Allah'ın emrini senelerce siyasi emellerine alet ettiler. Öyle ki İslam'ın farzı olan tesettürü, başörtüsünü siyasi simge haline getirdiler.
Başörtüsünü o kadar çok dillerine doladılar ki, artık o da tahammül edemedi ve başörtüsü, AKP döneminde saç örtüsü haline geldi.
Evet, dün başörtülü bacılarımıza zulüm yapıldı. Doğrudur. Son tek parti iktidarında ise hem başörtülü bacılarımıza hem de bizzat başörtüsüne zulüm yapılıyor. Artık farz, siyasi simgenin yanında tarz da oldu ve bunu da AKP yaptı.
TBMM'deki bütçe görüşmelerinde Adalet Bakanı Tunç, muhalefete, 'bize başörtüsü dersi verecek değilsiniz' resti ile yukarıda yazdıklarımı teyit edercesine şöyle diyordu;
"Biz, başörtüsü mücadelesi yaparak buralara geldik. Biz, başörtüsüne özgürlük diye imza attığımız için yargılandık."
Ne olmuştu?
Sayın Erdoğan'ın şoka uğradığı İsrail protestosu sonrası başörtülü bacılarımız gündemdeydi.
Bir vatandaşımız sosyal medyadan, 'Sevin ya da sevmeyin, eleştirin ya da eleştirmeyin! Ama doğru söyleyin, hakkını verin; Bu ülkede başörtüsü zulmüne Recep Tayyip Erdoğan son vermiştir' yazdı.
Cevabını ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı katıldığı bir programda İsrail ilişkileri nedeniyle protesto eden ve tutuklanan kadın protestocuların Şeyma Yılmaz isimli bacımız verdi;
'Öyle miymiş? Kesilen şalımın resmini göndereyim mi? Ya da yapılan çıplak arama hakkındaki şikayet dilekçemi?
Yada ibadetimizi yapamamamız için verilmeyen sabun ve hijyen ürünlerini!
O gün başörtüsü zulmü vardıysa bugün ifade özgürlüğü zulmü de var!'
Ama kendi ifadesiyle 'başörtüsü' ile makam sahibi olan Adalet Bakanı suç duyurularını, yapılanları ve yaşananları inkar etmek için 'bize başörtüsü dersi veremezsiniz' diyor.
Gerçeği ise dolaylı olarak bir gencimizin; 'Türk futbolunda siyaset var mı' sorusunu 'siyasetin girmediği yer mi var? Her yere maalesef siyaset bulaşıyor' sözleriyle Sayın Erdoğan itiraf ediyordu.
Siyaseti virüs yaptılar ve her yere bulaştırdılar. O virüs hem toplum hem de bütün kurumlarda hızla yayıldı ve asıl fonksiyonlarını yerine getiremez hale getirdi. Bu virüsten kurtulmaz isek netice malumdur.
28 Şubat süreci ile yükselen ve hala o günlerin yapılanları ile siyaset üreten sayın iktidarımız şimdi, yine, biz kez daha 'kınadığı şeyle kınanıyor'.
Son örneği yukarıda yazdım. Birkaç hafta önce de Ankara'da öğretmenler, verilmeyen kazanılmış hakları için eylem yapmak istedi.
Eylemcilerin çoğu kadın ve onlarında çoğu başörtülü idi. Etrafları polis tarafından kuşatılmıştı. Aynen 28 Şubat sürecinde üniversiteye girmek isteyen başörtülü kızlarımız gibi.
Sendika üyesi olduktan sonra işten çıkarılan Polonez işçileri yaklaşık 5 aydır hakları için mücadele ediyor. Eylem yapan kadın işçilerin çoğu da başörtülü ve onlarda aynen 28 Şubat'taki gibi polis ablukası altında.
Geçtiğimiz Mart ayında Furkan Vakfı'nın kurucusu ve sekiz üyesi tutuklanmıştı. Çoğu çarşaflı kadınlardan oluşan bir gurup, serbest bırakılması için yürüyüş yapmaya kalkıştı.
Sen misin kalkışan! Aynen 28 Şubat sürecinde olduğu gibi polis aldığı talimatla etraflarını çevirdi ve çarşaflı kadınları coplarla etkisi hale getirip, iki büklüm otobüslere doldurdu.
Cumhuriyet tarihinde camide vatandaşlara sis bombası atılıp, coplarla müdahale etmek AKP'ye nasip (!) oldu.
Yine cumhuriyet tarihinde en çok başörtülü kadını gözaltına alan ve hapse atan hükümet yine AKP oldu.
Milyon dolarlık yatlarda, havuzlu villalarda saç örtülü kızların, alkolsüz şampanyalarla bekarete veda kutlamalarını AKP iktidarı döneminde gördük.
Hülasa 'demokrasi bizim için araçtır' diyenlerin asıl aracının, 'İslam' olduğunu görmüş olduk.
Adalet ve hapishane
Adalet ve Kalkınma partisini (AKP) kurdular. Hedef olarak ülkemizde adaleti tesis etmek ve kalkınmayı gerçekleştirmek olarak açıkladılar. Yoksulluk, yolsuzluk bitecek ve yasaklar da kalkacaktı.
Bakın ne yaptılar?
Adalet Bakanlığı sitesindeki verilere göre ülkemizde 406 cezaevi bulunmaktadır. İşin ilginç noktası ise bu 406 hapishanenin 240'ı AKP iktidarı döneminde yapılmış ve Sayın Adalet Bakanımız 2025 için 11 yeni hapishane müjdesi daha verdi.
Vahim olan ise…
Avrupa Konseyi istatistiklerine göre Türkiye, 31 Ocak 2022-31 Ocak 2023 döneminde, hapishanelerinde en çok mahpus bulunan Avrupa ülkesi konumunda.
Türkiye'deki 306 bin 31 hükümlü mahpusun büyük bölümü uyuşturucu (yüzde 34,4), hırsızlık (yüzde 28,3), saldırı/yaralama (yüzde 16,7), cinayet (yüzde 12,4), soygun (yüzde 9,3) ve tecavüz ve diğer cinsel suç türleri (yüzde 8) temelinde mahkûm olmuş kişilerden oluşuyor. Terör suçundan hükümlü mahpus oranı ise yüzde 7,6 civarında.
Erdoğan iktidarı ne yapıyor?
Yolsuzluklar mücadele ediyor.
Yasakları kaldırıyor ve yoksulluğu bitiriyor. Nasıl mı? Hapishanede.
- Türkiye’yi soracak olursanız! / 16.12.2024
- İsrail için milli stratejiler - 2 / 15.12.2024
- İsrail için milli stratejiler -1- / 14.12.2024
- ‘Türkiye, Türklerindir’ diyemeyenler bakın ne diyor? / 13.12.2024
- Yalan ve talan aynen devam ediyor / 12.12.2024
- Saddam, Kaddafi, Esad gitti, sırada kim var? / 11.12.2024
- Esad gitti diye sevinelim mi? / 10.12.2024
- Erdoğan’ın önünde iki yol vardı. O, BOP’u seçti / 09.12.2024
- Yalan söylediler / 08.12.2024