Başörtüsü ile ilgili olduğu söylenilen Anayasa'nın 10. ve 42. maddeleri geçtiğimiz hafta Meclis'te kabul edilmiş ve ardından da Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulmuştu. Üniversitelerde başörtüsünü "çene altı" formülüyle serbestleştirecek olan YÖK Kanunu'nun ek 17. maddesi ise zamanı belli olmayan bir tarihe ertelenerek askıya alınmıştı.Ek 17. madde kabul edilene kadar üniversitelerdeki başörtüsü yasağı "keyfi" olarak devam edecek. Peki, kabul edilirse ne olacak? Diyelim ki, ek 17. madde kabul edildi ve de herhangi bir mahkeme sürecine de taşınmadı, problem çözülüyor mu?Bu sefer de şöyle garip bir tablo oluşuyor: Tarif edilen şekliyle başörtüsü sadece üniversitelerde serbest bırakılıyor, fakat 42. maddede getirilen sınırlamayla üniversite öncesi ve sonrasına en üst düzeyde belirgin bir yasak getirilmiş oluyor.Bakın, konuyla ilgili Prof. Dr. Haydar Baş nasıl uyarıyor: "Yapılan Anayasa değişikliği ile bilakis türban bir çok ortamda en üst düzeyde yasaklandı. Bir kere ilk ve orta öğretimde türban yönetmeliklerle yasaklanmıştı. Hukuki bir müeyyidesi yoktu" "Üniversiteli mükellef de, liseli mükellef değil mi? Üniversiteye gidenin 'din ve vicdan hürriyeti' bağlamında hakları var da, liselinin yok mu? Özgürlükler sadece üniversiteli için mi geçerli? Liseli de başını örter, üniversiteli de, üniversiteyi bitiren de."Evet. Prof. Dr. Baş'ın dikkat çektiği nokta çok önemli. Birilerine sınırlı bir özgürlük verilirken, diğerlerinin hakları tamamen kısıtlanmış oluyor. Anayasa'nın 42. maddesine, yapılan değişiklikle "öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılması kanunla tespit edilir, düzenlenir" ibaresi eklendi. Eğer bu aşamada YÖK Kanunu'nun ek 17. maddesinde düşünülen değişiklik yapılmazsa başörtüsüne karşı olanlara kanuni bir dayanak verilmiş olunuyor, bu oldukça vahim bir sonuç; eğer değişiklik teklifi kabul edilirse -ki tarih belli değil- sadece üniversitelilere bir hak verilmiş olunuyor. Peki, bu durumda mesela liseliler ne olacak?Kapsam ve kullanım kanunla belirlenir diyorsun, ama sadece üniversitelinin kapsamını ve kullanımını belirliyorsun. Böylece üniversite dışında okuyan öğrencileri kapsam dışında bırakarak en üst düzeyde yasak getirmiş oluyorsun. Maksat vatandaşın haklarını korumak değil de siyasi çekişme olunca böyle garip tablolar ortaya çıkıyor. Hedef yanlış olunca atılan her adım da yanlış oluyor. Hedef ABD'nin peşine takılarak BOP eşbaşkanlığı yapmak olunca, hedef önümüze sürekli Sevr'i koyan AB'ye uşaklık olunca, netice vatandaşın zaten varolan haklarını elinden almak olarak tezahür eder. Kaş yapayım derken göz çıkartırsın. Şimdi ek 17. madde çıksa da sorun, çıkmasa da sorun.Yalnız bunlardan da büyük bir sorun daha var. Türkiye'ye BOP kapsamında bir rol biçenler, eğer "nihai senaryolarını" hayata geçirmek amacıyla düğmeye basarlar da bütün bu garip, çözümsüz tabloya rağmen, başörtüsüne muhalefet edenlerin kulağını çeker de bir süreliğine sessiz durmalarını isterse, işte o zaman daha büyük bir endişenin içine girmekte fayda olacaktır.Bu durumda başörtüsü sorunu çözülmemiştir, ama daha büyük tavizler için bir süreliğine ertelenmiştir. Aynen PKK terörü sorununda olduğu gibi. PKK sizce bitti mi? Tabii ki hayır. PKK, ABD tarafından bitirilmiş gibi gösterildi. PKK'lılar şu anda ya Kuzey Irak'ta en üst düzeyde peşmerge olarak görevdeler, ya İran'da teröre devam ediyor, ya da Türkiye'de siyasi sürece dahil oluyor. PKK ve uzantıları şu anda bizler için daha tehlikeli olan bir süreç için zamanını bekliyor.PKK da bitirilmemiştir, başörtüsü sorunu da çözülmemiştir, ama mevcut siyasilerimizin ABD adına daha önemli taşeronluk görevleri için Türk milletinin en hassas olduğu başörtüsü ve PKK gündemi sanal olarak halledilmiş gösterilip daha büyük bir halk desteği sağlanmak istenmiştir.BOP kapsamında hazmedilmesi zor bir takım görevler için siyasilerimizin eli kuvvetlendirilmek istenmiştir. Askerimizin Afganistan'da operasyonel hale gelmesinin istenmesi sizce bir tesadüf müdür? Ya da İsrailli ve ABD'li üst düzey yetkililerin sık sık İran'la alakalı meseleleri raporlarla siyasilerimizle yapılan toplantıların gündemine taşımaları olağan bir şey midir?Dilerseniz Prof. Dr. Baş'ın bu konudaki uyarılarını da sizlere aktaralım:"Muhtemeldir ki, Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan, ABD Başkanı Bush'a ve diğer görüştükleri muhataplarına, 'Muhtemel Amerikan - İran olayında sizin taleplerinize cevap verebilmemiz için sen bizim elimizi güçlendir' demişlerdir ve başörtüsü düzenlemesi konusunda destek istemişlerdir. Böylece ABD'nin muhtemel bir İran saldırısında Türk milletinin meselenin öbür tarafını düşünmesinin önüne geçilmiştir. Yoksa iktidarın Türkiye'de din ve vicdan özgürlüğü, inanç özgürlüğü diye bir dertleri yok."Lütfen ülkemizde ve Ortadoğu'da olan gelişmeleri hafife almayın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025