Siyaha beyaz, beyaza siyah dendiği; hainlerin kahraman, kahramanların terörist ilan edildiği bir Türkiye manzarası ve açık hava tiyatrosunu hep birlikte izlemekle yetiniyoruz.
"Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" demek suç, terörist başının TBMM'de konuşma yapacak olmasına kahramanlık deniliyor!
Bu ülkede namuslu Türk askerlerinin zindanlara atılmasına sıradan olay, teröristlerin kırmızı halılarla ağırlanmasına 'Devlet aklı' deniliyor!
Gelelim asıl meseleye…
Türkiye ile Suriye arasında, 2002 ila 2010 yılları arasında deyim yerinde ise adeta lale devri yaşanmıştı.
Peki, neden ve niçin bu aramız açıldı?
ABD, Türkiye'ye bir görev vermişti.
Bu görev, Suriye ile İsrail'in arasını bulmak için yapılması planlanan arabuluculuktu.
ABD'nin Türkiye'yi arabulucu ülke yapıncaya kadar Suriye ile olan ilişkilerimiz, ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yapmaktan tutun da, en üst düzeyde aile ziyaretlerine kadar vardırılmıştı.
Suriye devletince İsrail'in dayatmaları kabul edilmeyince lale devri, ABD'nin devreye girmesi ile son buldu.
ABD ve İsrail tarafından imal edilen ve tasarlanan sözde 'Arap Baharı' eylemleri ile Suriye'yi terbiye etme ve diz çöktürme dönemi başlatıldı.
Eş zamanlı olarak Türkiye, Suriye devleti ile bütün ilişkilerini askıya aldı ve yıllık 3 milyar doları bulan iki ülke arasındaki ticaret, şak diye sonlandırıldı.
Artık her şey, ABD ve İsrail'in planladığı şekilde ilerliyor ve sonuçlanıyordu.
İnanmayacaksınız belki ama, 120 ülkeden gelen gözü dönmüş katiller sürüsü, 'cihatçı' ambalajıyla sınırlarımızdan sokularak Suriye topraklarına sürüldü.
Sadece 10 bin eli silahlı Uygurlu, sırf mezhepsel nedenlerle Suriye'ye savaşa geldi.
Bu arada ABD istihbarat örgütlerince eğitilip donatılan ve Suriye'nin yok edilmesi için hazır kıta hale getirilen çeşitli isimlerdeki terör örgütleri, 'BOP' eksenli 'Büyük İsrail Devleti'nin Suriye ayağını oluşturmak için harekete geçirildi.
O kadar iç içe geçmiş gizli ve büyük bir oyun söz konusuydu ki, dışarıdan bakınca anlaşılmasına ve analiz yapışmasına imkân yoktu.
ABD, IŞİD'le mücadele ediyoruz palavralarıyla İsrail adına iş görmesi için kiralanmış PYD-YPG-PKK'yı meşrulaştırma ve parlatmaya başladı.
Suriye'nin kuzeyinde bulunan en verimli topraklar ve petrol sahaları, tümüyle bu yapının kontrolüne geçti.
Bu arada ABD, bayatlamış cambaza bak numaralarıyla, PKK'yı terör örgütü olarak tanıyordu.
PYD-YPG gibi aynı işlevi gören yapıları ise meşru gösteriyor ve kurulması 100 yıl öncesine dayanan 'Büyük İsrail Devleti'nin inşası için onlara çok özel muamele yapıyordu.
Türkiye'nin gözleri önünde bu terör örgütlerine, tırlar dolusu son teknoloji silah ve en son olarak da hava gücü temin edilmişti.
Kötü polis IŞİD, iyi polis YPG-PYD idi.
Tüm bu akla ziyan gelişmeler yaşanırken, PKK çoktan Kandil'i terk etmiş ve Suriye'nin kuzeyine gelmişti.
Kuzey Irak'tan Akdeniz'e olan koridor bağlantısının tamamlanması için malum son olaylar bizzat İsrail ve ABD tarafından tertip edildi.
HTŞ'nin tek başına bu kadar geniş bir alanda ve çatışma olmaksızın Şam'ı teslim alması sizce tuhaf değil mi?
İsrail'in onca bombalamaya rağmen bir türlü zafer elde edemediği Lübnan ile ateşkes sağlamasından hemen sonra, büyük hesap için düğmeye basıldı.
