1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar.
Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanmıştır. 2008 Nisan'ında, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilmiştir.
Türkiye'de 15 milyon 294 bin 362 işçiden 2 milyon 189 bin 645'i "sendikalı" olarak kayıtlara geçti.
Yani sendikalı işçi sayısında büyük bir azalma oldu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın açıkladığı istatistiklere göre Türkiye'de 2021 yılı itibarıyla 2 milyon 658 bin 555 kişi memur olarak görev yapmaktadır.
Emekli sayısı ise, 13 milyon 644 bin 30 kişi ile büyük bir kitleye sahiptir.
İşçi-Memur ve Emekli sayısının toplamını 31 milyon 596 bin 947 olarak düşündüğümüzde şöyle bir kaba hesap yapalım.
Tüm çalışan kesimlerin maaşını eşitleyip, bunu 15 bin TL'den düşündüğümüzde ortaya çıkan rakam, yıllık olarak 4 triyon 739 bin 542 TL olacaktır.
Bugün 13 milyonu aşmış olan emeklilere yarım milyar bile ödeme yapılmamaktadır.
750 milyar dolar olarak açıklanan GSMH'mıza oranla bahsettiğimiz maaşları verebilmek gayet olanaklıdır.
Kaldı ki 15 bin TL gibi bir rakam, Milli Ekonomi Modeli'nin uygulandığı bir Türkiye'de asgari ücret olarak verilecektir.
Elbette ki tavan ücret olarak bu oranın çok daha üzerine çıkılacaktır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "MEM" tezi karşısında tüm dünya iktisatçıları işte bu yüzden şapka çıkarmış ve onu selamlamıştır.
Bugün işverenin bin bir zorlukla vermeye çalıştığı 4 bin 253 TL gibi bir asgari ücret rakamı, açlık sınırının da altındadır.
Bahse konu maaşların ödenmesinde işveren sadece 4'te bir oranında bir rakamı ödeyecek, geri kalanı devlet işçinin hesabına yatıracaktır.
"Bu nasıl mümkün olabilir ki!" diyenlerin tarihten ve Türk milletinin asaletinden bihaber oldukları muhakkaktır.
Türk'ün atası Oğuz Kaan, "Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın!" demişti.
Hz. Ali, "Eğer fakirlik bir adam olsaydı onu öldürürdüm" demiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, "Hayat demek ekonomi demektir. Çünkü millet yoksul kaldıkça hiçbir şey yapamaz. İlk önce zengin olmalıdır. Çünkü her şeyi yapan paradır. Öncelikle ekonomiye önem vermek lazımdır" açıklamasını yapmıştı.
Prof. Dr. Haydar Baş, "Bizim dönemimizde, 'hoş geldin zenginlik, elveda fakirlik' denilecek" demişti.
Ayrıca, bütün dünyanın etrafında şekillendiği Milli Ekonomi Modeli tezine göre; kapitalist anlayışların kendi yapılarından kaynaklanan yanlışlardan dolayı, şu üç meseleyi çözmesi mümkün değildir ve kapitalizmin hâkim olduğu son 150 yıllık dönem de bunun ispatıdır. Şöyle ki:
Gelir dağılımında denge,
Sürekli büyümenin yakalanması,
Tam istihdamın sürekli sağlanması.
Her üçü de ekonomi politikaları için olmazsa olmaz hedeflerdir.
Ancak, kapitalist modeller bunlara ulaşamadığı gibi, artık gelir dağılımında dengesizliği, eksik istihdamı ve belli dönemlerde ekonomilerin krizlere girmesini doğal karşılamaktadır.
Kapitalist anlayışlar kaynakların sınırlı olduğundan yola çıktığı için üretime odaklanmıştır. Elde edilen mal ve hizmetlerin adilane dağıtılması yerine, mutlu bir azınlığın faydasına sunulması da bu mantığın sonucudur.
Oysa Milli Ekonomi Modeli ekonominin merkezine insanı koyduğu ve buna göre düzenlemeler yaptığı için, kapitalist sistemlerin asla çözemediği bu üç meseleyi tümüyle çözüme kavuşturmaktadır.
Bu yönü itibariyle demek isterim ki; 1 Mayıs işçi bayramını gerçek manada ve bütün ihtişamıyla kutlamanın tek yolu, BTP'nin parti programına aldığı, Milli Ekonomi Modeli tezinin hayata geçirilmesiyle mümkündür.
Yoksa siz 365 günü de işçi bayramı yapsanız, hiçbir sorunu çözmüş olamazsınız!
Aksi halde, yollar yürümekle aşınmaz, siz de bu tiyatronun figüranları olmaktan ileriye gidemezsiniz.
Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanmıştır. 2008 Nisan'ında, "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilmiştir.
Türkiye'de 15 milyon 294 bin 362 işçiden 2 milyon 189 bin 645'i "sendikalı" olarak kayıtlara geçti.
Yani sendikalı işçi sayısında büyük bir azalma oldu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın açıkladığı istatistiklere göre Türkiye'de 2021 yılı itibarıyla 2 milyon 658 bin 555 kişi memur olarak görev yapmaktadır.
