Amerika, tarihinin en büyük "cadı avı"nı başlatmış durumda. Hollanda ve Almanya'da Müslüman Arap asıllı Hollanda ve Alman vatandaşları tutuklanıyor, Avustralya'da bir Cami kundaklandı.Amerika'da Arap asıllı Müslüman Amerikan vatandaşları iç hat yolcu uçaklarından indiriliyor. Sebep, beyaz Hıristiyan Amerikalıların onlarla uçmayı istememeleriymiş. Uçak şirketleri de bu kaprisi gayet makûl karşılıyorlar.
Amerika'daki bilmem kaç bin üniversitenin yetkilileri Arap ve Türk asıllı Müslüman öğrencileri çağırarak "Hadi artık evinize dönün. Ve bunu kendi isteğinizle yapın" demektedirler.
Amerika'nın yeni kızılderilileri önce zenciler idi, Pearl Harbour'dan sonra bir süre Japon asıllılardı, şimdi de Müslümanlar oldu.
Peki Amerikan rüyasına ne oldu?
Ve bunların hepsi George V'inci Bush'un Crusade'inden sonra bu hâle geldi.
Nerede şimdi o "AB'ye girince batılıların engin hoşgörüsü sayesinde dinimizi katmer katmer yaşayacağız" diyen; "Vatan sopa yemediğimiz yer olacağı için Avrupa'yı seçiyoruz" diyen zihni ve fikri tersten devşirilmiş mütareke aydınları? Hangi delikteler?
Sıkıntı batının sadece 800 yıl önce "kutsal yerleri geri almak" bahanesiyle yola çıktığı gerçekte bir sömürge hareketi olan seferlerle başlamamıştı. 80 yıl önce Birinci Dünya savaşının sona ermesiyle Ortadoğu'da harita üzerinde sınırlar çizildi, olmayan milletler yaratıldı, bu milletler parçalanarak, olmayan devletlerin tebaası haline sokuldu. Aslında cin lâmbaya sokuldu.
Amaç bölge petrolünün kontrolünü ele geçirmekti.
Şimdiki savaşın da gayesi farklı değildir. Görünürde gene "din" vardır, fakat bu sefer namlunun ucunda Orta Asya petrolü ve doğal gazı.
Düşmanın belli olmadığı, elle tutulmadığı bu sanal savaştan sonra bölgedeki enerji hatları haritası yeniden çizilecektir.
İlk Haçlı Seferinden bu yana görünür sebep dindir ama asıl sebep batının doğuyu sömürme arzusudur..
Küreselleşmenin ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyor musunuz?
Amerika Bin Ladin bahanesiyle o çok istediği, ama şimdiye kadar bir türlü giremediği Orta Asya'ya girecek.
Amerika, tarihte ilk defa Orta Asya'da "sancak gösterecek".
Amerikan askeri bir yere girerse oradan çıkmaz. Bu yeni "kirli" savaşın elle tutulur ilk ve en önemli sonucu budur.
Bölgedeki her kompleksli ülke âniden Amerika'nın doğal müttefiki olmuş vaziyette.
Özbekistan'ın yeni Stalin'i, gittikçe dişini gösteren İslâmi kaynaklı muhalefetten; Çin Doğu Türkistan'da 15 milyon Uygur Türkü'ne yaptığı baskı ve yıldırma politikasından; Rusya Çeçenlerden; Hindistan Keşmirlilerden; İran radikal Sünnî Taliban'dan kurtulmanın yolunu açacağı için Amerika'ya kul köle oluyor.
Amerika'ya tanınan bu jeopolitik onayda gene de bir takım sınırlamalar mevcut. Taliban'la hiç ilgilenmeyen ve onun için en ufak bir endişe duymayan sessiz çoğunluk bile Amerika'nın bu bahaneyle bölgede yeni bir hegemonya kurma ihtimalinden tiksiniyor.
Pakistan'a yazık oluyor, parçalanmanın eşiğinde. Nükleer denemelere uygulanan kısıtlamanın kaldırılması şeklinde ortaya çıkan sus payı bile bu gidişi durduramayabilir.
