Onunla neredeyse 20 yıldır tanışıyoruz.
Farklı olduğunu, aykırı olduğunu, derin olduğunu bilir, görürdüm.
Ancak İcmal Dergisi'nin Mayıs 2003 sayısını okuyunca bildiklerimin çok az olduğunu farkettim.
Gazeteci Kamil Bayraktar herkesin her gün gördüğü, şakalaştığı sohbet ettiği ismi adeta "yakaladı".
Önce taa köydeki evime gelerek bana "muhabir ol, sende bu yetenek var" diyerek hayatımın akışını değiştiren ve onlarca gazetecide emeği bulunan Kamil ağabeyi tebrik ediyorum.
Sonra da Meltem TV ekranlarından yıllardır 100 bin kişiye Kur'an-ı Kerim öğreten hattat, ilahiyatçı Recep Şahin'le yaptığı röportaja geçmek istiyorum.
Evet, Kamil Bey'in "yakaladığı" isim Recep Şahin'di.
İlginçtir; İstanbul'daki gazete binasında Kamil Bayraktar'ın odası ile Recep Şahin'in 6. kattaki odası yanyanadır.
Recep Şahin gece çalışmayı sever. Kamil Bey de arasıra geceler.
İşte Recep Şahin'le röportaj yapma fikri böyle "tevafuken" yapılan bir sohbetten doğdu.
Recep Şahin ne mi söylüyor?
0 sadece yazmıyor; resmediyor ve ruhunu yakalıyor.
Yıllar önce yazar, mütefekkir, çok değerli büyüğüm Rasim Özdenören'le konuşurken dedi ki;
- "Ben Recep Şahin'e çok kızıyorum."
- "Neden abi?" dedim.
- "Yahu neden olacak. O güzelim yazıları hiç acımadan siliyor da ondan" dedi.
Şimdi Recep Şahin'e Kur'an'ı yazma teklifleri geliyor.
"Bunu hiç düşünmemiştim. Ama günümüz insanının daha kolay okuyabileceği bir Kur'an yazılması gerekiyor gibi".
Hat sanatını herkes icra edebilir mi? Daha doğrusu; mesela bir Fransız hattat olabilir mi?
Tabii yazabilir. Ama Hz. Ali'nin bir ifadesi var: "Hat müslümanlıkla devam eder. Müslüman olmayan teknik olarak harfleri benzetse de gereken ruhu veremez."
Röportajda şimdiye kadar hiç duymadığım bir şey daha yapıyor Recep Şahin.
Soru şu: "Hattat Recep Şahin olarak hat sanatına ne tür farklılıklar getirdiniz?"
Kur'an'da geçen "Allah'ı ve ahiret gününü yalanlayanlara yazıklar olsun" ayetini, korku ifadesi veren bir kompozisyonda yazdım.
Hiç yazı bilmeyen birisine sordum:
- Bu yazı ne ifade ediyor?
- "Korku veriyor" dedi.
Recep Bey kıyametle ilgili ayetlerde de aynı şeyi yapmış.
Kim bilir yakında cennetle, afla ilgili ayetler de bu mantıkla kağıda dökülebilir.
"Ben tezhipsiz yazıyı ortaya koydum. Dikkati süslemeden çok yazıya çevirdim" diyen Şahin bu sanata devlet desteği gerektiğinden söz ederken ilginç bir örnek veriyor:
"-Eski Başbakan Ecevit, Clinton'a Karahisari'nin yazdığı ve Kültür Bakanlığı'nın bastığı Kur'an-ı Kerim'i hediye etti. Demek ki bu Kur'an'ın dünyada başka karşılığı yok."
Şu cümleye dikkat:
"Sen, belki Beyazsaray'ı, Kremlin'i inşa edebilirsin ama o Kur'an-ı Kerim'in yazılması için bir Karahisari'nin vücuda gelmesi lazımdır."
Başlangıçta herkes hat öğrenmek üzere başvurur, ilgilenir. Ancak "3 bin kişi başlar, 3 kişi kalır."