Emekli sayısı ise, 13 milyon 644 bin 30 kişi ile büyük bir kitleye sahiptir.
İşçi-Memur ve Emekli sayısının toplamını 31 milyon 596 bin 947 olarak düşündüğümüzde şöyle bir kaba hesap yapalım.
Tüm çalışan kesimlerin maaşını eşitleyip, bunu 15 bin TL'den düşündüğümüzde ortaya çıkan rakam, yıllık olarak 4 triyon 739 bin 542 TL olacaktır.
Bugün 13 milyonu aşmış olan emeklilere yarım milyar bile ödeme yapılmamaktadır.
750 milyar dolar olarak açıklanan GSMH'mıza oranla bahsettiğimiz maaşları verebilmek gayet olanaklıdır.
Kaldı ki 15 bin TL gibi bir rakam, Milli Ekonomi Modeli'nin uygulandığı bir Türkiye'de asgari ücret olarak verilecektir.
Elbette ki tavan ücret olarak bu oranın çok daha üzerine çıkılacaktır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "MEM" tezi karşısında tüm dünya iktisatçıları işte bu yüzden şapka çıkarmış ve onu selamlamıştır.
Bugün işverenin bin bir zorlukla vermeye çalıştığı 4 bin 253 TL gibi bir asgari ücret rakamı, açlık sınırının da altındadır.
Bahse konu maaşların ödenmesinde işveren sadece 4'te bir oranında bir rakamı ödeyecek, geri kalanı devlet işçinin hesabına yatıracaktır.
"Bu nasıl mümkün olabilir ki!" diyenlerin tarihten ve Türk milletinin asaletinden bihaber oldukları muhakkaktır.
Türk'ün atası Oğuz Kaan, "Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın!" demişti.
Hz. Ali, "Eğer fakirlik bir adam olsaydı onu öldürürdüm" demiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, "Hayat demek ekonomi demektir. Çünkü millet yoksul kaldıkça hiçbir şey yapamaz. İlk önce zengin olmalıdır. Çünkü her şeyi yapan paradır. Öncelikle ekonomiye önem vermek lazımdır" açıklamasını yapmıştı.
Prof. Dr. Haydar Baş, "Bizim dönemimizde, 'hoş geldin zenginlik, elveda fakirlik' denilecek" demişti.
Ayrıca, bütün dünyanın etrafında şekillendiği Milli Ekonomi Modeli tezine göre; kapitalist anlayışların kendi yapılarından kaynaklanan yanlışlardan dolayı, şu üç meseleyi çözmesi mümkün değildir ve kapitalizmin hâkim olduğu son 150 yıllık dönem de bunun ispatıdır. Şöyle ki:
Gelir dağılımında denge,
Sürekli büyümenin yakalanması,
Tam istihdamın sürekli sağlanması.
Her üçü de ekonomi politikaları için olmazsa olmaz hedeflerdir.
Ancak, kapitalist modeller bunlara ulaşamadığı gibi, artık gelir dağılımında dengesizliği, eksik istihdamı ve belli dönemlerde ekonomilerin krizlere girmesini doğal karşılamaktadır.
Kapitalist anlayışlar kaynakların sınırlı olduğundan yola çıktığı için üretime odaklanmıştır. Elde edilen mal ve hizmetlerin adilane dağıtılması yerine, mutlu bir azınlığın faydasına sunulması da bu mantığın sonucudur.
Oysa Milli Ekonomi Modeli ekonominin merkezine insanı koyduğu ve buna göre düzenlemeler yaptığı için, kapitalist sistemlerin asla çözemediği bu üç meseleyi tümüyle çözüme kavuşturmaktadır.
Bu yönü itibariyle demek isterim ki; 1 Mayıs işçi bayramını gerçek manada ve bütün ihtişamıyla kutlamanın tek yolu, BTP'nin parti programına aldığı, Milli Ekonomi Modeli tezinin hayata geçirilmesiyle mümkündür.
Yoksa siz 365 günü de işçi bayramı yapsanız, hiçbir sorunu çözmüş olamazsınız!
Aksi halde, yollar yürümekle aşınmaz, siz de bu tiyatronun figüranları olmaktan ileriye gidemezsiniz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025
- TÜRK milletine ters kelepçe! / 01.04.2025
- Türkler Ehl-i Beyt ile akrabadır / 31.03.2025
- Türk’ler Ehl-i Beyt İslam’ını kabul etmiştir / 30.03.2025
- İktidar çok tehlikeli oynuyor! / 26.03.2025
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 25.03.2025
- Ne ekersen onu biçersin! / 24.03.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025
- TÜRK milletine ters kelepçe! / 01.04.2025
- Türkler Ehl-i Beyt ile akrabadır / 31.03.2025
- Türk’ler Ehl-i Beyt İslam’ını kabul etmiştir / 30.03.2025
- İktidar çok tehlikeli oynuyor! / 26.03.2025
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 25.03.2025
- Ne ekersen onu biçersin! / 24.03.2025