Karl Marks'ın teorileri, Adam Smith'in düşünceleri, Freedman'ın analizleri, Malthus'un öngörüleri, Ricardo'nun testleri...ve ekonomi bilimine yeni bir soluk getirmek isteyen akademisyenlerin, düşünce adamlarının çoğu, kendi çözüm alternatiflerinin karşıt fikirleriyle boğuşmak durumunda kalmışlar ve kafalarındakilerle insanların esenliğine çözüm olamamışlardır.İnsan kavramını hakettiği yere oturtamayan, ona bir meta gözüyle bakan ve hane halkları ve şirketlerin daha da gerisinde bir yere oturtan sistem ve öngörülerden de fazla birşey beklenemezdi.Kapitalist sistem, Sosyalist sistemi eleştirirken kendisi de büyük eleştiri almış, birbirini çürüten fikirler süreç içerisinde çürümüşlerdir.Makro iktisat, Mikro iktisat ve Uluslararası iktisat kavramlarını çoğumuz üniversite sıralarında tanımış ve bu tanışıklığımızı ezberci bir sistematikle kabul etmek durumunda kalmışızdır.Mevcut kaynakların sınırlılığı ile kendimizi sınırlarken beynimizi de birbirini ekarte eden fikirlerle yormuşuzdur.Ulusal ekonomilerin yaşadığı krizler ve global ekonominin geçirdiği şoklarla insanlar kaosa sürüklenirken umud vaadeden, insanın esenliğini temin etmeyi prensip edinmesi gereken ekonomi ilminde söylenmesi gerekenler, yapılması kaçınılmaz olanlar yapılmamış ya da yaptırılmamıştır.Bizler okul sıralarında Türk ve dünya ekonomisinin nasıl kurtulacağı konusunda kara kara düşünürken, bu karamsar tabloyu kendilerine aydınlık olarak görün ekonomik sistem sömürücüleri bayram etmişlerdir.Değişen ve gelişen bir sistem olmayıncaysa fakirliğin kısır döngüsü aşılamamış, tüketim toplumu olmanın ötesine geçilememiş, istihdam ve enflasyon sorunu engellenememiştir.Tam bu esnada gelişmemiş ya da az gelişmiş toplumlar gelişmiş ekonomilerce sömürülürken dünya genelinde tutuşulan ekonomik kaynak arama savaşları insanları yeni bir felakete sürüklemiştir.Bizler kendi ülkemizde siyasal sistemimizi dış tesirlerden kurtarmaya çalışırken bu kez sistemin bir parçası olarak ekonomik yıpranmalara da maruz kalmış ve ne yazıktır ki bunun reçetesini de yine dışarıda aramışızdır.Siyasal sistemimizi ABD ve AB'ye bağıtlarken ekonomimizi ulus kavramını darmadağın eden ve yapıştığı ülkeyi sülük gibi emen IMF'ye monte etmişizdir.Ulus ve ulusallık kavramından uzaklaşmayı marifet kabul ederek ulus devletlere aşılamaya çalışan global sermaye rantçıları da bundan istifade etmişler ve etmeye devam etmektedirler.Tüm bu kaos ortamında Milli Ekonomi'nin önemine dikkat çeken yazıları, yazarları ve kitapları okurken Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ilk baskısına kaçırdığım Milli Ekonomi Modeli kitabının yeni baskısını ele geçirdim.Milli ve Global ekonominin ayaklarını çok iyi tanımlayan,mikro ve makro ekonomiye yeni bir soluk getiren, alternatif iktisat dışında yeni bir model ortaya koyan kitabı okuduğunuzda, okul sıralarında size enjekte edilen ekonomi bilgilerinin ne derece yetersiz olduğunu göreceksiniz.Bizlere çözüm değil, çözümsüzlük öğretilmiş....
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005