Başlığı reyting için attım lütfen yanlış anlaşılmasın. Bizler, bireysel olarak kimsenin yediğine, içtiğine bakmayız. Fikrine ve zikrine bakarız. Ama toplumun önüne geçen insanların yedikleri, içtikleri, giydikleri bir milleti, bir medeniyeti zedeliyorsa, millette bir kimlik kaybına yol açıyorsa bunun içinde gerekli uyarılarımızı ilmi olarak yaparız.
Bugün medya sektöründe birinci hedef reytingdir. Tabi bu hedefle amaçlanan daha çok izlenerek veya satış yaparak halka doğruları aktarmak mı? Yoksa reyting rakamları üzerinden bol rakamlı reklam çekleri almak mı? İşte bu sorunun karşılığı net değil.
Konuya dönersek:
Ece Üner Hanım, Habertürk TV'de yayınlanan "Enine Boyuna" programının yapım ve sunucusu. Türkiye'nin gündem malumunuz FETÖ üzerine. Ece Hanım'da bu konuyu değerli konukları ile analiz ediyor.
Konuklarından biri de mert insan, her ortamda doğruları dile getirebilme kabiliyetine sahip bir insan, fikri, zikri, ne olursa olsun, doğru olana doğru diyebilme kabiliyetinde olan bir insan olan Erol Mütercimler Beyefendi.
Programın, FETÖ ile bugüne kadar kimler mücadele etti, bölümünde Sayın Mütercimler; "FETÖ örgütüyle mücadele edenler arasında Aziz Yıldırım ve bir ikinci isimde Bağımsız Türkiye Partisi Başkanı Haydar Baş var. Haydar Baş yıllardır kendini parçaladı. Ben, Haydar Baş'ı takip ettim. Atatürk üzerine vurgular yaptı. FETÖ ile inanılmaz mücadele ettiler. FETÖ ne yaptı? O grubu RTÜK'te ve ekonomide linç etmeye kalktı."
Konu FETÖ ile mücadele ve Sayın Mütercimler yılların gerçeğini bir kez daha vurguluyor. Ama yılların sunucusu, reyting avcısı Ece Hanım, Sayın Baş nasıl bir mücadele etti? Veya en azından eğer bilmiyorsa! "bu mücadeleden niye kimsenin haberi yok" diye sormak yerine lakayt bir bakış ve dudak hareketiyle, Sayın Mütercimlerin sözünü keserek; "5.000 TL de maaş verecekti" dedi. Sayın Mütercimler cevabını verdi ama konu da kaynadı.
Ece Hanım tepkiler üzerine twittırdan yanlış anlaşıldıysam özür dilerim, demiş. Sonuna da eklemiş; Niye büyütüyorsunuz, diye.
Medyada birçok popüler program yapım ve sunucuları var. Dün Ali Kırca ve M. Ali Birand'lar vardı. Bugün Uğur Dündar, Cüneyt Özdemir, Didem Hanım, Ece Hanım, Balçiçek Hanım, Ahmet Hakan, Fatih Altaylı gibi birçok isimler var.
İlginçtir! Bu isimlerin hepsi, 'basın özgürlüğünden, fikir özgürlüğünden, her fikrin, görüşün dile getirilmesi taraftarı olduklarından' bahsederler. Ama gerçek şu ki, kendileri bile özgür değiller.
Bakın! Bu isimler (ve diğerleri) programlarına hemen her kesimden siyasetçi, akademisyen, yazar-çizerleri hatta açıkça bölücülük yapan, PKK'yı savunan isimleri hatta ve hatta uluslararası fuhuş şebekeleriyle bağlantısı olduğu iddiasıyla yargılanan, hapis yatan isimleri programlarına konuk ederler. Müslümanların katline yönelik fetvalarını yayınlarlar, Türk- İslam tarihine iftiraların atılmasına fırsat tanırlar ama konu Prof. Dr. Haydar Baş oldu mu, ağızlarına kilit vururlar.
Bu kilidi kendileri mi vuruyor? Patronları mı vuruyor yoksa patronlarının patronları mı?
Eğer bu gazeteciler ve medya özgür olsaydı, Sayın Baş 2007 seçimlerinde dünyada bir ilk gerçekleştirerek seçim vaatlerini, noterden tasdik ettirmişti. Aynı tasdiki sonraki seçimlerde de güncelledi ama bu gazeteciler programlarında, "nasıl yani" diye bir soru dahi sormadı.
Prof. Dr. Haydar Baş, dünya literatürüne girmiş, ekonomi dalında Nobel'e aday gösterilmiş, 2008'de Obama'nın, Bush'un dile getirdiği bir projeye, 'bu proje senin değil Haydar Baş'ındır' dediği projeyi, 600'den fazla yerli ve yabancı bilim insanının inceleyip, onayladığı, birçok ülkenin hayata geçirdiği "Milli Ekonomi Modelini" ve modelin sahibini, bu özgürlükçü arkadaşlar merak edip, 'nedir bu MEM, kimdir bu Haydar Baş" diye sormadılar.
Türk düşmanı, diye günlerce hakkında program yaptıkları Jirinovski gün geldi; "Ne mutlu Türk'üm diyene" dedi. Nasıl yani, diye sormadı bu arkadaşlar.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Rusya'ya davetini ve Rus Meclisinde konuşan 2. Yabancı kişi oluşunu merak etmediler, tek kelime, tek satır yer vermediler bu arkadaşlar.
