10 Haziran'da yaptığımız mitingin ardından gelen haberler, telefonlar, fakslar ve e-mailler sadece Tandoğan meydanını dolduran yüzbinlerin değil ekran başına kilitlenen milyonların da devletiyle, milletiyle, bayrağıyla bütünleştiğini gösteriyor.
Zaten maksat bu idi, milli birlik ve beraberlik. Herkes ve her kurum birbirini, bir diğerini yani devletini, milletini, vatanını, askerini, polisini, bayrağını, sancağını, milli, manevi ve tarihi değerlerini, sevmeli, onlara inanmalı ve sahip çıkmalı. Aksi takdirde birlik ve beraberliğin mümkün olamayacağını, her türlü ihtilafın, ayrılığın ve önyargının sadece ve sadece düşman zihniyetlerin işine yarayacağını yetkili, yetkisiz herkes bilmeli.
Ve milletçe bugün içine düşürüldüğümüz ve de düşürülmek istendiğimiz her türlü kriz ve bunalımından kendi inancımızla, kendi irademizle, kendi imkanlarımızla, kendi insanımızla çok kısa zamanda ve en başarılı bir şekilde çıkabileceğimizi bir kere daha gördük.
İşte mitingin gayesi buydu. Trabzon'da, İstanbul'da ve Ankara'da bu mesaj verildi. Ve daha da önemlisi halkın bu mesajı doğru olarak aldığı net bir şekilde görüldü.
10 Haziran Ankara mitingi bir şeyi daha göstermiştir. Bu ülkede başta medya olmak üzere bazıları olduğu ve olması gerektiği gibi değil, sadece kendilerinin görmesi ve göstermek istediği gibi olaylara bakarak halkı ve bir çok yetkilileri hep aldatmışlar, kandırmışlar ve hep maalesef aksi yönde yönlendirmişlerdir.
Siz devlet diyorsunuz, o irtica diyor.
Siz millet diyorsunuz, o irtica diyor.
Siz bayrak diyorsunuz, o irtica diyor.
Siz bağımsızlık diyorsunuz, o irtica diyor.
Yani siz ne derseniz deyiniz, o hep irtica diyor...
Siz yüzbinlerce ay-yıldızlı bayrakla ülkeyi baştan başa süslemeye çalışıyorsunuz o bayrak denizinde herhangi bir bayrağın üzerine kara sinek kondurup onu göstermeye çalışıyor. Pes doğrusu... Nasipsizliğin, seviyesizliğin, önyargının böylesine gerçekten pes...
Birileri de devlet adına, millet adına, din adına, bağımsızlık adına mangalda kül bırakmazken, aradığı veya daha doğrusu aradığını zannettiği her şey gözler önüne serilmesine rağmen gözündeki çöpten olacak ki gerçekleri bir türlü göremiyor ve gösteremiyorlar.
Nasıl bir gazetecilik, nasıl bir habercilik ve dahası nasıl vatanperverlik, nasıl muhafazakarlık ve nasıl bir anlayıştır ki o bayrak okyanusunu, milli ve tarihi oluşu, o birlik ve beraberlik müjdesini duymuyor, duyurmuyor, görmüyor göstermiyor.
Bu manada 7 Nisan'lar, 20 Mayıs'lar ve 10 Haziran'lar çok ciddi bir ölçü olmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yürüyüşünü ve uğradığı her yerde verdiği mesajını anlamayanlar, anlamak istemeyenler, hatta daraltıp-küçültüp gözlerden gizlemeye çalışanlar, hiç de ilgisi olmayan mecralara sürüklemeye çalışanlar esasen kendilerini tarif ettiklerini, kendi yollarını çizdiklerini artık görmeleri ve bilmeleri lazım.
Çünkü halk, gerek meydanlarda ve gerekse ekranları başında hiç bir yalancı şahidin şahitliğine ihtiyaç duymadan hakikatleri görüyor ve görmeye de devam edecek...
İlgili-ilgisiz, yetkili-yetkisiz herkes bu yürüyüşleri ve bu mitingleri biraz da bu yönleri ile görmeli ve değerlendirmeli diyoruz. Doğrusu görmek artık çok kolay.