Özbekistan'a da yazık oluyor. O da hemen üslerini açtı. Çünkü Taliban muhalifi Kuzey İttifakının lojistik desteği buradan karşılanacak. Fakat Talibanı iki ateş arasına almak üzere Pakistan ve Özbekistan'a giren "müttefik" Amerikan askerlerinin bu ülkelerde yaratacağı "sosyal" çöküntünün gelecek yıllara yansıyacak olan ruhsal erozyonu nasıl giderilecek?
Japon kadınları halâ Amerikalı "müttefik" subaylara duydukları aşkı terennüm eden Madam Butterfly operasını söylemiyorlar mı?
İşin acı yanı; dünya böyle alt-üst olur coğrafya yeniden düzenlenirken Türkiye'de istim arkadan geliyor.
Başbakan Ecevit'in "Asker göndermeyeceğiz. Nato İttifak Senedinin 5'inci Maddesini kabul ediyoruz. Hava Sahamızı, uçuş koridorlarımızı, üslerimizi Amerikan kuvvetlerine açıyoruz" mektubunu yazmasından tam bir hafta sonra MGK toplanıyor.
Yâni bir cümlede iki defa "Amerika Büyük Devletleri" demeyi becerebilen Başbakan ecevit türkiye adına kendi özgür iradesi ile bu kararı alıyor, konu ancak ondan sonra MGK'nın âcil değil, ayın 28'inde "rutin" olarak yapılacak toplantısında ele alınıyor.
Konunun Anayasa'ya göre asıl sahibi TBMM ise bunları değil, ev ödevini düşünüyor, Anayasadaki makyaj değişikliklerini kotarıyor.
Değişikliklerin biri de "Uluslar arası anlaşmaların iç hukukun önüne geçeceği, üstün olacağı."
Başbakan Yardımcısı Yılmaz Bush'a gönderilen mektubun üzerinden üç gün geçtikten sonra "Türk Hava sahasını NATO'ya açan kararın bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığını" söylüyor.
Bırakın MGK'yı ve TBMM'yi, Bakanlar Kurulu'nun bile dünyayı saran bu "Savaş Hâli"nden haberi olmuyor.
Sonra Bursa'dan bir arkadaşım açıyor bana telefonu, "İsmail Cem'i başbakanlığa hazırlıyorlar" diyor.
Kararlar Atlantik ötesinden dikte edildikten sonra Başbakanın kim olduğunun ne önemi var dostum?
Amerika'daki bilmem kaç bin üniversitenin yetkilileri Arap ve Türk asıllı Müslüman öğrencileri çağırarak "Hadi artık evinize dönün. Ve bunu kendi isteğinizle yapın" demektedirler.
Amerika'nın yeni kızılderilileri önce zenciler idi, Pearl Harbour'dan sonra bir süre Japon asıllılardı, şimdi de Müslümanlar oldu.
Peki Amerikan rüyasına ne oldu?
Ve bunların hepsi George V'inci Bush'un Crusade'inden sonra bu hâle geldi.
Nerede şimdi o "AB'ye girince batılıların engin hoşgörüsü sayesinde dinimizi katmer katmer yaşayacağız" diyen; "Vatan sopa yemediğimiz yer olacağı için Avrupa'yı seçiyoruz" diyen zihni ve fikri tersten devşirilmiş mütareke aydınları? Hangi delikteler?
Sıkıntı batının sadece 800 yıl önce "kutsal yerleri geri almak" bahanesiyle yola çıktığı gerçekte bir sömürge hareketi olan seferlerle başlamamıştı. 80 yıl önce Birinci Dünya savaşının sona ermesiyle Ortadoğu'da harita üzerinde sınırlar çizildi, olmayan milletler yaratıldı, bu milletler parçalanarak, olmayan devletlerin tebaası haline sokuldu. Aslında cin lâmbaya sokuldu.
Amaç bölge petrolünün kontrolünü ele geçirmekti.
Şimdiki savaşın da gayesi farklı değildir. Görünürde gene "din" vardır, fakat bu sefer namlunun ucunda Orta Asya petrolü ve doğal gazı.
Düşmanın belli olmadığı, elle tutulmadığı bu sanal savaştan sonra bölgedeki enerji hatları haritası yeniden çizilecektir.
