darbe de avro olmuştur. Avrupalı liderler, avronun ekonomik zararını görünce, avronun siyasi bir proje olduğunu söylemeye başladılar. Hâlbuki siyaset ile ekonomi birbirinden ayrılmaz. Avrupalı liderleri korku sardı. Korkuları, AB'nin dağılması değil, ondan öte Avrupalı değerlerin de zarar görmesidir. 1985-1995 yılları arasında AB komisyon başkanlığı yapan Jacques Delors, "avro krizinin tümüyle bir mali kriz olmadığını" söylüyor ve "Batı'yı Batı yapan değerlerin İngiltere ile ABD'nin birlikte korumasını" istiyor. Artık gün gibi ortaya çıktı ki, AB bir medeniyet projesi idi, krize giren de o medeniyettir. AB'ye girmek için çırpınan Hükümetlerimiz de AB'yi öyle tanıtmıyorlar mıydı? Öyle veya böyle bu proje çöktü. Avrupalı liderler, büyük bir buhran ve iç çatışma çıkmadan, tasfiyeyi gerçekleştirmenin peşindeler. Ya Türkiye neyin peşinde? Türkiye de en azından, AB bakanlığını lağvederek, Avrupa'daki gelişmeleri takip ettiğini göstersin. AB'nin her şeyine ortak olduk, bari gülünç duruma ortak olmayalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018