İşin aslı şu: Van 100. Yıl Üniversitesi, beraberinde Malatya İnönü Üniversitesi ve ABD'li National Health Institute bir DNA çalışması yapmışlardı.
Tarih boyunca yanlış bilinen gerçeğin ortaya çıkması bakımından yapılan bu çalışmanın aslında milletimizin birliği açısından çok büyük katkılar sunduğu da bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Ancak bu çalışmayı yürütenlerin hedefledikleri asıl niyet ve maksat, çok farklı ve gizli bir ajandanın varlığına dair ipuçları içeriyordu.
Başvurulan yöntem şu:
Van'ın Muradiye ilçesinde yaşamakta olan bir aile ile İtalya'nın Etruria yöresindeki bir ailenin DNA testlerini incelemişler.
Yapılan testler sonucunda her iki ailenin genlerinin aynı olduğu, aralarında akrabalık bağı bulunduğu anlaşılıyor.
Çıkan bu sonuçla birlikte fırsat kollayan kimilerince bölücü bir propaganda başlatılıyor.
Ne gibi mesela?
Kürtlerin Türk olmadığının DNA testiyle kanıtlandığı iddia edilerek, bu görüşün yaygın hale gelmesi için çok çaba harcanıyor.
Ancak daha sonra derinlemesine yapılan ilmi çalışmalarla işin aslı ortaya çıkıyor.
İtalya'daki Etrüsklerin Türk oldukları yapılan DNA testiyle ortaya çıkınca,, Muradiye kasabasında yaşayan ve 'Kürt' diye etnik ayrımcılık yapılan ailenin de, Türk kökünden geldiği bilimsel olarak ispatlanmış oluyor.
İtalya'daki bu kasaba, Floransa yakınlarındaki Murlu kasabasıdır. Burada yaşayanlar, kendilerini her zaman Türk olarak tanımlamışlardır.
Ayrıca Japon Dil Bilimci Kojima, Kürtçe diye adlandırılabilecek bir dilin olmadığını, yapılan kapsamlı araştırmalar sonucunda kesin olarak saptamıştır.
Prof. Abdülhalûk Çay ise, yapmış olduğu derin araştırmaları sonucunda M.Ö. 2000'lerdeki Asur Salnameleri'nde, Kürt sözüne hiçbir şekilde rastlanmadığını, oysa Türk adının varlığına her yerde rastlandığını saptamıştır.
Dünyaca ünlü Türkolog Kazım Mirşan'ın konuya ilişkin tespitler ise şöyle:
Alparungu Han'ın bir aşiret reisine, ÖKÜ-ERT yani, "aşiretini yönetme yetkisi" verdiğini Elegeş anıtında okunmuştur.
Kürt adı bu yetkiyi ifade eden kelimelerin sıkışarak bozulmasından doğmuştur.
Yani tarih boyunca sanki bir halkın adıymış gibi yanlış bilinen Kürt adı, kesinlikle bir etnik tanımlamayı değil, bir idari terimi veya yetkiyi ifade ediyordu.
Etrüsklerin Türk olduğunu İtalyanların hemen tarih derslerine koymalarına rağmen, bizde halen daha Etrüsklerin Türk olmadıklarının okutulması, asla masumane bir tutum ve davranış şekli sayılamaz!
Türk milletinin birlik mayasına konulan en büyük dinamitlerden birisi de, etnik ve hurafelere dayalı mezhepsel uydurmalardır.
Batı kültürünün kökenindeki Ön-Atalarımızın varlığını yok saymak için tarih derslerimize, onların Türk olmadıklarını koyuyoruz.
Eşsiz önderimiz yüce Atatürk'ün dediği, GAFLET sıfatının çok yakıştığı bir davranış!
Bu mevzuyu neden mi ısrarla işlemeye devam ediyorum?
Türk milleti şayet bir gün gelir ve küllerinden yeniden doğar ve silkinip ayağa kalkarsa, işte o zaman Atatürk'ün hedefi olan, muasır medeniyetler seviyesinin çok üzerine, hızla çıkılmış olacaktır.
Türkler uyanmadan onları etnisite ve mezhepsel zafiyetler üzerinden parçalamayı temel hedef olarak belirleyen Batı dünyası, olmayan bir milleti var etmeye çalışarak Türk milletinin yok olmasına gerekçe hazırlamaktadır.
Oysa Türk adı bir ırkı veya sınıfı değil, kültür ve inanç birliğini ifade eden, mucizevi bir ikramdır.
Büyük İsrail Devleti'nin kurulması için planlanan bunca palavra ve bilim dışı safsata, neredeyse tamamı Siyonistlerin kontrolünde olan medya sayesindedir.
Bu büyük yalanlar sahneye konularak önce Irak'ta 'Kürt' adını taşıyan bir küçük İsrail kurulmuştu.
Şimdi ise çok daha kapsamlısı aynı gerçek dışı propagandalarla, Suriye'de kurulmuştur.
Son iki parça kalmıştır.
İran ve Türkiye'den koparılacak bölgeler.
Hangi bahanelerle?
"Kürt sorunu" bahaneleri ile.
Bunca yıldır ortaya konan bu yalanlara nasıl da inanmışlar, insanın aklı almıyor doğrusu!
Türkiye'de ise iktidar ve muhalefet kanadından söz konusu aynı tuzağa düşülmektedir.
Güneydoğu bölge insanı yerine, "Kürtlerin yaşadığı bölge" deniyor!
Siyasetin bu şiddetli savrulmayı önleyeceğine dair inancım kalmamıştır.
Elbette ki istisnai Türk gençleri ve temsil ettikleri siyasi hareketler, daima bu değerlendirmenin dışındadır.
Burada çok ayık ve teyakkuzda olması gereken unsur, bizzat Türk ordusudur.
Para ile satın alınamayacak ve sarayların etkisinde kalmayacak tek ordu, yerli ve milli olan Atatürk'ün ordusudur.
O bakımdan "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" diyen yiğit Teğmenlere, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır.
Selam olsun Ata'sının izinden giden o yiğitlere.
Ne mutlu Türk'üm diyene…
- Atatürk için sana şükürler olsun Allah’ım / 17.12.2024
- Atatürk, Haydar Baş’ı işaret etmişti / 16.12.2024
- Şam değil, Türkiye tehlikede! / 11.12.2024
- Amerikan hayranı sahte kahraman / 09.12.2024
- Öcalan Mart 2025’te serbest mi kalacak? / 09.12.2024
- Dini istismar eden partiler kapatılmalı! / 04.12.2024
- Yiğitlere ‘BAŞ’ lazım / 03.12.2024
- Sinsi plan şu: YPG in, PKK aut! / 02.12.2024
- Sn. Cumhurbaşkanım dön bu hatadan! / 27.11.2024