Ama bu arkadaşlar nerede bir mikrofon görseler hemen demokrasi, özgürlük kahramanı kesiliyorlar. Kusura bakabilirsiniz! Sizler çok yüzlü insanlarsınız. Ama ekleyeyim; Bu çok yüzlülük sizin tercihiniz mi, patronlarınızın mı yoksa patronlarınızın patronlarının mı? İşte bu noktada emin değilim?
Bugün medya sektöründe birinci hedef reytingdir. Tabi bu hedefle amaçlanan daha çok izlenerek veya satış yaparak halka doğruları aktarmak mı? Yoksa reyting rakamları üzerinden bol rakamlı reklam çekleri almak mı? İşte bu sorunun karşılığı net değil.
Konuya dönersek:
Ece Üner Hanım, Habertürk TV'de yayınlanan "Enine Boyuna" programının yapım ve sunucusu. Türkiye'nin gündem malumunuz FETÖ üzerine. Ece Hanım'da bu konuyu değerli konukları ile analiz ediyor.
Konuklarından biri de mert insan, her ortamda doğruları dile getirebilme kabiliyetine sahip bir insan, fikri, zikri, ne olursa olsun, doğru olana doğru diyebilme kabiliyetinde olan bir insan olan Erol Mütercimler Beyefendi.
Programın, FETÖ ile bugüne kadar kimler mücadele etti, bölümünde Sayın Mütercimler; "FETÖ örgütüyle mücadele edenler arasında Aziz Yıldırım ve bir ikinci isimde Bağımsız Türkiye Partisi Başkanı Haydar Baş var. Haydar Baş yıllardır kendini parçaladı. Ben, Haydar Baş'ı takip ettim. Atatürk üzerine vurgular yaptı. FETÖ ile inanılmaz mücadele ettiler. FETÖ ne yaptı? O grubu RTÜK'te ve ekonomide linç etmeye kalktı."
Konu FETÖ ile mücadele ve Sayın Mütercimler yılların gerçeğini bir kez daha vurguluyor. Ama yılların sunucusu, reyting avcısı Ece Hanım, Sayın Baş nasıl bir mücadele etti? Veya en azından eğer bilmiyorsa! "bu mücadeleden niye kimsenin haberi yok" diye sormak yerine lakayt bir bakış ve dudak hareketiyle, Sayın Mütercimlerin sözünü keserek; "5.000 TL de maaş verecekti" dedi. Sayın Mütercimler cevabını verdi ama konu da kaynadı.
Ece Hanım tepkiler üzerine twittırdan yanlış anlaşıldıysam özür dilerim, demiş. Sonuna da eklemiş; Niye büyütüyorsunuz, diye.
Medyada birçok popüler program yapım ve sunucuları var. Dün Ali Kırca ve M. Ali Birand'lar vardı. Bugün Uğur Dündar, Cüneyt Özdemir, Didem Hanım, Ece Hanım, Balçiçek Hanım, Ahmet Hakan, Fatih Altaylı gibi birçok isimler var.
İlginçtir! Bu isimlerin hepsi, 'basın özgürlüğünden, fikir özgürlüğünden, her fikrin, görüşün dile getirilmesi taraftarı olduklarından' bahsederler. Ama gerçek şu ki, kendileri bile özgür değiller.
Bakın! Bu isimler (ve diğerleri) programlarına hemen her kesimden siyasetçi, akademisyen, yazar-çizerleri hatta açıkça bölücülük yapan, PKK'yı savunan isimleri hatta ve hatta uluslararası fuhuş şebekeleriyle bağlantısı olduğu iddiasıyla yargılanan, hapis yatan isimleri programlarına konuk ederler. Müslümanların katline yönelik fetvalarını yayınlarlar, Türk- İslam tarihine iftiraların atılmasına fırsat tanırlar ama konu Prof. Dr. Haydar Baş oldu mu, ağızlarına kilit vururlar.
Bu kilidi kendileri mi vuruyor? Patronları mı vuruyor yoksa patronlarının patronları mı?
Eğer bu gazeteciler ve medya özgür olsaydı, Sayın Baş 2007 seçimlerinde dünyada bir ilk gerçekleştirerek seçim vaatlerini, noterden tasdik ettirmişti. Aynı tasdiki sonraki seçimlerde de güncelledi ama bu gazeteciler programlarında, "nasıl yani" diye bir soru dahi sormadı.
Prof. Dr. Haydar Baş, dünya literatürüne girmiş, ekonomi dalında Nobel'e aday gösterilmiş, 2008'de Obama'nın, Bush'un dile getirdiği bir projeye, 'bu proje senin değil Haydar Baş'ındır' dediği projeyi, 600'den fazla yerli ve yabancı bilim insanının inceleyip, onayladığı, birçok ülkenin hayata geçirdiği "Milli Ekonomi Modelini" ve modelin sahibini, bu özgürlükçü arkadaşlar merak edip, 'nedir bu MEM, kimdir bu Haydar Baş" diye sormadılar.
Türk düşmanı, diye günlerce hakkında program yaptıkları Jirinovski gün geldi; "Ne mutlu Türk'üm diyene" dedi. Nasıl yani, diye sormadı bu arkadaşlar.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Rusya'ya davetini ve Rus Meclisinde konuşan 2. Yabancı kişi oluşunu merak etmediler, tek kelime, tek satır yer vermediler bu arkadaşlar.
Ama bu arkadaşlar nerede bir mikrofon görseler hemen demokrasi, özgürlük kahramanı kesiliyorlar. Kusura bakabilirsiniz! Sizler çok yüzlü insanlarsınız. Ama ekleyeyim; Bu çok yüzlülük sizin tercihiniz mi, patronlarınızın mı yoksa patronlarınızın patronlarının mı? İşte bu noktada emin değilim?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025