Asırlardır anneleri ve eşleri Hıristiyan olduğu halde, ayetlere ters düşen, haramı helal yapan fetva ve kanunnamelerine rağmen Osmanlı padişahları bizlere "cennet mekan", "evliya" olarak tanıtıldı ve de yaptıkları yanlışları tartışmaya açmak bile büyük günah sayıldı.
Buna karşın hayatının tamamı Haçlı Batı'ya karşı savaş ve mücadeleyle geçen, düşmanı tüm Anadolu'dan temizleyerek denize döken, Anafartalar'da ve Conk Bayırı'nda verdiği muhteşem mücadeleyle Çanakkale Savaşı'nı bir zafere dönüştüren, Mason localarını kapatan, 2 kızımız Hıristiyan olduğu için Amerikan kolejini kapatan, hem annesinin hem de babasının Ehl-i Beyt soyundan olduğu belgelerle sabit olan, dindar, hafız Atatürk ise hep bize "dinsiz", "kafir" olarak anlatıldı.
Ama hiçbir şey tarihte gizli kalmaz. Bir "yiğit" gelir, Allah'ın "yürü ey kulum" demesiyle asırlık menfur hesapları bir anda yerle bir eder, puslu hava ortadan kalkar, kim aslan kim tilki ortaya çıkar, yanlış yerleştirilen taşlar yerinden oynar ve olması gerektiği şekliyle yeniden sapasağlam dizilir. İşte bugün bu yiğit Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş Bey'dir.
Türk milleti bugüne kadar hangi belayı yaşadıysa bu bize tam bağımsız bir devleti emanet eden Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkmaması sebebiyledir. Eğer bizler bugün bütün gerçekleri olduğu gibi belgelerle önümüze koyan, içinde bulunduğumuz zifiri karanlık kuyudan çıkışın formüllerini de modeliyle çözümleriyle bizlere anlatan Hoca Atatürk Prof. Dr. Baş'a sahip çıkmazsak emin olun ki Allah belamızı verir.
Şimdi dilerseniz "dinsiz" iftirası atılan Atatürk'ün dinimiz İslam ile ilgili görüşlerini aktaralım:
"Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur." (Atatürkçülük, c.1, s.453, MEB yayınları) Ata'mız, "Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur" diyecek, bunu diyene "dinsiz" diyeceksiniz. Ne büyük bir iftira? Dinsiz olan biri varsa o da dindar olan Atatürk'e dinsiz diyendir.
Ebu Zer'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kim bir adamı, 'Ey kâfir' diye çağırır veya ona 'Ey Allah'ın düşmanı' derse, o adam da böyle değilse, bu söz, söyleyenin kendisine döner." (Buhari, Edeb, 44; Müslim, İman, 112)
Atatürk'ün din ile ilgili görüşlerine devam edelim:
"Milletimiz, dil ve din gibi iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz." (Atatürkçülük, c.1, s.457)
"...Biz içine girdiğimiz dinin en çok isabetli ve olgun olduğunu biliyoruz. Ve imanımız vardır. Fakat bu inanışı nurlandırmak lazım, temizlendirmek, güzelleştirmek lazımdır ki hakikaten kuvvetli olabilsin." (Sadi Borak, Atatürk ve Din, s.124)
"Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Bilince aykırı, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor. Halbuki Türkiye`ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, yapay, bâtıl inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu konuda yeterli bilgisi olmayanlar, bu âcizler sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar ışığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yitirmiş ve mahkûm etmişler demektir; onları kurtaracağız." (1923; Atatürk'ün S.D.III, s. 70)
"Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı öğütlemez. Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini korumalarını emrediyor." (1923; Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II, s.92)
"Büyük dinimiz, çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür, onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, İslamların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir." (1923; Atatürk'ün S.D.II, s.128)
1923 yılında Balıkesir Zağnos Paşa Camii'nde minberden şöyle söylemiştir:
"Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dinî gerçekleri bildirmeye memur ve elçi olmuştur. Ana yasası, hepimizce bilinir ki, şanı büyük olan yüce Kur'an'daki naslardır. İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı vermiş olan dinimiz, son dindir, en eksiksiz dindir; çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymasaydı, bununla diğer ilâhî doğa yasaları arasında karşıtlık olması gerekirdi; çünkü bütün evren yasalarını yapan Cenab-ı Hak'tır." (1923; Atatürk'ün S.D.11, s. 94)
Şu tespiti görüyor musunuz, "Kur'an'ı yazan da Allah'tır, tabiat kanunlarını koyan da, o halde bunlar birbiriyle çelişemez" diyor. Bu büyük bir imanın göstergesi, ilimde derinleşme değil de nedir?
