Yukarıdaki başlığı, Afganistan'da tehlike davulu iyice çalıyor diye de yorumlayabilirsiniz veya davulun hep Türkiye'nin sırtında olduğu belli de, tokmağı tutan el konusunda tartışmalar var diye de..
Gerçekten ne olacağının özellikle Türkiye'deki yetkililer tarafından bilinmediği günler yaşıyoruz. Cheney Türkiye'ye geliyor, teamüllere uymayan bir tarzda Genelkurmay Başkanı ile de görüşeceğim diye tutturuyor ve o toplantıya; yâni Afganistan ve Irak konusunun görüşüldüğü o toplantıya Savunma Bakanı çağrılmıyor.
Her böyle kritik durumda Orta Asya'da olmayı âdet edinen (yoksa kritik durumlar için Orta Asya'ya gitmesi mi beklenen) Bahçeli haber gönderiyor; "Toplantıda ANAP'lı Bakan var mıydı, aksi halde problem etmeyin" diye uyum örneği veriyor.
Anayasa kitapçığı meselesinde de yine oradaydı biliyorsunuz..
"Savunma" konularının görüşüleceği bir toplantıya hangi ANAP'lı bakanın katılmasını bekliyordu Sayın Bahçeli Allah Aşkına?
Evet Türkiye'de yönetim böyle hayati iki konuda "fikirsiz" ve Amerika'nın isteklerine âmade bir tavır sergiliyor. Ecevit "Türkiye'nin de içinde yer alması başkaları tarafından kararlaştırılmış" Irak'ta harekâtın ne zaman başlayacağını bilmiyor; Türk kamuoyu Afganistan'da komutanın İngiltere'den Türkiye'ye geçeceğini bir Fransız bakanın İspanya'daki açıklamalarından öğreniyor.
11 Eylül'den bu yana altı aydan fazla bir zaman geçmiştir ve dönüp neyin ve kimin kavgasının yapıldığına bakmanın tam sırasıdır.
Farkındaysanız Usame Bin Lâdin'in adını artık kimse hatırlamamaktadır, Lâdin hiçbir yerde yoktur ama onun sayesinde Amerika tarihinde hiç giremediği Orta Asya ve Kafkaslarda'dır, Irak krizi ile de Orta Doğu'nun giriş taksimi yapılmaktadır.
Türkiye; bu üç coğrafya ile doğrudan ilgili "olması gereken" Türkiye olayları maalesef sinema perdesinden seyretmektedir.
Lâdin ortalıkta yoktur ama Karzai vardır. Bir Amerikan petrol şirketinin Amerika'da yaşayan temsilcisi olan, muhtemelen de Amerikan vatandaşı Karzai herşey bittikten, General Dostum ortalığı temizleyip Afganistan'ı altın bir tepside müttefiklere sunduktan sonra "hükümet başkanı" olarak ortaya çıkmıştır.Özbek Türkü General Dostum'a da "Savunma Bakan Yardımcılığı" kalmıştır. Bölge ile "tarihi, ahdî, ahlâkî ve sosyal bağları" olduğunu iddia eden Türkiye bu atamada da etkili olamamıştır.
Siz Dostum'un, "Dünyanın ikinci büyük Türk ordusunun başındayım" ve "İstersem tanklarımı Kuzey Denizi'nde yıkarım" diyecek kadar mangal yürekli olduğunu biliyor muydunuz? Tankları Kuzey Denizinde yıkamakla atları Tuna'da sulamak arasındaki şuur birliği hiç dikkatinizi çekti mi?
Dostum Türkiye'ye geliyor; ziyaret plânlama ve organizasyonunu MİT yapıyor. Dostum'un Başbakanla görüşmesinde MİT Müsteşarı da bulunup fotoğraf çektiriyor.
Başka ülkelerin Savunma Bakan Yardımcılarının gelişlerinde MİT Müsteşarı neden bulunmuyor? Dostum MİT'in kontrolunda mı? Yahu muhteremler, öyleyse bile bu iş bu kadar açık edilir mi?
Karzai Amerikan uçağı ile Almanya'ya gidiyor, giderken uçak (tabiî) İncirlik'te mola veriyor, Karzai orada (tesadüfen) o sırada Türkiye'de bulunan Amerikan Senato heyeti ile görüşüyor, ama Türk yetkililerden kimse ile görüşmüyor.
Karzai ilk seçildiğinde "Dostum'la yakın ilişkisi yüzünden Türkiye'yi ISAF liderliğinde istemeyiz" diyor, iki ay geçmeden Mart'ın 14'ünde ne olduysa fikir değiştirip Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau ve Savunma Bakanı Rudolf Scharping ile biraraya geldiğinde "Türkiye NATO üyesi bir ülke ve profesyonel bir orduya sahip. Bu nedenle Türkiye'nin Afgan Barış Gücünün komutanlığını İngiltere'nin ardından üstlenmesinde bir sorun çıkacağını sanmıyorum, taktik komutanlık da Alman ordusunda olacaktır" diyor.
