Bütün paketler doğmadan ölüyor

Faiz, ekonominin gerçeği falan değildir. Faiz düpedüz ekonomik bir hastalıktır.

Asıl olan faizsiz ekonomidir. Faizli ekonomi, yaşama yapılmış en büyük haksızlık ve müdahaledir.

Devletin senyoraj hakkını elinden alan, onu güçsüzleştiren, fertleri inim inim inleten ve kesinlikle sıfırlanması gereken bir kanserdir.

Bilindiği üzere günümüzde T.C Merkez Bankası %40 faizle bankalara para vermekte, bankalar da bunun üzerine 15-20 puan ekleyerek vatandaşa %60'la %70'le para satmaktadırlar.

Bu nedenle işçi, memur, esnaf, emekli, öğrenci yani toplumun bütün kesimleri hayata %60-%70 enflasyonla başlamaktadırlar.

Peki, bunun dışında bir yöntem yok mu?

Merkez Bankası bastığı parayı vatandaşa doğrudan doğruya sıfır faizle veremez mi?

Bu konular neden hiç tartışılmıyor neden bu açıdan yaklaşılmıyor?

Eğer devlet senyoraj hakkını kullanırsa yani para basma hakkını başkasına kaptırmazsa pekâlâ bu yöntem, uygulanabilir en tabii ve en makul yöntemdir.

Yani olması gereken devletin Merkez Bankası aracılığıyla bastığı parayı vatandaşına bedelsiz sıfır faizle ulaştırılmasıdır. Takdim etmesidir.

Şu sorunun cevabını kim verebilir?

Merkez Bankası bastığı parayı piyasaya sürmek için neden başka bir bankayı aracı olarak kullanmak yoluna gitmektedir?

Profesör Doktor Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde "Milli Para" sistemini anlatırken işte bu soruya cevap veriyor ve diyor ki, "Ben halkıma parayı faizsiz bir şekilde direkt olarak vereceğim ki buna da senyoraj denir."

Ev hanımı maaşı, vatandaşlık maaşı, çocuk maaşı, asgari ücretin yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmesi; çiftçilere, tarım kesimine, orman köylüsüne verilecek destekler vergisiz bir ekonomi anlayışı senyoraj hakkının kullanımının getirdiği sistemin bir gereğidir. Bir vaat veya seçim stratejisi ile ilgisi yoktur.

Başta da ifade ettiğimiz gibi asıl olan faizsiz ekonomidir. Yani insan fıtratına, doğasına, yaşayışına ve hayatın doğal akışına uygun olan faizsiz bir ekonominin devreye girmesidir.

Faiz, haksız kazancın, sebepsiz zenginleşmenin, toplumdaki uçurumların, gelir dağılımındaki bozulmanın, insanlar arasında kin ve düşmanlık tohumlarının ekilmesinin ve ahlakın bozulmasının adıdır ki asla normaliteyi temsil etmez.

"Faizsiz ekonomi olmaz diyenler" kesinlikle ekonomiden ve onun kavramlarından bihaber bir şekilde yaşıyorlar.

Bir ekonomi haberinde sadece 1 milyon liranın 40-50 bin TL'lik aylık bir faiz getirisi olduğunu hesaplayan bir uzman, 1 milyon TL'si olan birinin çalışmasına gerek kalmadığını anlatıyordu.

Emeğin, çalışmanın, üretmenin ve kafa yormanın para etmediği ama 3-5 kuruşu olanın bankaya parasını yatırarak yan gelip yattığı bir sistem hem insani hem ahlaki hem de ekonomik değildir.

Asıl marifet sırtüstü yatıp hiçbir şey yapmadan para kazanmak değil, üretmek, çalışmak ve çareler aramaktır.

İnsan fıtratına uygun olan da çalışmak ve emek harcamaktır. Yatmak ve asalak gibi yaşamak değildir.

İşin toplumsal ve psikolojik yönü bir tarafa, ekonomide de "hareket berekettir" ilkesi her zaman geçerliliğini korumuştur korumaya devam edecektir.

Ülkemizdeki enflasyonun temel sebebi talepten kaynaklanan bir durum olmaktan çok öte hükümetin uyguladığı ekonomik politikaları ile birebir ilişkilidir.

Enflasyonu oluşturan hükümetin ta kendisidir.

Eğer faizler sıfırlanabilseydi -ki bu Erdoğan'ın modelinde mümkün değildir- bununla beraber vergiler, zamlar, cezalar, yeniden değerleme oranları, akaryakıt fiyatları, elektrik, su, doğalgaz fiyatları da minimum düzeylere çekilebilseydi enflasyonun kendiliğinden indiğini müşahede edebilirdik.

Hükümet ekonomide paket üstüne paket açıklıyor fakat kendisi hiçbir indirime yanaşmadığı için baştan kaybediyor. Bütün paketler de doğmadan ölüyor.