"Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün."
Yukarıdaki cümleyi söyleyen kişi amansız bir Türk düşmanı olan ve son soluğuna kadar Türkiye toprakları üzerinde bir Kürdistan kurma düşüyle ölen Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi'dir.
Bu cümle, bir zamanlar çıkarılan ve kime hizmet ettiğini herkesin çok iyi bildiği Özgür Ülke gazetesinde yayımlanmıştır. Yine bu gazetenin ifadesinde ve diğer azınlık yayın organlarında Said Nursi için "devrim şehidi" ifadesinin kullanılması nurculuğun hangi amaca hizmet ettiğinin en kesin kanıtıdır.
Sadi Nursî, II. Abdulhamid'e yönelik Yahudî tertibi 31 Mart darbesinde, "Zalimler için yaşasın cehennem" naralarıyla baş çeken bir darbecidir.
II. Abdulhamid tarafından Divan-ı Harb'e verilmiş, Toptaşı kodesine tıkılmıştır. (Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler, İkinci Meşrutiyet Dönemi, s: 182 vd., c. 1, Hürriyet V. Yay.; Şerif Mardin, Religion and Social Change in Modern Turkey, s. 32 vd., New York, Albany, 1989; Akşin Sina, 31 Mart Olayı. SBF Yay., s: 253; Sina Akşin, 31 Mart Olayı, s. 253, SBF Yay.).
Cumhuriyet'in ilanından sonra da Kürtlerin isyan dalgası devam eder. Said-i Nursi de bu isyanlara katılır. "Birader-i azamım" dediği Şeyh Sait'in isyanına katıldığından dolayı yeniden sürgüne gönderilir. Onun biraderinin, "Bir Türk öldürmek yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür" sözü Said-i Nursi'nin düşünce yapısını dolaylı yoldan bize gösterir. Şeyh Sait, Türk ulusuna karşı bu hainliğinin bedelini darağacında sallanarak öder. Said-i Nursi bunu asla unutmaz. Öcünü almak istediği kişi, yaşamını Türk'ü sırtından vurmakla geçiren, İngilizlere ruhunu satarak Musul ve Kerkük'ün Türklerin eline geçmesini engelleyen, Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalayarak bir Kürdistan kurma düşü olan kişidir.
Said Nursî, İngiliz, Yunan, İtalyan, Fransız bilumum Haçlı işgalcilerinin Osmanlı coğrafyasına çullandıkları süreçte Milli Mücadele başlatan Gazi M. Kemal Paşa'ya karşı işgalcilerin safında yer almış, Paşa hakkında "katl-i vacip eşkıya" fetvası yayınlamış bir işbirlikçidir. (Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Ulusal Bağımsızlık Savaşında Milli Varlığa Düşman Cemiyetler/Teali-i İslam'ın Bir Bildirisi, Tarih Ve Toplum, s. 19-23, Haziran 1992, sy. 102).
Said-i Nursi'nin düşünce yapısı da İslam inanışı ile çoğu yerde kopukluk gösterir. Bu çelişkiler hemen anlaşılacak şekilde çok açıktır.
Said-i Nursi ders almak üzere gittiği tüm medreselerden kovulmuştur.
FETÖ ve fikriyatı, her şeyiyle Said Nursi-Papalık türemesidir. Said Nursî'in türettiği, Papalık-Vatikan'ın semirttiği, İngilizlerin ve Amerika'nın konjonktüre göre kullandığı ve FETÖ ile foyası ortaya çıkan anlayış Tevhid anlayışı değil; bilakis işgalci Hıristiyan dünya ve Ehl-i Kitap ile tam müttefik bir teslis yoludur.
Said Nursî, "Misyonerler ve Hıristiyan ruhanileri hem Nurcular, dikkat ve ittifak etmeleri elzemdir" diyor. (S. Nursî, Emirdağ Lahikası, II, s. 156; Lemalar, s. 144).
Bir risalesinde radyodan bahsederken dünyanın bir ucundan söylenen bir sözün kilometrelerce uzaklıktaki bir kutudan duyulmasını kutudaki meleklerle açıklamaktadır. Günümüzde beş yaşında bir çocuğa kendini güldürecek iddiaları ve tarihi vesikalar ile sabit olduğu üzere az okur ama yazamaz, imla bilmez biri için cahillik herhalde ağır bir itham olmasa gerek.
Cuma namazı kalabalık olarak kılındığından ve kendisinin kalabalık yerlerde namaz kılmaktan huzur bulmadığını söyleyen Said'in durumu son derece ilginçtir.