İlk Haçlı Seferinden bu yana görünür sebep dindir ama asıl sebep batının doğuyu sömürme arzusudur..
Küreselleşmenin ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyor musunuz?
Amerika Bin Ladin bahanesiyle o çok istediği, ama şimdiye kadar bir türlü giremediği Orta Asya'ya girecek.
Amerika, tarihte ilk defa Orta Asya'da "sancak gösterecek".
Amerikan askeri bir yere girerse oradan çıkmaz. Bu yeni "kirli" savaşın elle tutulur ilk ve en önemli sonucu budur.
Bölgedeki her kompleksli ülke âniden Amerika'nın doğal müttefiki olmuş vaziyette.
Özbekistan'ın yeni Stalin'i, gittikçe dişini gösteren İslâmi kaynaklı muhalefetten; Çin Doğu Türkistan'da 15 milyon Uygur Türkü'ne yaptığı baskı ve yıldırma politikasından; Rusya Çeçenlerden; Hindistan Keşmirlilerden; İran radikal Sünnî Taliban'dan kurtulmanın yolunu açacağı için Amerika'ya kul köle oluyor.
Amerika'ya tanınan bu jeopolitik onayda gene de bir takım sınırlamalar mevcut. Taliban'la hiç ilgilenmeyen ve onun için en ufak bir endişe duymayan sessiz çoğunluk bile Amerika'nın bu bahaneyle bölgede yeni bir hegemonya kurma ihtimalinden tiksiniyor.
Pakistan'a yazık oluyor, parçalanmanın eşiğinde. Nükleer denemelere uygulanan kısıtlamanın kaldırılması şeklinde ortaya çıkan sus payı bile bu gidişi durduramayabilir.
Özbekistan'a da yazık oluyor. O da hemen üslerini açtı. Çünkü Taliban muhalifi Kuzey İttifakının lojistik desteği buradan karşılanacak. Fakat Talibanı iki ateş arasına almak üzere Pakistan ve Özbekistan'a giren "müttefik" Amerikan askerlerinin bu ülkelerde yaratacağı "sosyal" çöküntünün gelecek yıllara yansıyacak olan ruhsal erozyonu nasıl giderilecek?
Japon kadınları halâ Amerikalı "müttefik" subaylara duydukları aşkı terennüm eden Madam Butterfly operasını söylemiyorlar mı?
İşin acı yanı; dünya böyle alt-üst olur coğrafya yeniden düzenlenirken Türkiye'de istim arkadan geliyor.
Başbakan Ecevit'in "Asker göndermeyeceğiz. Nato İttifak Senedinin 5'inci Maddesini kabul ediyoruz. Hava Sahamızı, uçuş koridorlarımızı, üslerimizi Amerikan kuvvetlerine açıyoruz" mektubunu yazmasından tam bir hafta sonra MGK toplanıyor.
Yâni bir cümlede iki defa "Amerika Büyük Devletleri" demeyi becerebilen Başbakan ecevit türkiye adına kendi özgür iradesi ile bu kararı alıyor, konu ancak ondan sonra MGK'nın âcil değil, ayın 28'inde "rutin" olarak yapılacak toplantısında ele alınıyor.
Konunun Anayasa'ya göre asıl sahibi TBMM ise bunları değil, ev ödevini düşünüyor, Anayasadaki makyaj değişikliklerini kotarıyor.
Değişikliklerin biri de "Uluslar arası anlaşmaların iç hukukun önüne geçeceği, üstün olacağı."
Başbakan Yardımcısı Yılmaz Bush'a gönderilen mektubun üzerinden üç gün geçtikten sonra "Türk Hava sahasını NATO'ya açan kararın bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığını" söylüyor.
Bırakın MGK'yı ve TBMM'yi, Bakanlar Kurulu'nun bile dünyayı saran bu "Savaş Hâli"nden haberi olmuyor.
Sonra Bursa'dan bir arkadaşım açıyor bana telefonu, "İsmail Cem'i başbakanlığa hazırlıyorlar" diyor.
Kararlar Atlantik ötesinden dikte edildikten sonra Başbakanın kim olduğunun ne önemi var dostum?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002