Tarımda geldiğimiz vahim durum ortada. Buğday gibi anavatanı Anadolu coğrafyası olan en temel tarım ürünlerinde bile ithalatçı olunca başka bir söz söylemeye gerek var mı?
Dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olma vasfından, en temel ürünlerini ithal eden içler acısı bir bataklığa saplanmak. İşte size tarımın tablosu.
Biraz da rakamlarla ifade etmeye çalışalım.
Çiftçilerimizin 2003 yılında toplam borcu 2,5 milyar lira iken, bugün bu borç 180 milyar liraya ulaştı. Diğer bir ifadeyle AKP iktidarı boyunca çiftçilerimizin borcu 72 kat arttı.
2,5 milyardan 180 milyara devasa bir artış.
İktidarın, "Çiftçimizi şöyle destekliyoruz, böyle önünü açıyoruz" demesine bakmayın, ortaya çıkan netice bu, rakamlar bu. Çiftçilerimizin borcu 72 kat artmış.
Eğer ürün alım fiyatları yeterli olsaydı, ya da verilen destekler çiftçilerimizin açığını kapatabilseydi, genel olarak tarım politikalarımız doğru, tutarlı ve milli olsaydı, soruyorum, böyle bir vahim tablo hiç ortaya çıkar mıydı?
Çiftçilerimiz batağa saplandıkça saplanmış ama iktidar çözüm için en ufak bir adım dahi atmamış.
Bugün 2 milyon çiftçimiz borç batağında, aileleriyle birlikte hesapladığınızda oldukça önemli bir nüfus yapıyor.
Çiftçi 1 yıl boyunca tarlasını sürüyor, ekiyor, suluyor, gece gündüz yağmur, çamur, sıcak, pandemi demeden çalışıyor, binbir zahmet ve alınteriyle beraber bir üretim gerçekleştiriyor ama bütün bu emeklerin karşılığında "borç" biçiyor.
Kısaca çiftçilerimiz tohum ekiyor, maalesef borç biçiyor.
Durum böyle olunca çiftçi önce tarlasını ekmekten vazgeçiyor, tarım arazilerimiz atıl vaziyete düşüyor, ardından bir gelire ihtiyacı olduğu için tarlasını satıp şehre göç ediyor.
İşte geleceğimiz açısından tarım sektöründe yaşanacak en büyük tehlike budur.
Tarım arazilerinin atıl duruma düşmesi, üreticinin tarlasını terk etmesi.
ABD ve AB aklıyla, kapitalist bir anlayışla tarım politikalarını ortaya koyan siyasilerimiz, tarım cenneti olan ülkemizi getirdikleri konum bu.
Siz, sizin topraklarınız üzerinde kirli hesabı olan AB ve ABD ile hareket ederseniz, önce onların pazarı durumuna düşersiniz, kendilerine tamamen bağımlı hale getirdiklerinde ise artık tarımsal ürünlere ulaşamadığınızı görürsünüz.
Bir dönem tüm Ortadoğu'ya hayvan ihraç eden Somali'nin AB ve ABD aklıyla hareket ederek, bugünkü açlık ve yoksulluk bataklığına düşmesi gibi.
Adım adım Somalileşiyoruz. Mutlaka başta tarım olmak üzere ekonomi politikalarımızı acilen değiştirmeliyiz. Prof. Dr. Haydar Baş'ın önemle ifade ettiği gibi, "Tarım en stratejik sektördür", "Topsuz, tüfeksiz, silahsız savaşılabilir ama buğdaysız, ekmeksiz savaşılamaz."
AB hayali ve ABD müttefikliği adına ülkenin tarımını heba edenlerle, pazarlık masasına tarımı koyanlarla asla bir çözüme ulaşılamaz; çözüm için tarıma bakışımız Prof. Dr. Baş gibi olmalıdır.
AKP iktidarının çözüm adına attığı adımlar bile çiftçiyi zora sokacak mahiyette.
Birkaç gün önce çiftçilerin borçlarıyla alakalı bir teklif Meclis'ten geçti.
Neymiş bu teklif? Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından çiftçilere kullandırılan ve vadesinde ödenmediği için takibe düşen kredi borçlarının yüzde 12 ile yüzde 18 faiz uygulanarak yapılandırılmasını öngören bir teklif.
İktidarın borç batağında olan çiftçilerimize çözümü, borçları faizle yapılandırma.
Yahu zaten bu çiftçilerimiz normal üretim koşullarında maliyet-gelir dengesini kuramadığı için bu kadar borçlandı, bu yapılandırmayla nasıl başa çıkacak?
Mevcudu döndüremeyen çiftçiye, faizle yapılandırma yapıyorsun, ne faydası olacak?
Bir diğer önemli nokta ise, çiftçilerin sadece Tarım Kredi Kooperatifleri'ne olan borcu yapılandırılıyor, bu 2 milyon borç batağındaki çiftçinin sadece 21 binini kapsıyor.
Çiftçilerin asıl borcu kamu ve özel bankalara ve bu borç meblağı 134 milyar TL.
İşte bu çiftçileri daha da batıran uygulamalar neticesinde, yüz binlerce çiftçi ailesi tarımdan uzaklaştı ve 2002 yılından bu yana 3 milyon hektar tarım arazisini kaybettik. Yazık çok yazık.
Yalnız, bu zifiri karanlık tablo kaderimiz değil, tercihimiz. Millet olarak içimizde çözüm sahipleri olmasına rağmen yıllarca görmezden geldik ve çözümsüzlerin, bu işi bilmeyenlerin peşinde "bi daha, bi daha" diyerek koştuk.
Bu tablo kendi tercihimiz olduğu için asıl suçlamamız gereken de millet olarak kendimiziz.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu tarım projeleri, çiftçilerimizi, köylülerimizi gerçekten milletin efendisi yapacak nitelikteydi.
Eğer Prof. Dr. Baş'a fırsat verseydik, bugün tohumumuzu tarlaya ekmeden önce ürün bedelinin yarısını avans olarak alacaktık, banka ve Tarım Kredi Kooperatifleri kapısında faizli borç arayışında olmayacaktık. Ürün fiyatlarını çiftçilerimizin kurduğu kooperatifler belirleyecekti. Devlet belirlenen bu fiyattan ürün alım garantisi verecekti.
Çiftçilerimiz, tarlaları ve ürünleri bir kuruş pirim ödenmeden devlet tarafından sigortalanacaktı
Bütün bu projeleri tercih etmedik, tercih ettiklerimiz de bizi borç batağına sapladı.
Bugün hala fırsatı kaçırmış değiliz. Prof. Dr. Baş'ın bizzat özenle yetiştirdiği ve bu çözümleri parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kadrosu ve BTP Lideri Hüseyin Baş içimizde. Tarımda da kutlu kaderlere yürümek istiyorsak, yapmamız gereken doğru tercih belli, artık yanılmamamız gerekir.
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025