Risaleleri ile ilgili söylediği sözler bile İslam'ı nasıl yorumladığını bizlere gösterir. "Risale-i Nur okumak ona hizmet etmek bir ibadettir. Ona hizmet üç aylarda yapılan zikirlere bile tercih edilmelidir." Kısacası Said-i Nursi kendi yazdığı kitapları okumanın Allah'a karşı yapılan ibadetten daha hayırlı olduğunu söyler ve İslam'a yeni bir yorum getirir.
Said Nursî, vatanını Haçlılara karşı koruyup kurtaran Atatürk ve arkadaşlarına kafir, katl-i vacip eşkıya, tâğut, Deccal fetvaları verirken; savaşta felaketten-helaketten ölen Hıristiyanlara şehitlik rütbesi takıyor. (S. Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 79-80; Tılsımlar Mecmuası, s. 193; Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, agm., s. 20-21).
Bu noktada akla İngiliz casus Humpher'in anıları geliyor. Az sayıdaki İngiliz casusa verilen "İslam'ı Nasıl Yıkarız" adlı kitapta da cihadın geçici bir farz olduğu ve artık cihad yerine başka işlerle uğraşmasının Müslümanlar için daha iyi olduğu propagandasının yayılarak İslamiyet'in zayıf düşürülmesi öneriliyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında da İkdam gazetesinde Kuvayı Milliyecilerin İngilizlere karşı savaşmaması için bildiri yayınlayan Said-i Nursi'nin davranışının bir nedeni de bu olabilir mi?
Said-i Nursi, "Risale-i Nur okumak ya da yazmak alim olmak için yeterlidir. Başka şey istemez" sözü ile Kur'an'ı, hadisleri ve diğer tüm İslam bilimlerini bir çırpıda silmiş temel kaynak olarak kendi risalelerini koymuştur. Hattâ Zehra Vakfı'nın bir üyesinin cenazesinde de Kur'an yerine risale okuyacak kadar ileri gitmişlerdir. (devam edecek...)
Yukarıdaki cümleyi söyleyen kişi amansız bir Türk düşmanı olan ve son soluğuna kadar Türkiye toprakları üzerinde bir Kürdistan kurma düşüyle ölen Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi'dir.
Bu cümle, bir zamanlar çıkarılan ve kime hizmet ettiğini herkesin çok iyi bildiği Özgür Ülke gazetesinde yayımlanmıştır. Yine bu gazetenin ifadesinde ve diğer azınlık yayın organlarında Said Nursi için "devrim şehidi" ifadesinin kullanılması nurculuğun hangi amaca hizmet ettiğinin en kesin kanıtıdır.
Sadi Nursî, II. Abdulhamid'e yönelik Yahudî tertibi 31 Mart darbesinde, "Zalimler için yaşasın cehennem" naralarıyla baş çeken bir darbecidir.
II. Abdulhamid tarafından Divan-ı Harb'e verilmiş, Toptaşı kodesine tıkılmıştır. (Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler, İkinci Meşrutiyet Dönemi, s: 182 vd., c. 1, Hürriyet V. Yay.; Şerif Mardin, Religion and Social Change in Modern Turkey, s. 32 vd., New York, Albany, 1989; Akşin Sina, 31 Mart Olayı. SBF Yay., s: 253; Sina Akşin, 31 Mart Olayı, s. 253, SBF Yay.).
Cumhuriyet'in ilanından sonra da Kürtlerin isyan dalgası devam eder. Said-i Nursi de bu isyanlara katılır. "Birader-i azamım" dediği Şeyh Sait'in isyanına katıldığından dolayı yeniden sürgüne gönderilir. Onun biraderinin, "Bir Türk öldürmek yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür" sözü Said-i Nursi'nin düşünce yapısını dolaylı yoldan bize gösterir. Şeyh Sait, Türk ulusuna karşı bu hainliğinin bedelini darağacında sallanarak öder. Said-i Nursi bunu asla unutmaz. Öcünü almak istediği kişi, yaşamını Türk'ü sırtından vurmakla geçiren, İngilizlere ruhunu satarak Musul ve Kerkük'ün Türklerin eline geçmesini engelleyen, Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalayarak bir Kürdistan kurma düşü olan kişidir.
Said Nursî, İngiliz, Yunan, İtalyan, Fransız bilumum Haçlı işgalcilerinin Osmanlı coğrafyasına çullandıkları süreçte Milli Mücadele başlatan Gazi M. Kemal Paşa'ya karşı işgalcilerin safında yer almış, Paşa hakkında "katl-i vacip eşkıya" fetvası yayınlamış bir işbirlikçidir. (Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Ulusal Bağımsızlık Savaşında Milli Varlığa Düşman Cemiyetler/Teali-i İslam'ın Bir Bildirisi, Tarih Ve Toplum, s. 19-23, Haziran 1992, sy. 102).
