Öyle anlar vardır ki, herkes susar sadece onlar konuşur.
Mesela ağır bir ameliyata girmiş olan doktorların dışında herke sus pus olur, sonucu bekler.
İşte Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketini yaşadığımız bugünlerde herkes susuyor, sadece arama kurtarma ekipleri iş görüyor ve konuşuyor.
Çok büyük bir afet.
Şimdiye kadar bu coğrafyada yaşanan ilk afet olmamakla birlikte, böylesi ilk kez oluyor.
10 ilde aynı gün içerisinde iki büyük deprem.
Herkes birinci depremin şokunu atlatmaya çalışırken, arkadan ikinci deprem ve hemen hemen aynı büyüklükte.
500 km karelik bir alanda can pazarı yaşanıyor.
Devletimiz tüm gücüyle olay anından itibaren bölgede olmasına rağmen, yine de bu büyüklükteki bir deprem için çok yetersiz ve koordinasyonsuz yakalandı.
Maalesef bugüne kadar ki o bütün hükümetlerin ihmali olan bir konu deprem.
Bu kadar depremler yaşanmış ve büyük kayıplar verilmiş olmasına karşın, maalesef hiç ders alınmamış.
1999 depremi son büyük deprem olması bakımından milat sayılmıştı ve yapı denetim konularında radikal kararlar alınmıştı.
Ama gelin görün ki, aynı tas aynı hamam.
Olayın gerçekleşme anından itibaren devlet olarak yapılması gerekenler, günler geçmesine rağmen bile yapılamadı.
Örneğin ilk anda yapılması gerekenler şunlar olmalıydı:
1- Bütün hava yolu araçlarının tamamı devlete tahsis edilmeliydi.
2- Bütün oteller, devlet tarafından kiralanmalıydı.
3- İnşaat sektöründe yer alan, büyük küçük tüm firmaların araç gereçleri bu bölgeye devlet tarafından davet edilmeli ve tüm gereksinimleri karşılanmalıydı.
4- Sağlık bakanlığı, enkaz altında kalan vatandaşların, AFAD ve benzeri kurtarma ekiplerine ulaşımını sağlayacak haberleşme sistemlerini çok önceden teşhis etmeli ve bunu herkese uygulamalı olarak göstermeliydi.
5- Türk Silahlı Kuvvetleri eskiden olduğu gibi, hükümetten talimat almaksızın olaya müdahale etmeliydi.
6- Arama kurtarma faaliyetleri sadece bir kuruma terk edilmemeli, birçok kurumun katılımıyla, eşgüdümlü olarak hareket edilmeliydi.
7- Depremin yaşandığı şehir girişlerine helikopterlerin iniş kalkış yapacağı alan oluşturulup, özellikle de gelen gıda ve yaşam malzemeleri, helikopterlerle olay yerine intikal ettirilmeliydi.
Böylece kilometrelerce yardım kuyrukları oluşmaz ve her ihtiyaç duyulan bölgeye anında destek iletilebilirdi.
8- İktidar ve muhalefet tam bir uyum içerisinde senkronize çalışmalıydı.
9- Olayın ilk olduğu andan itibaren tüm çöken binaların etrafı, askerlerce korumaya alınmalıydı.
Bu konuda tüm sorumluluk, hükümete aittir.
10- Artık olay olmuş ve yapılacak tek şey yaraları sarmaksa, bu konuda evi yıkılan veya artık evine giremeyecek durumda olanlara devlet tarafından, temel ihtiyaçlarını gidermeleri için nakit para ödenmeliydi.
Ve bundan sonrası için devletin yapması gereken şudur:
Her bir depremzedeye en kalitelisinden birer daire yapılarak, ücretsiz şekilde teslim edilmelidir.
Olağanüstü hal, 12 aya çıkarılmalıdır.
Tüm depremzedelerin borçlarının tamamı devlet tarafından kuruşuna kadar ödenmelidir.
Bu anlattıklarımın tamamı, milli devlet, sosyal devlet için sıradan işlerdir ve olması gerekendir.
Eğer bunlar yapılmayacak veya eksik yerine getirilecekse, orada devletten bahsetmek mümkün değildir.
Şu ana kadar çokça kusuru görülen hükümet ve devlet aygıtlarına karşın, Türk milletinin ayağa kalkarak büyük bir seferberlik ilan etmiş olması, onur ve gurur vericidir.
Bu büyük milletle ne kadar gurur duyulsa, vallahi azdır.
Çok büyük fedakârlıklar ve sahiplenmeler söz konusudur.
Depremin altında kalanların sayısının fazlalığı, hepimizin yüreklerini ateş gibi dağlamakta ve bu travma hafızalardan kolay kolay silinmeyecektir elbette.
Ancak, bu büyük milletin göstermiş olduğu olağanüstü seferberlik ve büyük fedakârlık bize şunu göstermiştir.
Canlarımız enkaz altında kalmış ama Türk milleti yeniden dirilmiştir.
Türk milleti var olsun.
- Neden Filistin’e SİHA vermediniz? / 17.10.2024
- Oda TV’ye dava açacağım / 16.10.2024
- Siyaset eliyle devleti bölüyorlar! / 15.10.2024
- Savunma Sanayi bütçemiz 100 milyar dolar olmalı / 14.10.2024
- Uyanın devlet çöküyor! / 10.10.2024
- Teğmenleri bırak, MİT’e bak! / 09.10.2024
- Ekrem mi, Mansur mu? / 08.10.2024
- MOSSAD ve CIA Türkiye’yi karıştıracak! / 07.10.2024
- Haydar Baş 33 yıl önce uyarmıştı! / 03.10.2024