Günlerdir dünyanın ve ülkemizin konusu ABD ve yaşanan olaylar. ABD eski başkanları dahil dünyanın ortak görüşü, 'ABD, kendini dünyaya rezil etti'.
Hemen sorumuzu soralım; Bu rezillik planlı mıydı?
Bu rezillik üzerinden 'ABD Baharı', 'ABD battı, bitti' şeklinde yaklaşımlar da mevcut. Evet, ABD batacak, bitecek ama şimdi değil. Ne zaman mı? Biz ve diğer devletler ceplerindeki doları yırtıp attıklarında.
Şimdi ise ABD ikinci 11 Eylül'ü başlatacak. Daha da kan isteyecek, daha da vahşileşecek. Bu rezilliğini örtmek için aynen dünkü gibi bugün de özellikle Ortadoğu'da ikinci Hiroşima, Nagazaki katliamları yapabilirler.
Çünkü emperyalizm kan üzerine kurulmuş bir medeniyettir. Kan açıklarını, eksiklerini her daim kan ile kapatmıştırlar ve Joe Biden zaten Ortadoğu ve Müslüman kanına susamış bir kişidir. Onun aday olması, seçilmesi zaten tesadüf de değildir. ABD'nin, Beyaz Saray'dan yönetilmediği de dünyanın malumudur.
Bu konu orada dursun! ABD, kendi kendini nasıl rezil etti, sorusuna cevap arayalım. Tek şık; Trump.
4 yıl önce kazandığı seçim sürecini hatırlayın! Trump meydanlarda tehdit diliyle konuşuyor. Geçmiş iktidarları suçluyor, devlet yapısını sorguluyor hatta faşist cümleleri açıkça dile getiriyordu.
Kilise, İncil ve kendi inanç önderleri üzerinden poz vermeyi, açıklamalar yapmayı hiç ihmal etmiyordu.
Trump siyahlara, Müslümanlara ve göçmenlere karşı her daim kınayıcı, aşağılayıcı oldu. ABD'de yaşanan her türlü olumsuzlukların sebebi olarak zencileri ve Müslümanları hedef gösterdi; "Müslümanlar, ABD'ye kabul edilmemeli, ABD'deki mülteciler derhal gönderilmelidir" dedi.
Yargı kararlarını kameralar önünde sorgulamaya kalktı. Polisi ön plana çıkarttı. Hatta 'zanlıları sorgulamada yeni yöntemler (işkence) kullanılmalı', diyerek polis şiddetinin önünü açtı.
Kendi kabinesiyle çatıştı, beraber yola çıktığı arkadaşlarını suçladı, aşağıladı, hedef gösterdi, aniden görevden aldı.
Her konuşmasında, sosyal medya mesajlarında kendini övdü, devlet başkanından çok sokak kabadayısı ağzıyla mesajlar yayınladı. Virüsle bile dalga geçti.
Tabi Trump'ın bu tarzı bir kesim tarafından kınanırken diğer kesim tarafından da çılgınca kabul görüyor ve alkışlanıyordu.
Trump, dış politikada da tutarsız davrandı. Rusya ve Çin'e karşı bir dost, bir düşman taktiği sergiledi. Kuzey Kore lideri ile polemikler ABD imajına zarar verdi.
Komşu devletler ile ipleri gerdi hatta her konuda suçlayıcı, tehdit edici oldu. Meksika sınırına duvar ördürdü.
Diğer taraftan dünyadaki darbelerde her daim ABD parmağı vardır. Ama Venezuela'da Maduro'ya karşı madara oldu.
Avrupa'da Macron, ABD'de Trump, NATO'nun varlığını sorgulamaya kalktı.
Bu ve daha fazlasıyla Trump, halkının bir kesiminin tam desteğini alırken diğer kesiminin de tam öfkesinin hedefi oldu. Yani toplumu gerdi.
Daha seçimler yapılmadan seçimler hakkında şaibeli açıklamalar yapmaya başladı. Açıklanan her sonuca çok keskin ifadelerle karşı çıktı. Oy çalınmasından sayımına kadar ortalığı toz duman etti.
Seçimleri kaybetti. Sonucu kabul etmediğini, seçimin çalındığını açıkladı ve taraftarlarını açıkça tarihte vererek isyana davet etti. Malum boynuzlu kişilerde kongre binasını bastı!
Bu baskına kim izin verdi? Öyle ya! Dünyanı uzaydan gözetleyen, başka ülkeleri dizayn eden ABD nasıl olurda böyle bir acziyete düşebilirdi?
O filmlerdeki CIA ve FBI kahramanları tatilde miydi? 10, 20, 30 yıl sonrasını planlayan Pentagon bu olayları öngöremedi mi?
Bu olaylar, George Floyd'un katledilmesinden sonra ki olaylarla kıyaslandığında devede kulak kalır. Ortada büyük şeytanın (İsrail'in) jandarması ABD'nin yeni bir 11 Eylül planı var.
Dikkat etmek lazım. Millet olarak, siyaset olarak ders çıkarmak lazım. Halkı germemek, kindarlaştırmamak, ötekileştirmemek lazım.
Milli ve manevi değerleri siyasi çıkarlar için kullanmamak lazım.
Adaleti tam tesis etmek lazım. Devlet kurumlarının denetirliliğini geliştirmek lazım.
Özellikle siyasilerin tehdit dilini bir an önce bırakması lazım. Millete kin, öfke, nefret kusan siyasiler değil olan, proje, umut veren siyasetçiler lazım.
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025