Talimnamelerde böyle bir komuta-kontrol yöntemi yoktur ve tam bir davul-tokmak durumudur kıymetli okuyucu..
Gerçekten ne olacağının özellikle Türkiye'deki yetkililer tarafından bilinmediği günler yaşıyoruz. Cheney Türkiye'ye geliyor, teamüllere uymayan bir tarzda Genelkurmay Başkanı ile de görüşeceğim diye tutturuyor ve o toplantıya; yâni Afganistan ve Irak konusunun görüşüldüğü o toplantıya Savunma Bakanı çağrılmıyor.
Her böyle kritik durumda Orta Asya'da olmayı âdet edinen (yoksa kritik durumlar için Orta Asya'ya gitmesi mi beklenen) Bahçeli haber gönderiyor; "Toplantıda ANAP'lı Bakan var mıydı, aksi halde problem etmeyin" diye uyum örneği veriyor.
Anayasa kitapçığı meselesinde de yine oradaydı biliyorsunuz..
"Savunma" konularının görüşüleceği bir toplantıya hangi ANAP'lı bakanın katılmasını bekliyordu Sayın Bahçeli Allah Aşkına?
Evet Türkiye'de yönetim böyle hayati iki konuda "fikirsiz" ve Amerika'nın isteklerine âmade bir tavır sergiliyor. Ecevit "Türkiye'nin de içinde yer alması başkaları tarafından kararlaştırılmış" Irak'ta harekâtın ne zaman başlayacağını bilmiyor; Türk kamuoyu Afganistan'da komutanın İngiltere'den Türkiye'ye geçeceğini bir Fransız bakanın İspanya'daki açıklamalarından öğreniyor.
11 Eylül'den bu yana altı aydan fazla bir zaman geçmiştir ve dönüp neyin ve kimin kavgasının yapıldığına bakmanın tam sırasıdır.
Farkındaysanız Usame Bin Lâdin'in adını artık kimse hatırlamamaktadır, Lâdin hiçbir yerde yoktur ama onun sayesinde Amerika tarihinde hiç giremediği Orta Asya ve Kafkaslarda'dır, Irak krizi ile de Orta Doğu'nun giriş taksimi yapılmaktadır.
Türkiye; bu üç coğrafya ile doğrudan ilgili "olması gereken" Türkiye olayları maalesef sinema perdesinden seyretmektedir.
Lâdin ortalıkta yoktur ama Karzai vardır. Bir Amerikan petrol şirketinin Amerika'da yaşayan temsilcisi olan, muhtemelen de Amerikan vatandaşı Karzai herşey bittikten, General Dostum ortalığı temizleyip Afganistan'ı altın bir tepside müttefiklere sunduktan sonra "hükümet başkanı" olarak ortaya çıkmıştır.Özbek Türkü General Dostum'a da "Savunma Bakan Yardımcılığı" kalmıştır. Bölge ile "tarihi, ahdî, ahlâkî ve sosyal bağları" olduğunu iddia eden Türkiye bu atamada da etkili olamamıştır.
Siz Dostum'un, "Dünyanın ikinci büyük Türk ordusunun başındayım" ve "İstersem tanklarımı Kuzey Denizi'nde yıkarım" diyecek kadar mangal yürekli olduğunu biliyor muydunuz? Tankları Kuzey Denizinde yıkamakla atları Tuna'da sulamak arasındaki şuur birliği hiç dikkatinizi çekti mi?
Dostum Türkiye'ye geliyor; ziyaret plânlama ve organizasyonunu MİT yapıyor. Dostum'un Başbakanla görüşmesinde MİT Müsteşarı da bulunup fotoğraf çektiriyor.
Başka ülkelerin Savunma Bakan Yardımcılarının gelişlerinde MİT Müsteşarı neden bulunmuyor? Dostum MİT'in kontrolunda mı? Yahu muhteremler, öyleyse bile bu iş bu kadar açık edilir mi?
Karzai Amerikan uçağı ile Almanya'ya gidiyor, giderken uçak (tabiî) İncirlik'te mola veriyor, Karzai orada (tesadüfen) o sırada Türkiye'de bulunan Amerikan Senato heyeti ile görüşüyor, ama Türk yetkililerden kimse ile görüşmüyor.
Karzai ilk seçildiğinde "Dostum'la yakın ilişkisi yüzünden Türkiye'yi ISAF liderliğinde istemeyiz" diyor, iki ay geçmeden Mart'ın 14'ünde ne olduysa fikir değiştirip Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau ve Savunma Bakanı Rudolf Scharping ile biraraya geldiğinde "Türkiye NATO üyesi bir ülke ve profesyonel bir orduya sahip. Bu nedenle Türkiye'nin Afgan Barış Gücünün komutanlığını İngiltere'nin ardından üstlenmesinde bir sorun çıkacağını sanmıyorum, taktik komutanlık da Alman ordusunda olacaktır" diyor.
Talimnamelerde böyle bir komuta-kontrol yöntemi yoktur ve tam bir davul-tokmak durumudur kıymetli okuyucu..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002