Netanyahu daha Lübnan ile yapılan ateşkes anlaşmasından dakikalar sonra, "Suriye sırada sen varsın bekle" açıklamasını yapmıştı.
HTŞ'ye buyur geç diyen İsrail ve ABD'dir.
Suriye'nin yardımına gelen İran askeri desteği, Suriye sınırında ABD uçaklarıyla havadan bombalandı.
Eş zamanlı olarak İsrail, Suriye'ye asker çıkartmaya başladı.
Ne tesadüf değil mi?
Burada Esad güçlerinin çatışmaması veya Rusya ve İran'ın destek vermemesi gibi analizler, farklı bir bakış açısıyla ve farklı sonuçlara ulaşmak için, elbette ki ayrıca yapılmalıdır.
Ancak söz konusu olan İran ve Rusya'nın değil, Türkiye'nin bekasıdır.
BM kararıyla da meşru devlet ve muhatap olarak kabul edilen Esad hükümeti ve Suriye devletinin toprak bütünlüğü, son derece önemli ve hayatidir.
Ama artık geçmiş olsun!
Farkındaysanız bugün yamalı bohçaya çevrilen Suriye haritası, Osmanlı dönemindeki Sevr haritasını hatırlatmaktadır. Türkiye için Sevr neyse, Suriye için de odur. Bugün Sevr'in aynısı, Suriye'ye dayatılmıştır. Şimdiye kadar Esad'ın yaptığı da, bizim yaptığımız milli mücadeleden farklı bir şey değildi aslında.
Efendim deniliyor ki, Halep'te bulunan Sünni halka kötü muamele yapılmış da ondan girmiş oraya HTŞ!
Maden Sünnilik diye icat ettiğiniz bir hassasiyetiniz var, neden o zaman tamamı Sünni olan Gazzelilere destek çıkmadınız?
Halep Türk'se, Balkanlar'daki devletler de Türk'tü. ABD'nin asıl sahipleri de, bizim atalarımız olan Türklerdi. Neden oralara göz dikemiyoruz?
Esad'a karşı bu denli tavırlı olmamızın asıl sebebi, İsrail ve ABD olmasın?
Şimdi Esad yok. Ama Suriye'de yok!
Şimdi olanı söyleyerek noktalıyorum.
İsrail Türkiye'nin sınır komşusu olmuştur.
Akdeniz'e kadar olan koridorun tek sahibi olmak için, HTŞ ile PYD-YPG arasında konfederatif bir yapılanma söz konusu olacaktır. Böyle olunca Türkiye'yi bu bölgeden çıkartmak isteyeceklerdir. Zira BM devreye girecek ve meşruiyet zemini aranacaktır.
Günün veya filmin sonunda istenmeyen ülke biz olurken, terör örgütleri ve sahibi İsrail-ABD, sınır dibimizde bizim zayıf zamanımızı kollamak için pusuda bekleyecek ve zamana oynayacaktır.
Kukla uydu devletine meşruiyet sağlayan ABD, son hamleyi Türkiye'nin Güneydoğu bölgesi için vuracaktır.
Sırası gelince!
Ekonomik göstergeler tepetaklak gitmeye devam ederse, fragmanını izlediğimiz filmin galası için çok uzatmadan düğmeye basacaklardır.
Tüm bu ahval ve şeraitten Türkiye'yi çekip çıkarmak ve güvenli limana yaklaştırmak, 'Milli Platform'un oluşturulması ile mümkündür.
Artık muhalefette olan Atatürkçü ve milli siyasetçilerin parlamenter sistemde olduğu gibi tek başlarına siyaset yaparak başarabilecekleri hiçbir şey kalmamıştır.
Birlikten kuvvet doğar.
Neyi bekliyorlar doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum.
- Amerikan hayranı sahte kahraman / 09.12.2024
- Öcalan Mart 2025’te serbest mi kalacak? / 09.12.2024
- Dini istismar eden partiler kapatılmalı! / 04.12.2024
- Yiğitlere ‘BAŞ’ lazım / 03.12.2024
- Sinsi plan şu: YPG in, PKK aut! / 02.12.2024
- Sn. Cumhurbaşkanım dön bu hatadan! / 27.11.2024
- İslam’ın özü ve laboratuvarı Ehl-i Beyt’tir / 26.11.2024
- Teğmenleri bırak ekonomiye bak! / 25.11.2024
- Teğmenlere güveniyorum, size asla! / 20.11.2024