Bir medeniyetin iflası nedir, bilir misin?
En berbat kişiler sahte kurtarıcı görüldüğünde, en hayasız işler ayyuka çıkartıldığında, insanı sahte yapan kıymetler ayaklar altında çiğnenip uygarlık dendiğinde...
Bir medeniyetin iflası nedir, bilirmisin?
İnsan bozulur, insanlık diye bir şey kalmaz ve yüksünür medeniyet insanı taşımaktan.
Anlatabildik mi derdimizin ne kadar büyük olduğunu?
Para yoksa, çalışır kazanırsın. Cehalet diz boyuysa, savaşır herkesi eğitirsin; insanları bilgisayarlı yapar, tüm bir yurdu okullarla donatırsın. Caddeler, devasa iş merkezleri, parkların yoksa, uğraşır geniş bulvarlar açar, yollar yaparsın. Etrafı gökdelenlerle donatır, köprüler ve geçitler kurar, dört bir tarafı imar edersin.
Lakin her şey yapılır, her şeyin bir çaresi bulunur amma (!) insan bozuldu mu ne çaresi var, ne hiç bir şeye, hiç bir meseleye çözüm getirebilirsin.
Boşuna dememişler et bozulur tuzlarsın, ya tuzun bozulursa ne yaparsın?
Bir yazar, medeniyetleri koca bir konağa benzetmiş... Ne kadar haklı. Her şey dağılsa, yerinden edilse de konak yerli yerindeyse henüz her şey bitmiş değildir. Fakat asıl kıyamet, konağın kendisi yandığında kopar. Çünkü insanlık bu konağın, bu medeniyetin enkazı arasında bütün değerlerini, kıymetlerini, ruhunu, vicdanını bu küller arasında, bu is, çamur içinde kaybeder. Ve medeniyet de artık bu konağın enkazından başka bir şey değildir.
Şimdi bir medeniyetin iflası nedir bilir misin?
Grand tuvalet giydirilmiş bir insan sokaklarda, başını sokacağı bir evi, soğuklarda sığınacağı bir yuvası, aç kaldığında karnını doyuracak bir hanesi olmadığı zaman nasıl gıpta edilemez ve örnek gösterilmezse buna benzer biçimde, Batı olsun, Avrupa olsun medeniyetin harika çocuğu olarak örnek verilemez. Çünkü çağdaşlık ölçütü olarak verilen batının, başını sokacağı ne bir ahlak çatısı, ne bir manevi kapısı, ne de huzurlu bir ahenkli penceresi kalmıştır. Batı yanmış konağının kirli, paslı ve kararmış enkazında en yüksek teknolojik gelişmeyi, en büyük endüstriyel hamleyi yapmışsa ne çıkar? Batının konağı, medeniyetin can evi çoktan yanmış, kül olmuşsa... İnsaniyet adına vereceği bir şey kalmamışsa.
Hep söylenir batının hayat standardı: Soğuk-sıcak savaşlar, politik sosyal yozlaşmalar, ahlaki-bedeni soysuzlaşma, ruhi yabancılaşma, intihar, uyuşturucu hasılı her türlü sapık eğilimler...
O halde insanlığın sıkıntısı doğrudan maddi dünyadan değil, belki de onun da tetiklediği manevi aleme ait ruh ve medeniyetinden kaynaklandığı aşikar. Bu sebeble insanlık geleceğini batının kokuşmuş medeniyetinde değil, hala manasını koruyabilmiş bu mana çoğrafyasında aramak zorunda!...
En berbat kişiler sahte kurtarıcı görüldüğünde, en hayasız işler ayyuka çıkartıldığında, insanı sahte yapan kıymetler ayaklar altında çiğnenip uygarlık dendiğinde...
Bir medeniyetin iflası nedir, bilirmisin?
İnsan bozulur, insanlık diye bir şey kalmaz ve yüksünür medeniyet insanı taşımaktan.
Anlatabildik mi derdimizin ne kadar büyük olduğunu?
Para yoksa, çalışır kazanırsın. Cehalet diz boyuysa, savaşır herkesi eğitirsin; insanları bilgisayarlı yapar, tüm bir yurdu okullarla donatırsın. Caddeler, devasa iş merkezleri, parkların yoksa, uğraşır geniş bulvarlar açar, yollar yaparsın. Etrafı gökdelenlerle donatır, köprüler ve geçitler kurar, dört bir tarafı imar edersin.
Lakin her şey yapılır, her şeyin bir çaresi bulunur amma (!) insan bozuldu mu ne çaresi var, ne hiç bir şeye, hiç bir meseleye çözüm getirebilirsin.
Boşuna dememişler et bozulur tuzlarsın, ya tuzun bozulursa ne yaparsın?
Bir yazar, medeniyetleri koca bir konağa benzetmiş... Ne kadar haklı. Her şey dağılsa, yerinden edilse de konak yerli yerindeyse henüz her şey bitmiş değildir. Fakat asıl kıyamet, konağın kendisi yandığında kopar. Çünkü insanlık bu konağın, bu medeniyetin enkazı arasında bütün değerlerini, kıymetlerini, ruhunu, vicdanını bu küller arasında, bu is, çamur içinde kaybeder. Ve medeniyet de artık bu konağın enkazından başka bir şey değildir.
Şimdi bir medeniyetin iflası nedir bilir misin?
Grand tuvalet giydirilmiş bir insan sokaklarda, başını sokacağı bir evi, soğuklarda sığınacağı bir yuvası, aç kaldığında karnını doyuracak bir hanesi olmadığı zaman nasıl gıpta edilemez ve örnek gösterilmezse buna benzer biçimde, Batı olsun, Avrupa olsun medeniyetin harika çocuğu olarak örnek verilemez. Çünkü çağdaşlık ölçütü olarak verilen batının, başını sokacağı ne bir ahlak çatısı, ne bir manevi kapısı, ne de huzurlu bir ahenkli penceresi kalmıştır. Batı yanmış konağının kirli, paslı ve kararmış enkazında en yüksek teknolojik gelişmeyi, en büyük endüstriyel hamleyi yapmışsa ne çıkar? Batının konağı, medeniyetin can evi çoktan yanmış, kül olmuşsa... İnsaniyet adına vereceği bir şey kalmamışsa.
Hep söylenir batının hayat standardı: Soğuk-sıcak savaşlar, politik sosyal yozlaşmalar, ahlaki-bedeni soysuzlaşma, ruhi yabancılaşma, intihar, uyuşturucu hasılı her türlü sapık eğilimler...
O halde insanlığın sıkıntısı doğrudan maddi dünyadan değil, belki de onun da tetiklediği manevi aleme ait ruh ve medeniyetinden kaynaklandığı aşikar. Bu sebeble insanlık geleceğini batının kokuşmuş medeniyetinde değil, hala manasını koruyabilmiş bu mana çoğrafyasında aramak zorunda!...
Adnan Ulutaş / diğer yazıları
- Bir medeniyetin iflası nedir bilir misin? / 23.07.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002