Buna karşın hayatının tamamı Haçlı Batı'ya karşı savaş ve mücadeleyle geçen, düşmanı tüm Anadolu'dan temizleyerek denize döken, Anafartalar'da ve Conk Bayırı'nda verdiği muhteşem mücadeleyle Çanakkale Savaşı'nı bir zafere dönüştüren, Mason localarını kapatan, 2 kızımız Hıristiyan olduğu için Amerikan kolejini kapatan, hem annesinin hem de babasının Ehl-i Beyt soyundan olduğu belgelerle sabit olan, dindar, hafız Atatürk ise hep bize "dinsiz", "kafir" olarak anlatıldı.
Ama hiçbir şey tarihte gizli kalmaz. Bir "yiğit" gelir, Allah'ın "yürü ey kulum" demesiyle asırlık menfur hesapları bir anda yerle bir eder, puslu hava ortadan kalkar, kim aslan kim tilki ortaya çıkar, yanlış yerleştirilen taşlar yerinden oynar ve olması gerektiği şekliyle yeniden sapasağlam dizilir. İşte bugün bu yiğit Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş Bey'dir.
Türk milleti bugüne kadar hangi belayı yaşadıysa bu bize tam bağımsız bir devleti emanet eden Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkmaması sebebiyledir. Eğer bizler bugün bütün gerçekleri olduğu gibi belgelerle önümüze koyan, içinde bulunduğumuz zifiri karanlık kuyudan çıkışın formüllerini de modeliyle çözümleriyle bizlere anlatan Hoca Atatürk Prof. Dr. Baş'a sahip çıkmazsak emin olun ki Allah belamızı verir.
Şimdi dilerseniz "dinsiz" iftirası atılan Atatürk'ün dinimiz İslam ile ilgili görüşlerini aktaralım:
"Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur." (Atatürkçülük, c.1, s.453, MEB yayınları) Ata'mız, "Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur" diyecek, bunu diyene "dinsiz" diyeceksiniz. Ne büyük bir iftira? Dinsiz olan biri varsa o da dindar olan Atatürk'e dinsiz diyendir.
Ebu Zer'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kim bir adamı, 'Ey kâfir' diye çağırır veya ona 'Ey Allah'ın düşmanı' derse, o adam da böyle değilse, bu söz, söyleyenin kendisine döner." (Buhari, Edeb, 44; Müslim, İman, 112)
Atatürk'ün din ile ilgili görüşlerine devam edelim:
"Milletimiz, dil ve din gibi iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz." (Atatürkçülük, c.1, s.457)
"...Biz içine girdiğimiz dinin en çok isabetli ve olgun olduğunu biliyoruz. Ve imanımız vardır. Fakat bu inanışı nurlandırmak lazım, temizlendirmek, güzelleştirmek lazımdır ki hakikaten kuvvetli olabilsin." (Sadi Borak, Atatürk ve Din, s.124)
"Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Bilince aykırı, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor. Halbuki Türkiye`ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, yapay, bâtıl inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu konuda yeterli bilgisi olmayanlar, bu âcizler sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar ışığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yitirmiş ve mahkûm etmişler demektir; onları kurtaracağız." (1923; Atatürk'ün S.D.III, s. 70)
"Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı öğütlemez. Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini korumalarını emrediyor." (1923; Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II, s.92)
"Büyük dinimiz, çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür, onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, İslamların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir." (1923; Atatürk'ün S.D.II, s.128)
1923 yılında Balıkesir Zağnos Paşa Camii'nde minberden şöyle söylemiştir:
"Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dinî gerçekleri bildirmeye memur ve elçi olmuştur. Ana yasası, hepimizce bilinir ki, şanı büyük olan yüce Kur'an'daki naslardır. İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı vermiş olan dinimiz, son dindir, en eksiksiz dindir; çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymasaydı, bununla diğer ilâhî doğa yasaları arasında karşıtlık olması gerekirdi; çünkü bütün evren yasalarını yapan Cenab-ı Hak'tır." (1923; Atatürk'ün S.D.11, s. 94)
Şu tespiti görüyor musunuz, "Kur'an'ı yazan da Allah'tır, tabiat kanunlarını koyan da, o halde bunlar birbiriyle çelişemez" diyor. Bu büyük bir imanın göstergesi, ilimde derinleşme değil de nedir?
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asgari ücreti kim belirliyor; komisyon mu, yabancılar mı? / 25.12.2024
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024