Irak'ın tüm kentlerini yerle bir ederek Ortadoğu petrol bölgesinin tam ortasına yerleşen ABD'de, geçtiğimiz haftalardan başlayarak devam edegelen bir tartışma var; Sözde Ermeni Soykırımı.
Yahudiler'den sonra ABD yönetiminde büyük ağırlığı sahip Ermeni lobileri, Sözde Ermeni Soykırımı İddialarını ABD parlamentosundan geçirebilmek için yoğun kulis faaliyetleri başlattılar.
Hemen her seçim döneminde oy kaygısıyla piyasaya sürülen bu iddiaların zamanlaması da anlamlı. Irak'ın işgal edildiği ve yağmalamaların etnik kökenli sürdüğü bir dönemde dikte edilmeye çalışılan öneri kapsamında, Irak'ın işgali sürecinde başından beri Türkiye ve ABD arasında ortaya çıkan siyasal gelgitler kabartılmaya çalışılıyor
Fikri temeli yahudi teşkilatlanca yoğrulan ve Ermeni lobilerince şekil verilmeye çalışılan Soykırım iddialarına Bush yönetimi bu kez temkinli yaklıştı. Daha doğrusu yaklaşmak zorunda kaldı. Nedenine gelince; şu aşamada Türkiye ile mevcut ilişkilerin yeni bir kriz kaldıramayacak olması. ABD yönetimi, İşgal boyunca elinde tuttuğu Türkiye'nin üzerine fazla gitmek istemiyor. Hele bir sular durulsun. Birlikte göreceğiz.
Peki Amerikalılar,Türkiye'ye isnat edilen soykırımın neresinde?
Amerikalıların soykırım konusunda sicilleri oldukça kabarık. Kızılderililer tarafından şiddetle eşdeğer tanımlanan Beyaz Adam, bu kıtada 1492 yılından beri katliam yapıyor. 1776'da bağımsızlık sürecine geçilmesiyle eşzamanlı olarak Amerikalılar'ın kıyımı artış gösterdi. Jafferson ve Johnson gibi liderlerce hem topraklarından hem canlarından edilen yerli halkın dramı Roosewelt dönemine kadar artarak sürdü. "En iyi kızılderili ölü olmasa da, ona aday bir kızılderilidir"demekten çekinmeyen Roosewelt'in aynı zamanda Avrupa kıtasında çağdaşı ülkelerle masabaşı barış müzakerelerine katılması oldukça garip değil mi?
Amerikalılar bu kıtaya geldiklerinde yerlilerin nüfusu 7 milyonken, son elli yılda bu sayı 500 bine kadar indi(rildi).
Kendi alnındaki lekeyi silmekten aciz Amerikalılar'ın anlamsız iddialarla Türkiye'ye yüklenmeleri komik olacaktır.
1948 yılında yasal zemine çekilen Soykırım yasalarına ABD'nin duyarsız kalmasını da gözönünde bulundurursak, şuan Irak'ta hamile kadınlara ve çocuklara yönelik başlatılan katliamın anlamını daha iyi kavramış oluruz.
Irak sömürge durumuna getirildi ama sivil halka yönelik psikolojik baskı sürdürülüyor. Milli ve manevi Irak mekanlarını yağmalayan vandalların atacakları bölgesel adımlar iyi takip edilmeli.
Güney komşumuz ABD'nin, Irak sütliman olduktan sonra Türkiye'ye yeni suçlama ve iddialarla yüklenmelerine şahit olacağız.
Yahudiler'den sonra ABD yönetiminde büyük ağırlığı sahip Ermeni lobileri, Sözde Ermeni Soykırımı İddialarını ABD parlamentosundan geçirebilmek için yoğun kulis faaliyetleri başlattılar.
Hemen her seçim döneminde oy kaygısıyla piyasaya sürülen bu iddiaların zamanlaması da anlamlı. Irak'ın işgal edildiği ve yağmalamaların etnik kökenli sürdüğü bir dönemde dikte edilmeye çalışılan öneri kapsamında, Irak'ın işgali sürecinde başından beri Türkiye ve ABD arasında ortaya çıkan siyasal gelgitler kabartılmaya çalışılıyor
Fikri temeli yahudi teşkilatlanca yoğrulan ve Ermeni lobilerince şekil verilmeye çalışılan Soykırım iddialarına Bush yönetimi bu kez temkinli yaklıştı. Daha doğrusu yaklaşmak zorunda kaldı. Nedenine gelince; şu aşamada Türkiye ile mevcut ilişkilerin yeni bir kriz kaldıramayacak olması. ABD yönetimi, İşgal boyunca elinde tuttuğu Türkiye'nin üzerine fazla gitmek istemiyor. Hele bir sular durulsun. Birlikte göreceğiz.
Peki Amerikalılar,Türkiye'ye isnat edilen soykırımın neresinde?
Amerikalıların soykırım konusunda sicilleri oldukça kabarık. Kızılderililer tarafından şiddetle eşdeğer tanımlanan Beyaz Adam, bu kıtada 1492 yılından beri katliam yapıyor. 1776'da bağımsızlık sürecine geçilmesiyle eşzamanlı olarak Amerikalılar'ın kıyımı artış gösterdi. Jafferson ve Johnson gibi liderlerce hem topraklarından hem canlarından edilen yerli halkın dramı Roosewelt dönemine kadar artarak sürdü. "En iyi kızılderili ölü olmasa da, ona aday bir kızılderilidir"demekten çekinmeyen Roosewelt'in aynı zamanda Avrupa kıtasında çağdaşı ülkelerle masabaşı barış müzakerelerine katılması oldukça garip değil mi?
Amerikalılar bu kıtaya geldiklerinde yerlilerin nüfusu 7 milyonken, son elli yılda bu sayı 500 bine kadar indi(rildi).
Kendi alnındaki lekeyi silmekten aciz Amerikalılar'ın anlamsız iddialarla Türkiye'ye yüklenmeleri komik olacaktır.
1948 yılında yasal zemine çekilen Soykırım yasalarına ABD'nin duyarsız kalmasını da gözönünde bulundurursak, şuan Irak'ta hamile kadınlara ve çocuklara yönelik başlatılan katliamın anlamını daha iyi kavramış oluruz.
Irak sömürge durumuna getirildi ama sivil halka yönelik psikolojik baskı sürdürülüyor. Milli ve manevi Irak mekanlarını yağmalayan vandalların atacakları bölgesel adımlar iyi takip edilmeli.
Güney komşumuz ABD'nin, Irak sütliman olduktan sonra Türkiye'ye yeni suçlama ve iddialarla yüklenmelerine şahit olacağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005