Said-i Nursi'nin düşünce yapısı da İslam inanışı ile çoğu yerde kopukluk gösterir. Bu çelişkiler hemen anlaşılacak şekilde çok açıktır.
Said-i Nursi ders almak üzere gittiği tüm medreselerden kovulmuştur.
FETÖ ve fikriyatı, her şeyiyle Said Nursi-Papalık türemesidir. Said Nursî'in türettiği, Papalık-Vatikan'ın semirttiği, İngilizlerin ve Amerika'nın konjonktüre göre kullandığı ve FETÖ ile foyası ortaya çıkan anlayış Tevhid anlayışı değil; bilakis işgalci Hıristiyan dünya ve Ehl-i Kitap ile tam müttefik bir teslis yoludur.
Said Nursî, "Misyonerler ve Hıristiyan ruhanileri hem Nurcular, dikkat ve ittifak etmeleri elzemdir" diyor. (S. Nursî, Emirdağ Lahikası, II, s. 156; Lemalar, s. 144).
Bir risalesinde radyodan bahsederken dünyanın bir ucundan söylenen bir sözün kilometrelerce uzaklıktaki bir kutudan duyulmasını kutudaki meleklerle açıklamaktadır. Günümüzde beş yaşında bir çocuğa kendini güldürecek iddiaları ve tarihi vesikalar ile sabit olduğu üzere az okur ama yazamaz, imla bilmez biri için cahillik herhalde ağır bir itham olmasa gerek.
Cuma namazı kalabalık olarak kılındığından ve kendisinin kalabalık yerlerde namaz kılmaktan huzur bulmadığını söyleyen Said'in durumu son derece ilginçtir.
Risaleleri ile ilgili söylediği sözler bile İslam'ı nasıl yorumladığını bizlere gösterir. "Risale-i Nur okumak ona hizmet etmek bir ibadettir. Ona hizmet üç aylarda yapılan zikirlere bile tercih edilmelidir." Kısacası Said-i Nursi kendi yazdığı kitapları okumanın Allah'a karşı yapılan ibadetten daha hayırlı olduğunu söyler ve İslam'a yeni bir yorum getirir.
Said Nursî, vatanını Haçlılara karşı koruyup kurtaran Atatürk ve arkadaşlarına kafir, katl-i vacip eşkıya, tâğut, Deccal fetvaları verirken; savaşta felaketten-helaketten ölen Hıristiyanlara şehitlik rütbesi takıyor. (S. Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 79-80; Tılsımlar Mecmuası, s. 193; Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, agm., s. 20-21).
Bu noktada akla İngiliz casus Humpher'in anıları geliyor. Az sayıdaki İngiliz casusa verilen "İslam'ı Nasıl Yıkarız" adlı kitapta da cihadın geçici bir farz olduğu ve artık cihad yerine başka işlerle uğraşmasının Müslümanlar için daha iyi olduğu propagandasının yayılarak İslamiyet'in zayıf düşürülmesi öneriliyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında da İkdam gazetesinde Kuvayı Milliyecilerin İngilizlere karşı savaşmaması için bildiri yayınlayan Said-i Nursi'nin davranışının bir nedeni de bu olabilir mi?
Said-i Nursi, "Risale-i Nur okumak ya da yazmak alim olmak için yeterlidir. Başka şey istemez" sözü ile Kur'an'ı, hadisleri ve diğer tüm İslam bilimlerini bir çırpıda silmiş temel kaynak olarak kendi risalelerini koymuştur. Hattâ Zehra Vakfı'nın bir üyesinin cenazesinde de Kur'an yerine risale okuyacak kadar ileri gitmişlerdir. (devam edecek...)
Muhammed İbrahim Baki / diğer yazıları
- Bölüşerek tok oluruz, bölünerek yok oluruz / 30.11.2022
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019
- Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek / 05.02.2022
- Bir gecede cahil kaldık(!)-II / 09.07.2020
- Bir gecede cahil kaldık(!)-I / 08.07.2020
- Türklerin tarihi / 12.05.2020
- Bilime destek olmalıyız / 04.04.2020
- Baharın gelişi / 19.03.2020
- İftira er kişiye zarar vermez / 11.09.2019
- Atatürk ve Hilafet-II / 29.07.2019
- Atatürk ve Hilafet-I / 28.07.2019