İşte böyle zor bir san'atta Rik'a, Ta'lik, Sülüs, Nesih, Kufi, Divani, Celi Divani, İcaze ve Makıli olmak üzere sekiz çeşit yazı yazmak çok daha zordur.
Bu kadar yazı çeşidini aynı bir "eser"de buluşturmak da apayrı bir marifet ister.
Hattatlar mesela iki çeşit yazıyorsa siparişler de bu yönde gelir. Hattat bunlara cevap vererek ömrünü tamamlar.
"Ama" diyor Recep Şahin; "Allah'ın hikmeti biz bu yolda ilerledikçe sipariş yolu bize kapandı. Tabir-i caizse; Allah'a açık halka kapalı bir dünya yaşadık. Şimdi dünyaya açılma zamanı geldi. Yakında sanat dünyasının önüne çıkacağız. Bu koleksiyon, bin yılın sanat olayı olacaktır. Bunu abartmıyorum. Çünkü biz bu yolda asırlarca varılamayan bir yere vardık."
Tabii röportajın tamamını buraya sığdırmam mümkün değil.
Siz iyisi mi bayinizden ya da 0 212 503 34 20 nolu telefondan Mayıs 2003 sayılı bir İcmal Dergisi alın.
Bundan sonra Recep Şahin'i daha farklı izleyeceğim.
Farklı olduğunu, aykırı olduğunu, derin olduğunu bilir, görürdüm.
Ancak İcmal Dergisi'nin Mayıs 2003 sayısını okuyunca bildiklerimin çok az olduğunu farkettim.
Gazeteci Kamil Bayraktar herkesin her gün gördüğü, şakalaştığı sohbet ettiği ismi adeta "yakaladı".
Önce taa köydeki evime gelerek bana "muhabir ol, sende bu yetenek var" diyerek hayatımın akışını değiştiren ve onlarca gazetecide emeği bulunan Kamil ağabeyi tebrik ediyorum.
Sonra da Meltem TV ekranlarından yıllardır 100 bin kişiye Kur'an-ı Kerim öğreten hattat, ilahiyatçı Recep Şahin'le yaptığı röportaja geçmek istiyorum.
Evet, Kamil Bey'in "yakaladığı" isim Recep Şahin'di.
İlginçtir; İstanbul'daki gazete binasında Kamil Bayraktar'ın odası ile Recep Şahin'in 6. kattaki odası yanyanadır.
Recep Şahin gece çalışmayı sever. Kamil Bey de arasıra geceler.
İşte Recep Şahin'le röportaj yapma fikri böyle "tevafuken" yapılan bir sohbetten doğdu.
Recep Şahin ne mi söylüyor?
0 sadece yazmıyor; resmediyor ve ruhunu yakalıyor.
Yıllar önce yazar, mütefekkir, çok değerli büyüğüm Rasim Özdenören'le konuşurken dedi ki;
- "Ben Recep Şahin'e çok kızıyorum."
- "Neden abi?" dedim.
- "Yahu neden olacak. O güzelim yazıları hiç acımadan siliyor da ondan" dedi.
Şimdi Recep Şahin'e Kur'an'ı yazma teklifleri geliyor.
"Bunu hiç düşünmemiştim. Ama günümüz insanının daha kolay okuyabileceği bir Kur'an yazılması gerekiyor gibi".
Hat sanatını herkes icra edebilir mi? Daha doğrusu; mesela bir Fransız hattat olabilir mi?
Tabii yazabilir. Ama Hz. Ali'nin bir ifadesi var: "Hat müslümanlıkla devam eder. Müslüman olmayan teknik olarak harfleri benzetse de gereken ruhu veremez."
Röportajda şimdiye kadar hiç duymadığım bir şey daha yapıyor Recep Şahin.
Soru şu: "Hattat Recep Şahin olarak hat sanatına ne tür farklılıklar getirdiniz?"
