Amerikan Başkanı Bush'un Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) temel hedeflerinden biri ve belki öncelikli olanı, proje kapsamındaki Türk-İslam coğrafyasının dinsel dönüşümünü de sağlamaktır. Nitekim Papalık, bu Hristiyanlaştırma programının içinde bulunduğumuz 3. bin yılda "dinlerarası diyalog yöntemi" gerçekleştirmeyi kara altına aldı, gerekli altyapısını oluşturdu, uygulamaya koydu.
Nitekim Hicaz bölgesinde İngiliz Sömürge Bakanlığı'nın uyguladığı "Müslümanlar arasından kimi etkili ve yetkili zevatı ayartıp kendi misyonlarının bir parçası yapma" yönteminin aynısı veya benzerleriyle Haçlı diyalog tezgahları oluşturuldu. Böylece Müslüman kılıklı kimi hocalar, hacılar, ilahiyatçılar, akademisyenler, eski tüfek mücahid politikacılar, şimdi BOP adıyla ünlenen bu Haçlı tezgahında birer "yerli misyoner", "dinlerarası diyalogun yerli hizmetkarı" oluverdiler.
Haçlı'nin bu "dinlerarası diyalog" mikrobu, geçmişte gürül gürül Hz. Muhammed sevdası kaynatılan kimi camilere, mescitlere, dershanelere, sohpet meclislerine ve hatta kimi okullara sıçradı.
Kimi camilerde, mescitlerde, dershanelerde İslam'ın asırlardan beri devam edegelen akaidini ve iman esaslarını altüst ederek "Ehl-i Kitab'ın da cennetlik olduğu, Hristiyanlık ve Yahudiliğin de Hak dinler oldukları, Hz. Muhammed'e inanmanın imanın asıl rüknü değil bir kemal meselesi olduğu" şeklinde "Vatikan güdümlü inanç esasları" anlatılmaya, aktarılmaya başlandı.
BOP'un "dinlerarası diyalog" süreciyle işte bu kabil kimi mescitler, Dırar mescitlerine dönüştürüldü.
Dırar mescidi... Asr-ı Saadet'te Müslüman kılıklı insanların benzerini günümüzde yaşadığımız gibi "Hz. Muhammed'i devredışı bırakmak" için açtıkları mescit... Allah Elçisi Hz. Muhammed'in bizzat talimat vererek yıktırdığı mescit bu. Hz. Peygamber mescit yıkar mı, yıktırır mı?
Evet, yıktı ve yıktırdı... Hem de Yüce Allah'ın bizzat "ikaz edici vahyi" ile yıktı. Dilerseniz, hatırlayalım...
Câhiliye döneminde ruhbanlığa soyunmuş ve Ebû Âmir Râhip diye tanınmış biri vardı. Bu adam, Müslüman kılıklı baş münâfık Abdullah İbn Selül'ün hala oğluydu. Hz. Peygamber'in Medine'ye hicreti bu adamın keyfini kaçırdı. Dayanamadı. İçini yiyen kıskançlığı sebebiyle Mekke'ye müşriklerin yanına göçtü, rahat edemedi Taif'e kaçtı, Taif halkı Müslüman oluncu oradan da Şam'a attı kendini.
Bu Ebu Amir kim biliyor musunuz; zifafa girdiği gecenin sabahında Uhud ordusuna katılmakta gecikmemek için acele ederken yıkanması gerektiğini unutan ve Uhut'ta şehid düşen, Hz. Peygamber'in kendisini meleklerin yıkadığını bildirdiği Hz. Hanzala'nın babası (Bkz. Kurtubî, el-Câmi', VIII, 257).
Ebû Âmir, Kubâ'daki Müslüman kılıklı münâfıklara "-Hz. Peygamberin yaptırdığı Kuba mescidini kast ederek-, ben sizin şu mirbedinize (koyun ağılı) giremem. Orada beni tanıyanlar çıkar, başıma iş açarlar" der. Onlar da "biz, bize ait bir mescid yaparız, sen de bizimle oturur orada konuşursun" teklifini yaparlar. Böylece bir mescid inşa ederler.
Bu Ebû Âmir, ilginçtir, daha sonra avanesine "Siz de hazırlık yapın; ben de Rum Kralı Kayser'e gidip asker getireceğim. Muhammed ve ashâbını Medine'den süreceğim" der ve Rum diyarına yola koyulur gider. Gittiği yerde ise hrıstiyan olup kalır.