Aklın yolu bir olduğuna göre...
Zaten maksat bu idi, milli birlik ve beraberlik. Herkes ve her kurum birbirini, bir diğerini yani devletini, milletini, vatanını, askerini, polisini, bayrağını, sancağını, milli, manevi ve tarihi değerlerini, sevmeli, onlara inanmalı ve sahip çıkmalı. Aksi takdirde birlik ve beraberliğin mümkün olamayacağını, her türlü ihtilafın, ayrılığın ve önyargının sadece ve sadece düşman zihniyetlerin işine yarayacağını yetkili, yetkisiz herkes bilmeli.
Ve milletçe bugün içine düşürüldüğümüz ve de düşürülmek istendiğimiz her türlü kriz ve bunalımından kendi inancımızla, kendi irademizle, kendi imkanlarımızla, kendi insanımızla çok kısa zamanda ve en başarılı bir şekilde çıkabileceğimizi bir kere daha gördük.
İşte mitingin gayesi buydu. Trabzon'da, İstanbul'da ve Ankara'da bu mesaj verildi. Ve daha da önemlisi halkın bu mesajı doğru olarak aldığı net bir şekilde görüldü.
10 Haziran Ankara mitingi bir şeyi daha göstermiştir. Bu ülkede başta medya olmak üzere bazıları olduğu ve olması gerektiği gibi değil, sadece kendilerinin görmesi ve göstermek istediği gibi olaylara bakarak halkı ve bir çok yetkilileri hep aldatmışlar, kandırmışlar ve hep maalesef aksi yönde yönlendirmişlerdir.
Siz devlet diyorsunuz, o irtica diyor.
Siz millet diyorsunuz, o irtica diyor.
Siz bayrak diyorsunuz, o irtica diyor.
Siz bağımsızlık diyorsunuz, o irtica diyor.
Yani siz ne derseniz deyiniz, o hep irtica diyor...
Siz yüzbinlerce ay-yıldızlı bayrakla ülkeyi baştan başa süslemeye çalışıyorsunuz o bayrak denizinde herhangi bir bayrağın üzerine kara sinek kondurup onu göstermeye çalışıyor. Pes doğrusu... Nasipsizliğin, seviyesizliğin, önyargının böylesine gerçekten pes...
Birileri de devlet adına, millet adına, din adına, bağımsızlık adına mangalda kül bırakmazken, aradığı veya daha doğrusu aradığını zannettiği her şey gözler önüne serilmesine rağmen gözündeki çöpten olacak ki gerçekleri bir türlü göremiyor ve gösteremiyorlar.
Nasıl bir gazetecilik, nasıl bir habercilik ve dahası nasıl vatanperverlik, nasıl muhafazakarlık ve nasıl bir anlayıştır ki o bayrak okyanusunu, milli ve tarihi oluşu, o birlik ve beraberlik müjdesini duymuyor, duyurmuyor, görmüyor göstermiyor.
Bu manada 7 Nisan'lar, 20 Mayıs'lar ve 10 Haziran'lar çok ciddi bir ölçü olmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yürüyüşünü ve uğradığı her yerde verdiği mesajını anlamayanlar, anlamak istemeyenler, hatta daraltıp-küçültüp gözlerden gizlemeye çalışanlar, hiç de ilgisi olmayan mecralara sürüklemeye çalışanlar esasen kendilerini tarif ettiklerini, kendi yollarını çizdiklerini artık görmeleri ve bilmeleri lazım.
Çünkü halk, gerek meydanlarda ve gerekse ekranları başında hiç bir yalancı şahidin şahitliğine ihtiyaç duymadan hakikatleri görüyor ve görmeye de devam edecek...
İlgili-ilgisiz, yetkili-yetkisiz herkes bu yürüyüşleri ve bu mitingleri biraz da bu yönleri ile görmeli ve değerlendirmeli diyoruz. Doğrusu görmek artık çok kolay.
Aklın yolu bir olduğuna göre...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010