Bu satırları okuduğunuzda BTP (Bağımsız Türkiye Partisi) İstanbul, Bayrampaşa'daki mitingini yapmış olacaktır.
Mitingden mitinge fark var! Bazısında emir ve talimatla ve de yevmiye ile "taşıma katılımcılar" tedarik edilirken, bazısında rant yerine sevgi vardır ve o sevgi selinin coşkusuyla katılımcılar yürekleriyle oradadırlar.
İşte BTP'nin mitingleri, toplantıları, etkinlikleri, dünyayı yorumlayan toplumsal barış projelerinin geçit törenidir, şölenidir. Sevgi yumağıdır.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş tek başına bir insan hakları kürsüsüdür. O kürsüde nefret söylemi yoktur. İnsan vardır, insanlık vardır, insancıl hukuk vardır. Ve kocaman sevgi vardır.
31 Mart seçimlerine giden yolda liderler, kan davası güden, husumetle bilenmiş, kinlenmiş ve de kirlenmiş hırçın bir rekabetin öncüleri olmuşlardır.
Liderler bu olunca yandaş medya geri durur mu?
Suça dönüşen nefret sarmalında, yazılı ve görsel medya yangına körükle gitmekte, yaşanan siyasal ve toplumsal kutuplaşmalara, nefret dili kullanan siyasilere paralel olarak, farklı kesimlere karşı aşırı tahammülsüzlükte "kraldan çok kralcı" rolünü oynamaktadır.
Peki, kötülüğün dili nefret için, nefret söylemi ve eylemi için hukukun yaptırımı var mıdır? Yaptırım varsa da nefret suçları için ayrı bir yasa bulunmamaktadır. TCK'nın (Türk Ceza Kanunu) 216.maddesinde (Eski TCK'nın 312.maddesi) "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" başlığı altında kamu barışını bozmaya yönelik davranışlar düzenlenmiştir.
TCK 217.maddesinde ise bu tür suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranına kadar arttırılacağı hükmü yer almaktadır.
En etkin kültürel iletişimlerden biri olan medya, taraflı, önyargılı ve ayrımcı bir dil kullanmaktadır. Balık baştan kokar misali yukardakiler seviyeyi düşürüp işi hakaret ve şantaj boyutunda tehditlere vardırdıysa, bunların dümen suyunda olanlar başka bir dil mi kullanacaktı!..
TCK'da nefret ve ayrımcılığı yasaklayan maddeler olsa da; bürokratik, polisiye ve adaletsiz uygulamalar bu maddelerin amaçlarına uygun yorumlanmasına engel olmaktadır. İktidarın kendisinin, yandaş kurumların ve grupların korunması amacıyla kullanılmaktadır.
Biz yine de hukukçu/sosyolog gözüyle ve anayasasında "hukuk devleti" yazan bir ülkenin yurttaşı olarak şunu önermekteyiz:
Nefret suçları kapsamında kalan eylemlerin farklı bir sosyo-kriminolojik gerçekliğe sahip olması, oldukça ciddi bir toplumsal sorun olması ve kendine özgü tipolojisinin bulunması nedenlerinden yola çıkılarak kuramsal ve pratik çalışmalar yapılması… Nihayetinde "Nefret Suçları Kanunu" hazırlanması.
Günümüzde artan oranlarda işlenmekte olan ve çok kültürlü toplumumuzda barış içinde bir arada yaşamayı dönem dönem ciddi ölçüde engelleyen boyutlara varabilen nefret suçlarını, kriminal bir suç olarak ağır biçimde cezalandırmak zorunluluğundayız.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023