Müslüman kılıklı nifak grubu, Ebu Amir'in isteğini yerine getirmek üzere Kuba mescidine yakın bir yerde bir mescid inya ederler. Mücemmi' b. Câriye'nin imamlığında orada namaz kılmaya başlarlar. Böylece Hz Peygamberin Kuba mescidinden koparlar.
Ne hazindir ki, BOP'un günümüzdeki Dırar mescitleri, "dinlerarası diyalog" yöntemi ile Müslümanları bizzat Hz. Muhammed'in kendisinden kopartmaya çalışıyorlar.
Ebû Lübâbe b. Abdülmünzir bile münafık olmadığı halde, gerçek durumu bilmediği için bu Dırar mescidine kereste yardımında bulunur.
Tebük seferine hazırlık yapıldığı sırada Hz. Peygamber'e gelen Müslüman kılıklı münafıklar, mescitlerine meşruiyet kazandırmak hesabıyla "Ey Allah'ın elçisi, yağmurlu ve soğuk gecelerde hastaların ve isteyenlerin namaz kılmaları için bir mescid yaptık. Ayrıca sağanak yağdığı zaman Kuba mescidine gidemiyoruz. Böylesi durumlarda namazımızı burada kılmak istiyoruz. Sizin gelip mescidimizde bize namaz kıldırmanızı rica ediyoruz" teklifini yaptılar. Peygamber Efendimiz de kendilerine, sefer hazırlıklarıyla yoğun olması hasebiyle, "İnşaallah seferden sonra namaz kılarız" cevabını verir.
Sefer dönüşünde ordusuyla birlikte Hz. Peygamber, Medineye yakınca bir yerde nefeslenince, Müslüman kılıklı münafıklar, Hz. Peygamber'i mescidlerine davet ederler.
İşte tam noktada Yüce Allah, son peygamberi Hz. Muhammed'ine, Dırar mescidinin banileri ve hamilerinin foyasını ortaya çıkartan ayetlerini inzal eder:
"Bir de (Müslüman kılıklı munafıklar arasında) Mü'minlere zarar vermek, (Hz. Muhammed'in son Hak peygamber olduğu gerçeğini) inkar etmek, mü'minlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adama yatakçılık yaparak beklemek için bir mescid yapanlar ve 'iyilikten başka bir şeyi amaçlamadık' diye yemin edecek olanlar vardır. Halbuki Allah onların tam bir yalancı olduklarına şahitlik eder. Bu sebeple de, o (Dırar mescidinde) asla namaz kılma.
İlk günden 'takvâ üzerine kurulan mescid'de namaz kılman elbette en doğru olandır. Onda temizlenmeyi seven yiğitler vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.
Dininin binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yar kenarına kurup onunla beraber kendisi de göçüp cehennem ateşine giren kimse mi? Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.
Yaptıkları bina, (ölüp de) kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerinde sürekli olarak bir kuşku ve nifa düğümü olacaktır. Allah bilendir, hikmet sahibidir" (Tevbe Suresi, 107-110)
Bu ilahi ikaz üzerine bizzat Alemlere rahmet Hz. Peygamber, Mâlik b. Duhşum ile Âsım b. Adiy'e, o Dırar mescidini yıkma vazifesi verir.
Görevli bu iki sahabi, Akşam ile Yatsı namazı arasında Mescid-i Dırar'a varırlar ve orayı ateşe verip yıkarlar.
Ebû Lübâbe, iyi niyetle verdiği kereste enkazını toplar ve evinin yanına bir ek oda yapar. Lakin o odada, ne bir çocuk doğar, ne bir kuş yuva yapar, ne de bir tavuk kuluçkaya yatıp civciv çıkarırır (Bkz: M.A. Köksal, İslâm Tarihi, Medine Dönemi, IX, 251-256). Zira, her bereketin başı Hz. Muhammed'e hizmetten, onun yoluna ram olmaktan geçer; aksi helaktır, kesattır, bereketsizliktir.
İşte hikmet budur, işte ibret budur, işte akaid budur.
Bugün BOP kapsamında "Haçlı'nın dinlerarası diyalog" projesinin birer parçası olan olarak Dırar mescidi, Dırar dershanesi, Dırar okulu haline getirilen ocaklardan milletimize ve medeniyetimize ne bereket gelir, ne hayır gelir. Oralardan uzak olan Müslümanlara, Hz. Muhammed'e vea Allah'a yakın olur.