Kur'an'da geçen "Allah'ı ve ahiret gününü yalanlayanlara yazıklar olsun" ayetini, korku ifadesi veren bir kompozisyonda yazdım.
Hiç yazı bilmeyen birisine sordum:
- Bu yazı ne ifade ediyor?
- "Korku veriyor" dedi.
Recep Bey kıyametle ilgili ayetlerde de aynı şeyi yapmış.
Kim bilir yakında cennetle, afla ilgili ayetler de bu mantıkla kağıda dökülebilir.
"Ben tezhipsiz yazıyı ortaya koydum. Dikkati süslemeden çok yazıya çevirdim" diyen Şahin bu sanata devlet desteği gerektiğinden söz ederken ilginç bir örnek veriyor:
"-Eski Başbakan Ecevit, Clinton'a Karahisari'nin yazdığı ve Kültür Bakanlığı'nın bastığı Kur'an-ı Kerim'i hediye etti. Demek ki bu Kur'an'ın dünyada başka karşılığı yok."
Şu cümleye dikkat:
"Sen, belki Beyazsaray'ı, Kremlin'i inşa edebilirsin ama o Kur'an-ı Kerim'in yazılması için bir Karahisari'nin vücuda gelmesi lazımdır."
Başlangıçta herkes hat öğrenmek üzere başvurur, ilgilenir. Ancak "3 bin kişi başlar, 3 kişi kalır."
İşte böyle zor bir san'atta Rik'a, Ta'lik, Sülüs, Nesih, Kufi, Divani, Celi Divani, İcaze ve Makıli olmak üzere sekiz çeşit yazı yazmak çok daha zordur.
Bu kadar yazı çeşidini aynı bir "eser"de buluşturmak da apayrı bir marifet ister.
Hattatlar mesela iki çeşit yazıyorsa siparişler de bu yönde gelir. Hattat bunlara cevap vererek ömrünü tamamlar.
"Ama" diyor Recep Şahin; "Allah'ın hikmeti biz bu yolda ilerledikçe sipariş yolu bize kapandı. Tabir-i caizse; Allah'a açık halka kapalı bir dünya yaşadık. Şimdi dünyaya açılma zamanı geldi. Yakında sanat dünyasının önüne çıkacağız. Bu koleksiyon, bin yılın sanat olayı olacaktır. Bunu abartmıyorum. Çünkü biz bu yolda asırlarca varılamayan bir yere vardık."
Tabii röportajın tamamını buraya sığdırmam mümkün değil.
Siz iyisi mi bayinizden ya da 0 212 503 34 20 nolu telefondan Mayıs 2003 sayılı bir İcmal Dergisi alın.
Bundan sonra Recep Şahin'i daha farklı izleyeceğim.
Mehmet Öztürk / diğer yazıları
- 10 Ocak Gazeteciler Günü / 11.01.2005
- Benim ilacım YAYLA / 09.09.2003
- "Türkiye'ye para lazım Selim Amca" / 28.08.2003
- Hem akıla hem gönüle / 23.08.2003
- Mustafa Hilmi Yıldırım / 16.08.2003
- FORTUNA geliyor Fortuna / 08.07.2003
- Dikkat: "30 Zorlu Aranıyor" / 02.07.2003
- Zorlu'nun yürüyüşü / 26.06.2003
- Bin yılın san'at olayı / 21.05.2003
- Isırgan otu ve anneme teşekkür / 20.05.2003
- Benim ilacım YAYLA / 09.09.2003
- "Türkiye'ye para lazım Selim Amca" / 28.08.2003
- Hem akıla hem gönüle / 23.08.2003
- Mustafa Hilmi Yıldırım / 16.08.2003
- FORTUNA geliyor Fortuna / 08.07.2003
- Dikkat: "30 Zorlu Aranıyor" / 02.07.2003
- Zorlu'nun yürüyüşü / 26.06.2003
- Bin yılın san'at olayı / 21.05.2003
- Isırgan otu ve anneme teşekkür / 20.05.2003