Günümüz insanlık dünyasında burjuvacı olarak şekillenmek, rekabet halindeki sömürgeci emperyal güçlerin oluşturmakta olduğu yeni düzene ayak uydurma çabasından kaynaklanmaktadır. Avrupa'da oluşan yeni burjuva sınıfı, etkinliğini medya aracılığı ile İslami toplumlara transfer etti. İslami toplumlarda yaşayan bazı Müslümanlar da transfer olunan burjuva sergilerine kapıldıklarından dolayı yozlaşmaya doğru gittiler.
Basın-yayın yollarıyla batılılaşma macerasındaki ülkemizin bazı Müslümanları, kendi kültürüne ait olmayan kavramları yozlaşma usulleriyle bir bir içselleştirmeye çalışırken, maalesef kendilerine ait olmayan birçok sorunla da yüz yüze geldiler.
Özellikle burjuvacılık akımı, tıpkı Batı'da olduğu gibi ülkemizde de din alanında ve özellikle bazı cemaatler içerisinde etkisini gösterdi. Bunu anlamamak saflık olur. Zira burjuva zümresinin kadınları ve kızları siyah camlı güneş gözlükleriyle siyah ciplere biniyorlar. Modayı takip ediyor, rengârenk giyiniyor, pahalı kafelere gidiyor, jakuzili ve yüzme havuzlu evlerini Anadolu menşeli, tenleri solmuş, belleri bükülmüş dertleri ve kederleri çoğalmış bacılara temizletiyorlar. Dini kimliklerinin üzerinde bir kambur gibi taşıyorlar, kendilerini hep olduğundan farklı göstermeye, bir yerlere ve birilerine ispat etmeye gayret ediyorlar. Bunu gören başka bir elitin köşe başını tutmuş beyleri ise İslam ve İslamcılar konusunu sürekli ayakta tutarak, habire televizyon ekranlarına ve gazete sayfalarına taşıyarak hem malzeme ve gündem ihtiyaçlarını gideriyorlar ve hem de menfi olarak açıklamalar yapıyorlar.
Burjuva takımından dolayı bu eleştirileri İslam ve Müslümanların geneline yapanlar şunu bilmelidirler ki, İslam dini ve hakiki Müslümanlar da burjuva takımının üsluplarına ve yaşam biçimlerine karşıdır.
Burjuva takımı yüzünden bazı medya kanalları ve bazı köşe yazarları bilinçli ve amaçlı olarak "İslâmi Sosyete" kavramını çarşaf çarşaf dillerine doladılar. Oysa "İslami Sosyete" terimi Müslüman toplumların sınıflaşmasını sağladığı için sakıncalı bir kavramdır. Müslümanların batıl amaçları güdenlere fırsat vermemeleri gerekir.
Bu iki uzak kelimenin yan yana gelmesine sebep olanları, öğle yemeği için Paris'e bile uçabilen, balayına Maldiv adalarına giden, plaj yerine özel yatlarını, teknelerini kullanan, hanımlarına 20 bin liralık çantalar hediye eden, bahçesindeki köpeklerinin masrafı , asgari ücretlilerin aylık kazancına eşdeğer olan, ultra lüks arabalara binen, taktıkları saatlerin değeri, bizlerin araba fiyatlarına denk olan, kale gibi korunan ve genelde şehir dışında inşa edilmiş, içinde her türlü hizmetkarın çalıştığı villa tipi konutlarda yaşayan, çocuklarını mutlaka yurtdışında okutan, dünyaca ünlü markaları ya da modacı dediğimiz özel terzilerin tasarımlarını giyen, halktan kopuk cemiyet hayatı yaşayan insanlar olduklarını görmemiz mümkündür.
Elbette bunları görmemiz mümkündür derken "görüyoruz" demek yerine sadece basından okuyabildiğimiz kadarını biliyoruz demek daha doğru olur. Zira dışa kapalı bir hayat sürdükleri için, onları diğer insanların uğradıkları marketlerde, pazarlarda, okullarda değil, sadece TV'lerde görmemiz mümkündür?
Basın-yayın yollarıyla batılılaşma macerasındaki ülkemizin bazı Müslümanları, kendi kültürüne ait olmayan kavramları yozlaşma usulleriyle bir bir içselleştirmeye çalışırken, maalesef kendilerine ait olmayan birçok sorunla da yüz yüze geldiler.
Özellikle burjuvacılık akımı, tıpkı Batı'da olduğu gibi ülkemizde de din alanında ve özellikle bazı cemaatler içerisinde etkisini gösterdi. Bunu anlamamak saflık olur. Zira burjuva zümresinin kadınları ve kızları siyah camlı güneş gözlükleriyle siyah ciplere biniyorlar. Modayı takip ediyor, rengârenk giyiniyor, pahalı kafelere gidiyor, jakuzili ve yüzme havuzlu evlerini Anadolu menşeli, tenleri solmuş, belleri bükülmüş dertleri ve kederleri çoğalmış bacılara temizletiyorlar. Dini kimliklerinin üzerinde bir kambur gibi taşıyorlar, kendilerini hep olduğundan farklı göstermeye, bir yerlere ve birilerine ispat etmeye gayret ediyorlar. Bunu gören başka bir elitin köşe başını tutmuş beyleri ise İslam ve İslamcılar konusunu sürekli ayakta tutarak, habire televizyon ekranlarına ve gazete sayfalarına taşıyarak hem malzeme ve gündem ihtiyaçlarını gideriyorlar ve hem de menfi olarak açıklamalar yapıyorlar.
Burjuva takımından dolayı bu eleştirileri İslam ve Müslümanların geneline yapanlar şunu bilmelidirler ki, İslam dini ve hakiki Müslümanlar da burjuva takımının üsluplarına ve yaşam biçimlerine karşıdır.
Burjuva takımı yüzünden bazı medya kanalları ve bazı köşe yazarları bilinçli ve amaçlı olarak "İslâmi Sosyete" kavramını çarşaf çarşaf dillerine doladılar. Oysa "İslami Sosyete" terimi Müslüman toplumların sınıflaşmasını sağladığı için sakıncalı bir kavramdır. Müslümanların batıl amaçları güdenlere fırsat vermemeleri gerekir.
Bu iki uzak kelimenin yan yana gelmesine sebep olanları, öğle yemeği için Paris'e bile uçabilen, balayına Maldiv adalarına giden, plaj yerine özel yatlarını, teknelerini kullanan, hanımlarına 20 bin liralık çantalar hediye eden, bahçesindeki köpeklerinin masrafı , asgari ücretlilerin aylık kazancına eşdeğer olan, ultra lüks arabalara binen, taktıkları saatlerin değeri, bizlerin araba fiyatlarına denk olan, kale gibi korunan ve genelde şehir dışında inşa edilmiş, içinde her türlü hizmetkarın çalıştığı villa tipi konutlarda yaşayan, çocuklarını mutlaka yurtdışında okutan, dünyaca ünlü markaları ya da modacı dediğimiz özel terzilerin tasarımlarını giyen, halktan kopuk cemiyet hayatı yaşayan insanlar olduklarını görmemiz mümkündür.
Elbette bunları görmemiz mümkündür derken "görüyoruz" demek yerine sadece basından okuyabildiğimiz kadarını biliyoruz demek daha doğru olur. Zira dışa kapalı bir hayat sürdükleri için, onları diğer insanların uğradıkları marketlerde, pazarlarda, okullarda değil, sadece TV'lerde görmemiz mümkündür?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012