Adil paylaşım olmadan birlik ve beraberlik olmaz

Ülkemiz üzerinde oynanan bütün küresel oyunları bozmak için milletimizin birlik ve beraberliğini temin etmek ve de bağımsız bir ekonomik altyapıyla güçlü bir devlet yapılanmasını oluşturmak mecburiyetindeyiz.Mustafa Kemal Atatürk bunları sağlayabildiği için güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temellerini atabilmiştir. Ve bu devlet, öyle sağlam temeller üzerinde bina olmuştur ki, yıllardır hem içeriden hem de dışarıdan birçok kirli senaryo devreye sokulmasına rağmen ayakta kalabilmeyi başarmıştır.Maalesef Atatürk'ün vefatından sonraki süreçte, günümüze kadar, üzerimizde menfur hesapları olanlar ve de yerli işbirlikçileri milletin birlik ve beraberliğini hedef almış, ekonomik, siyasi, hukuki her noktada temelleri zayıflatmaya çalışmışlardır. Bu bölücü ve yıkıcı faaliyetler bir kılıf altında, AB hayali uğruna, ABD stratejik müttefikliğini adına yapılmıştır.Osmanlı'yı Sevr sürecine getiren zihniyet de esasen buydu. Etnik ve mezhepsel ayrımcılıklar körüklenmiş, İngilizlerin kurdurduğu mezhep ve tarikatler Osmanlı yönetimini kontrolü altına almış, ülke ve millet adına samimi olanlar devre dışı bırakılıp baskılarla sindirilmiş, küstürülmüş ve de imha sürecine gidilmiş, Osmanlı Devleti Batılı işgalcilere hazırlanmıştır.Birlik ve beraberliğin tarumar edilmesinin de ekonomik çöküntünün de temel amacı işgale karşı milli direncin ortadan kaldırılmasıdır. Bunun sonuçlarını Osmanlı'nın son dönemlerinde pratik olarak yaşadık. Bugün geldiğimiz nokta da maalesef budur.Türkiye'yi idare eden AKP hükümeti, ülkemizde 36 etnik köken tanımlayarak, Türk milleti birlikteliğini devre dışı bırakmak isteyen, Alevi-Sünni ayrımcılığını körükleyen AB'yi stratejik hedef, bir medeniyet projesi görmektedir; Kürdistan projesini İngilizlerden devralarak teröre hem finansal, hem siyasi, hem askeri, hem de istihbarat desteği sağlayan ABD'nin bir dediğini iki etmemektedir. Bu durum Atatürk'ün kurduğu sağlam birlik ve beraberlik temellerini ciddi manada yıpratmaktadır.AKP'nin terörle askeri mücadeleden geri durma ve teröristbaşıyla müzakere etme mantığı PKK'yı sanki Kürt halkının sorunlarıyla ilgileniyormuş görüntüsü verdirmiştir.Halbuki PKK'nın terörle en çok vurduğu bölge Kürt kardeşlerimizin yaşadığı bölgedir.Siyasi irade, bölgenin problemlerine çare bulmayarak, diğer taraftan da bölge adına Kürt kardeşlerimizi değil de terörün elebaşılarını muhatap alarak ülkemizi bölmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüştür.Bugün bu problemleri çözebilecek projeye ve duruşa sahip tek siyasi iradenin Bağımsız Türkiye Partisi olduğunu görüyoruz. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş yıllardan beri birlik ve beraberlik üzerine ciddi çalışmalar ortaya koymaktadır.Sayın Baş'ın üniter devlet ve Türk milleti vurgusu, milletimizi bir ve beraber kılacak önemli bir temeldir. Türk milleti bir üst kimliktir ve Laz halkı, Kürt halkı, Türk halkı, Çerkez halkı ve diğer bütün unsurlar İslam mayasıyla bir araya gelip Türk milletini oluşturmaktır.  Sayın Baş, asırlardır çıkartılmak istenen Alevi-Sünni çatışmasını da Ehl-i Beyt duruşuyla, Ehl-i Beyt külliyatı ve kongreleriyle engellemiştir.Ülkemizin ve milletimizin etnik ya da mezhepsel fitnelere kapılmadan ayakta durabilmesi sadece birlik ve beraberlik çalışmalarıyla da mümkün değildir; olayın bir de ekonomik, siyasi, hukuki ayağı vardır.Sen ne yaparsan yap, halka adil bir gelir paylaşımı yapmadığın müddetçe etnik ve mezhepsel ayrımcılıkların önünü kesemezsin.İşte bu noktada Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli devreye girmektedir. Modelde, senyorajı devreye koyan güçlü bir devlet eliyle vatandaşlık maaşı, doğum parası, ev hanımı meslek maaşı gibi sosyal devlet projelerinin hayata geçirilmesiyle halkın adil bir şekilde milli gelire ortak olması sağlamaktadır.Adil paylaşım ve eşit haklar gündeme gelmediği müddetçe birlik ve beraberlik havada kalır. Bu açıdan da bakıldığında rahatlıkla, "Ülkemizde gerçek birliği ve beraberliği temin edecek tek siyasi irade Bağımsız Türkiye Partisi'dir" diyebiliriz.