Oralarda debelenenler, Ebu Lübabe gibi iyiniyet sahibi olsalar bile hayır ve beareketten zerrece nasipdar olmaksızın, Allah'tan da, Rasulüllah'tan da, Mü'minlerden de fersah fersah uzak olurlar.
Nitekim Hicaz bölgesinde İngiliz Sömürge Bakanlığı'nın uyguladığı "Müslümanlar arasından kimi etkili ve yetkili zevatı ayartıp kendi misyonlarının bir parçası yapma" yönteminin aynısı veya benzerleriyle Haçlı diyalog tezgahları oluşturuldu. Böylece Müslüman kılıklı kimi hocalar, hacılar, ilahiyatçılar, akademisyenler, eski tüfek mücahid politikacılar, şimdi BOP adıyla ünlenen bu Haçlı tezgahında birer "yerli misyoner", "dinlerarası diyalogun yerli hizmetkarı" oluverdiler.
Haçlı'nin bu "dinlerarası diyalog" mikrobu, geçmişte gürül gürül Hz. Muhammed sevdası kaynatılan kimi camilere, mescitlere, dershanelere, sohpet meclislerine ve hatta kimi okullara sıçradı.
Kimi camilerde, mescitlerde, dershanelerde İslam'ın asırlardan beri devam edegelen akaidini ve iman esaslarını altüst ederek "Ehl-i Kitab'ın da cennetlik olduğu, Hristiyanlık ve Yahudiliğin de Hak dinler oldukları, Hz. Muhammed'e inanmanın imanın asıl rüknü değil bir kemal meselesi olduğu" şeklinde "Vatikan güdümlü inanç esasları" anlatılmaya, aktarılmaya başlandı.
BOP'un "dinlerarası diyalog" süreciyle işte bu kabil kimi mescitler, Dırar mescitlerine dönüştürüldü.
Dırar mescidi... Asr-ı Saadet'te Müslüman kılıklı insanların benzerini günümüzde yaşadığımız gibi "Hz. Muhammed'i devredışı bırakmak" için açtıkları mescit... Allah Elçisi Hz. Muhammed'in bizzat talimat vererek yıktırdığı mescit bu. Hz. Peygamber mescit yıkar mı, yıktırır mı?
Evet, yıktı ve yıktırdı... Hem de Yüce Allah'ın bizzat "ikaz edici vahyi" ile yıktı. Dilerseniz, hatırlayalım...
Câhiliye döneminde ruhbanlığa soyunmuş ve Ebû Âmir Râhip diye tanınmış biri vardı. Bu adam, Müslüman kılıklı baş münâfık Abdullah İbn Selül'ün hala oğluydu. Hz. Peygamber'in Medine'ye hicreti bu adamın keyfini kaçırdı. Dayanamadı. İçini yiyen kıskançlığı sebebiyle Mekke'ye müşriklerin yanına göçtü, rahat edemedi Taif'e kaçtı, Taif halkı Müslüman oluncu oradan da Şam'a attı kendini.
Bu Ebu Amir kim biliyor musunuz; zifafa girdiği gecenin sabahında Uhud ordusuna katılmakta gecikmemek için acele ederken yıkanması gerektiğini unutan ve Uhut'ta şehid düşen, Hz. Peygamber'in kendisini meleklerin yıkadığını bildirdiği Hz. Hanzala'nın babası (Bkz. Kurtubî, el-Câmi', VIII, 257).
Ebû Âmir, Kubâ'daki Müslüman kılıklı münâfıklara "-Hz. Peygamberin yaptırdığı Kuba mescidini kast ederek-, ben sizin şu mirbedinize (koyun ağılı) giremem. Orada beni tanıyanlar çıkar, başıma iş açarlar" der. Onlar da "biz, bize ait bir mescid yaparız, sen de bizimle oturur orada konuşursun" teklifini yaparlar. Böylece bir mescid inşa ederler.
Bu Ebû Âmir, ilginçtir, daha sonra avanesine "Siz de hazırlık yapın; ben de Rum Kralı Kayser'e gidip asker getireceğim. Muhammed ve ashâbını Medine'den süreceğim" der ve Rum diyarına yola koyulur gider. Gittiği yerde ise hrıstiyan olup kalır.
Müslüman kılıklı nifak grubu, Ebu Amir'in isteğini yerine getirmek üzere Kuba mescidine yakın bir yerde bir mescid inya ederler. Mücemmi' b. Câriye'nin imamlığında orada namaz kılmaya başlarlar. Böylece Hz Peygamberin Kuba mescidinden koparlar.
