Son yazıda Ordu'dan bahsetmiştik yani başlığımızı ifade edecek şekilde Kuzey'den. Bu yazıda ise Batı'dan bahsedeceğiz, Çanakkale'den...
Çanakkale denince akla ilk gelen şey Çanakkale Savaşı ve şehitlerimizdir. Bundan dolayı ben de ilk kez yapma fırsatı bulduğum bu gezide ilk durak olarak şehitliği seçmeyi kendime bir borç bildim. Manevi olarak sizi ilk andan itibaren çarpan bu ulu mekân, Çanakkale'nin merkezinin bulunduğu yakada değil. Şehrin bütün curcunasından ve kalabalıktan muaf kalmış bu yer sizi adeta kucaklıyor ve duygulandırıyor.
Şehitlik Abidesi, Yahya Çavuş, Seyit Onbaşı derken, kendinizi bambaşka bir huzurun içinde buluyorsunuz.
Yaptığımız bu manevi ziyaretten sonra o yakanın içinde bulunan birkaç mekânı daha gezip karşı kıyıya geçmek üzere bindik feribota.
Merkez tarafı adeta küçük bir kapitalizm şehri. Zaten namı da 'küçük İzmir.' Sahilde adım başı içki satılan ve içilen mekânlar var. Şehitlik yakasındaki manevi huzur burada doğal olarak yok. Zaten olması da mümkün değil.
Bu yakanın artısı ise kültürel mekânların çok fazla olması. Truva atından Aynalı Çarşı'ya birçok tarihi yapı ve mekân sizi mest ediyor.
Ulaşabileceğiniz bir diğer güzel şey ise, peynir helvası. Çanakkale'ye özgü bir lezzet olan bu helva sıcak yendiği zaman sizi oldukça etkiliyor.
Çanakkale insanı sanıldığı gibi tipik Egeli değil. Yani en azından artık değil. Filmlerde, dizilerde anlatıldığı gibi kafası rahat, hayatı sallamayan tipler yok. İnsanlar geçim derdi çekiyor. Ekonomik sıkıntı her yerde olduğu gibi burada da var.
Geçimini peynir, reçel, domates veya hediyelik eşya satarak kazanmaya çalışan yerli insan sayısı azımsanamayacak kadar fazla. Bu insanların durumu da maalesef ortada. Çözümün ne olduğunu önceki yazımızda da ifade etmiştik.
Çiftçiyi, esnafı, işçiyi ayağa kaldıracak ve bu dar boğazdan çıkaracak model Milli Ekonomi Modeli'dir. Varsa itirazı olan hodri meydan!
4 milyar insanın karnını doyuran, dünyanın en büyük ekonomik birliği olan BRICS'in ekonomisine yön veren, yüzlerce iktisat profesörü tarafından tasdik edilen ve ayakta alkışlanan bir ekonomi sistemine itirazı olan da zaten ya koyundur ya da koyun.
Özetle tıpkı diğer illerde olduğu gibi Çanakkale'nin de derdi belli. Dermanı da belli.
Tüm dünyanın kabul ettiği çözüm kapısının, kendi vatanının istikbali için mücadele ediyor olması ve bu vatanın da Türkiye olması bizim için büyük bir nasiptir. Allah bu millete çözüm kapısı olan Prof. Dr. Haydar Baş'ı görebilmeyi, anlayabilmeyi de nasip etsin.
Çanakkale denince akla ilk gelen şey Çanakkale Savaşı ve şehitlerimizdir. Bundan dolayı ben de ilk kez yapma fırsatı bulduğum bu gezide ilk durak olarak şehitliği seçmeyi kendime bir borç bildim. Manevi olarak sizi ilk andan itibaren çarpan bu ulu mekân, Çanakkale'nin merkezinin bulunduğu yakada değil. Şehrin bütün curcunasından ve kalabalıktan muaf kalmış bu yer sizi adeta kucaklıyor ve duygulandırıyor.
Şehitlik Abidesi, Yahya Çavuş, Seyit Onbaşı derken, kendinizi bambaşka bir huzurun içinde buluyorsunuz.
Yaptığımız bu manevi ziyaretten sonra o yakanın içinde bulunan birkaç mekânı daha gezip karşı kıyıya geçmek üzere bindik feribota.
Merkez tarafı adeta küçük bir kapitalizm şehri. Zaten namı da 'küçük İzmir.' Sahilde adım başı içki satılan ve içilen mekânlar var. Şehitlik yakasındaki manevi huzur burada doğal olarak yok. Zaten olması da mümkün değil.
Bu yakanın artısı ise kültürel mekânların çok fazla olması. Truva atından Aynalı Çarşı'ya birçok tarihi yapı ve mekân sizi mest ediyor.
Ulaşabileceğiniz bir diğer güzel şey ise, peynir helvası. Çanakkale'ye özgü bir lezzet olan bu helva sıcak yendiği zaman sizi oldukça etkiliyor.
Çanakkale insanı sanıldığı gibi tipik Egeli değil. Yani en azından artık değil. Filmlerde, dizilerde anlatıldığı gibi kafası rahat, hayatı sallamayan tipler yok. İnsanlar geçim derdi çekiyor. Ekonomik sıkıntı her yerde olduğu gibi burada da var.
Geçimini peynir, reçel, domates veya hediyelik eşya satarak kazanmaya çalışan yerli insan sayısı azımsanamayacak kadar fazla. Bu insanların durumu da maalesef ortada. Çözümün ne olduğunu önceki yazımızda da ifade etmiştik.
Çiftçiyi, esnafı, işçiyi ayağa kaldıracak ve bu dar boğazdan çıkaracak model Milli Ekonomi Modeli'dir. Varsa itirazı olan hodri meydan!
4 milyar insanın karnını doyuran, dünyanın en büyük ekonomik birliği olan BRICS'in ekonomisine yön veren, yüzlerce iktisat profesörü tarafından tasdik edilen ve ayakta alkışlanan bir ekonomi sistemine itirazı olan da zaten ya koyundur ya da koyun.
Özetle tıpkı diğer illerde olduğu gibi Çanakkale'nin de derdi belli. Dermanı da belli.
Tüm dünyanın kabul ettiği çözüm kapısının, kendi vatanının istikbali için mücadele ediyor olması ve bu vatanın da Türkiye olması bizim için büyük bir nasiptir. Allah bu millete çözüm kapısı olan Prof. Dr. Haydar Baş'ı görebilmeyi, anlayabilmeyi de nasip etsin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018