Materyalizm ve inançsızlık modası Türkiye'de, dinden uzaklaşmak ve entel olmak adeta, yenilikçi ve çağdaş olmak gibi bir şey zannediliyordu. Bu akım zamanında birçok inancı zayıf gencimizi etkisi altına alıp o yola doğru sevk etmişti. Ama şimdi Şefleri ve esas ana kaynakları olan Sovyetler'in çöküşünden sonra pompalanan o hızlı İdeolojik Ateizm kaybolmaya yüz tuttu. Çünkü Komünizmin çöküşünden sonra onun etkisi artık azaldı. Diğer taraftan inançsızlık insanların yapısına ters gelmektedir. Çünkü insanların iç yapısı bazen hayatlarının belirli dönemlerinde insanları inanca dönük düşünmeye yöneltmektedir. Böyle düşünmelerine, çeşitli büyük olaylar, hastalıklar, tabiat olayları veya tabii felaketler de çoğu kez sebep olmaktadır. Bunun yanında Ateizm uzun zaman ilmi gelişmelerle beraber olduğu zannedildi. Ancak dünyadaki son gelişmelerin ve ilmin, özellikle Kuran'ın gösterdiği bazı hakikatlere ancak gelebildiği ve Kuran'ın 14 asır önceden öngördüğü gerçeklerin ancak şimdi keşif edildiğinin farkına varabildi. Tüm bu durumlar, ilmin de inançla beraber olması gerektiğini güçlendirmektedir. Ancak İslam'daki bu hakikatlerin Hıristiyan dünyasının faydalanması ve ilimle paralel gitmesi pek mümkün olmamaktadır. Çünkü Kurandaki özellikler İncil'de görülmemektedir. Ateizm, kiliseye bir nevi baş kaldırıştı Zaten Ateizmin oluşmasına ilk sebep, Hıristiyanlığa ve kiliseye karşı bir reaksiyon şeklinde olmuştu. İlk cereyanlar Rasyonalizm şeklinde başladı. Daha sonra da Pozitivizm şeklinde 18-19 asırda gelişti. Sonunda Marksizme bağlandı ve dünyayı sardı-sarmaladı ve tehdit etmeye başladı. İlk reaksiyonları kiliyse karşı idi ama sonradan tüm insanlık alemine öyle bir yayıldı ki tüm dinleri İslam dahil ortadan kaldırmaya kalkıştı! Böylece ilk anlarda Kiliseye karşı olan inançsızlık, diğer dinlere ve Allah'a karşı inançsızlıklara dönüştü ve tam bir Tanrısızlık şeklini aldı yürüdü ve sonunda Sovyetler Birliği'ni Ateist - Komünizmi oluşturdu. İçimizde-İstanbul'daki patrikhanenin durumu Patrikhane eskiden beri müstakil olma statüsünü halan etmektedir. Bu sebeple kiliseler birliğindeki durumuna çoktan beri ekümenik sıfatları kullanılmaktadır. Hatta her dışarı gittiğinde misafir olarak bulunduğu ve karşılaştığı toplantılarda kendisine devlet başkanları tarafından dahi ekümenik sıfatıyla hitap edilmektedir. Amaç ekümenik bilincini geliştirmek mi? Dünya Kiliseler Birliği ilk kez 1920 yılında İsviçre'nin Cenevre kendinde kurulmuştur. Kurulması için teklifi de İstanbul Rum Patriği ortaya koymuştur. Oradaki amaç bu bilinci gerek Ortodoks dünyasında, gerekse Türkiye içindeki kamuoyunda bir nevi alıştırmayı gerçekleştirmektir. Bu Dünya Kiliseler Birliği ayrıca 2. Dünya Savaşından sonra da 1948 yılında yaklaşık olarak 147 ülkeden kiliselerin katılımıyla yenilenmiş bulunmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006