Derler ki; toplumlar, milletler pek çok olumsuzluğa, sıkıntıya uzun süre dayanabilirler fakat adaletsizliğe asla.Doğrudur. Yaşanan tecrübeler ve tarihi hakikatler bunu ispat etmektedir.Burada kastedilen adaletsizliğe mukavemet değil, adaletin kalkması ya da yara alması neticesinde millette oluşan bozulma ve sonunda gelen çöküştür. Adalet yoksa, güven yoktur. Güven, insanlardan ve kurumlardan uzaklaşmıştır. Böyle bir manzaranın neticesi malumdur.Bizim tarih sahnesinde bin yıllardır boy göstermemizin sırrı da buradadır. Bizim hamurumuz adalet hamuruyla yoğrulmuştur. Fertten başlayarak, toplum, millet ve devlet yapılanmalarında bu konuda azami hassasiyet gösterilmiştir. Devletin kurumları "adalet mülkün temelidir" esası üzerine bina edilmiştir.Arşivler incelendiğinde özellikle Osmanlı adalet yapısının sağlamlığı muhteşem bir örnek olarak önümüzdedir. İlim erbabı bazı eşhas bu arşivleri tarayarak çok önemli örnekleri gerek makale olarak, gerekse başlı başına kitap olarak meraklılarına sunmuşlardır.Ne var ki, okuma noktasında sıkıntılarımız olduğu da bir gerçektir. Her şeyde olduğu gibi bu sahada da popülerlik, ünlülük, reklam edilebilirlik geçer akçe olmuş, gerçek ilmi eserler gözardı edilmiştir. Bunu da kısa bir not olarak tespitte faydalar var.İsterseniz tarihten bir örnek verelim. Böylece adaletin ne olduğunu bir kez daha kavrarken, adaletli olmanın elzemiyetini de fark etmiş oluruz.Devir Fatih devri. Hızır Bey, İstanbul'a kadı olarak bizzat padişah tarafından tayin edilmiş, hem ilim ehli hem de gönül ehli büyük bir zat. Bir gün evine gitmeye hazırlandığı bir sırada, makamının önünde çekinerek duran birini görür. İçeri buyur eder, ikramda bulunur. Adam Hıristiyan tebaadan birisidir. Padişahın yaptırdığı bir camide mimardır. Hızır Bey adamın elinin sarılı olduğunu görünce sebebini sorar, aldığı karşılık onu sarsar. Çünkü adamın eli padişah tarafından kırdırılmıştır. Hızır Bey kükrer:"Gidin getirin şunu bana!"Evet, aynen böyle. 'Şunu' diye seslenerek, ayağına çağırttığı, padişahın bizzat kendisidir. Şikayetçi adamın kanı donar.Bir süre sonra padişah adamlarıyla makama gelir. Hızır Bey, adamlara kapının dışını gösterir, padişaha "Sen gir içeri" der. Padişaha irkilir. Tam oturmaya hazırlanırken, "Davacı ayakta, sen de ayakta duracaksın" ikazıyla sarsılır. Hızır Bey meseleyi bir de padişahtan dinler. Anlaşılan padişah haklıdır. Çünkü mimar inşaatı vaad ettiği şekilde tamamlamamıştır. Fakat Hızır Bey hala celallidir:"Şimdi söyle bakalım, sen Murad oğlu Mehmet, bu adamın elini kırdırdın mı, kırdırmadın mı?"İfadeye bakar mısınız, padişahım, efendim falan yok, direkt ismiyle hitap var.Büyük padişah "Efendim" der, "Ben eli kırılsın dedim, adamlarım yanlış anlamışlar, elini kırmışlar".Hızır Bey hükmü verir: "Sana kısasa lazımdır. Bileğin kırılacak".Padişah boyun büker, "Hükmünüze boynumuz kıldan incedir" der. Olayı ta başından beri büyük bir hayretle izleyen mimar artık dayanamaz "Sakın ha" der, "Ben davamdan vazgeçtim. Sultanımıza kıymayın".Nihayet iş tatlıya bağlanır. Fatih Hızır Bey'e döner, "Adaletin hayran kaldım. Eğer padişahım diye bana farklı muamele yapsaydın, kelleni şu kılıcımla alırdım". Hızır Bey'in karşılığı ise hiç unutulmayacaktır: "Eğer sen de padişahım diye hükmüme karşı çıksaydın, şu gürzümle kafanı ezerdim".Evet, bu tarihi hakikat, üzerinde fazla konuşulamayacak kadar açık ve net. Hakimi de güzel, suçlusu da güzel, şikayetçisi de güzel.Bu arada, bu eşsiz adalet tecellisine şahitlik eden Hıristiyan mimarın Müslüman olduğunu da hatırlatalım.Osmanlıyı yüzyıllarca ayakta tutan güç burada gizli. Çözülme de yine buradan başladı. Ve bugün geldiğimiz noktayı da değerlendirirken işe buradan başlamak gerekiyor.Şurası bir gerçek ki, günümüzde hayatımızın neredeyse hiçbir alanında adalet tam olarak tecelli etmemektedir. Hatta mahkemelerimiz dahil. Dedik ya, eskinin hakimi de güzel, suçlusu da, şikayetçisi de?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Okan Egesel / diğer yazıları
- Hz. İnsan’a… / 20.04.2020
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018