Ne hazindir ki, BOP'un günümüzdeki Dırar mescitleri, "dinlerarası diyalog" yöntemi ile Müslümanları bizzat Hz. Muhammed'in kendisinden kopartmaya çalışıyorlar.
Ebû Lübâbe b. Abdülmünzir bile münafık olmadığı halde, gerçek durumu bilmediği için bu Dırar mescidine kereste yardımında bulunur.
Tebük seferine hazırlık yapıldığı sırada Hz. Peygamber'e gelen Müslüman kılıklı münafıklar, mescitlerine meşruiyet kazandırmak hesabıyla "Ey Allah'ın elçisi, yağmurlu ve soğuk gecelerde hastaların ve isteyenlerin namaz kılmaları için bir mescid yaptık. Ayrıca sağanak yağdığı zaman Kuba mescidine gidemiyoruz. Böylesi durumlarda namazımızı burada kılmak istiyoruz. Sizin gelip mescidimizde bize namaz kıldırmanızı rica ediyoruz" teklifini yaptılar. Peygamber Efendimiz de kendilerine, sefer hazırlıklarıyla yoğun olması hasebiyle, "İnşaallah seferden sonra namaz kılarız" cevabını verir.
Sefer dönüşünde ordusuyla birlikte Hz. Peygamber, Medineye yakınca bir yerde nefeslenince, Müslüman kılıklı münafıklar, Hz. Peygamber'i mescidlerine davet ederler.
İşte tam noktada Yüce Allah, son peygamberi Hz. Muhammed'ine, Dırar mescidinin banileri ve hamilerinin foyasını ortaya çıkartan ayetlerini inzal eder:
"Bir de (Müslüman kılıklı munafıklar arasında) Mü'minlere zarar vermek, (Hz. Muhammed'in son Hak peygamber olduğu gerçeğini) inkar etmek, mü'minlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adama yatakçılık yaparak beklemek için bir mescid yapanlar ve 'iyilikten başka bir şeyi amaçlamadık' diye yemin edecek olanlar vardır. Halbuki Allah onların tam bir yalancı olduklarına şahitlik eder. Bu sebeple de, o (Dırar mescidinde) asla namaz kılma.
İlk günden 'takvâ üzerine kurulan mescid'de namaz kılman elbette en doğru olandır. Onda temizlenmeyi seven yiğitler vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.
Dininin binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yar kenarına kurup onunla beraber kendisi de göçüp cehennem ateşine giren kimse mi? Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.
Yaptıkları bina, (ölüp de) kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerinde sürekli olarak bir kuşku ve nifa düğümü olacaktır. Allah bilendir, hikmet sahibidir" (Tevbe Suresi, 107-110)
Bu ilahi ikaz üzerine bizzat Alemlere rahmet Hz. Peygamber, Mâlik b. Duhşum ile Âsım b. Adiy'e, o Dırar mescidini yıkma vazifesi verir.
Görevli bu iki sahabi, Akşam ile Yatsı namazı arasında Mescid-i Dırar'a varırlar ve orayı ateşe verip yıkarlar.
Ebû Lübâbe, iyi niyetle verdiği kereste enkazını toplar ve evinin yanına bir ek oda yapar. Lakin o odada, ne bir çocuk doğar, ne bir kuş yuva yapar, ne de bir tavuk kuluçkaya yatıp civciv çıkarırır (Bkz: M.A. Köksal, İslâm Tarihi, Medine Dönemi, IX, 251-256). Zira, her bereketin başı Hz. Muhammed'e hizmetten, onun yoluna ram olmaktan geçer; aksi helaktır, kesattır, bereketsizliktir.
İşte hikmet budur, işte ibret budur, işte akaid budur.
Bugün BOP kapsamında "Haçlı'nın dinlerarası diyalog" projesinin birer parçası olan olarak Dırar mescidi, Dırar dershanesi, Dırar okulu haline getirilen ocaklardan milletimize ve medeniyetimize ne bereket gelir, ne hayır gelir. Oralardan uzak olan Müslümanlara, Hz. Muhammed'e vea Allah'a yakın olur.
Oralarda debelenenler, Ebu Lübabe gibi iyiniyet sahibi olsalar bile hayır ve beareketten zerrece nasipdar olmaksızın, Allah'tan da, Rasulüllah'tan da, Mü'minlerden de fersah fersah uzak olurlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019