Bundan birkaç gün önce, simit satan bir delikanlının, sokak ortasında bu güzel türküyü yüksek sesle okuduğunu görünce hayretle yüzüne bakmıştım. Herhalde simitçi bu bakışımın manasını anlamış olacak ki, dönüp bana "Ağabey, simit sattığım zaman türkü söylemiyorum, ama satamayınca hep bu türküyü söylüyorum" deyip kendine göre haklı bir sebep bulmuştu. Bu cevap karşısında hayret, hatta şaşkınlığım bir kat daha artmış oldu. Zira bu türkü, bir derdin, bir sıkıntının, bir kederin ve bir ızdırabın türkü dili ile ifadesi idi. Herhalde delikanlının gam ve kederle yüklü önemli bir derdi vardı ki, hep bu türküyü okuyordu. İfadesine göre simitlerinin satılmadığı anlarda bunu terennüm etmesinin başka bir manası olamazdı.
Gerek mana, gerekse makam bakımından fevkalade güzel olan bu türkümüz, sanki asırlar ötesinden gelerek günümüz Türkiye'sini anlatmaya çalışıyordu. Gerçekten, sabahları gazete okuyan veya akşamları herhangi bir televizyon kanalındaki haberleri izleyen, topyekün bir toplumun nasıl bir dertküpü haline geldiğini görür. Nitekim bu gam yüklü kervan yüzünden cinnet geçirip intihar edenler, kendileri ile birlikte çocuklarını da öldürenler, boşanıp yuvaların yıkılmasına sebep olanlar, hırsızlık yapanlar ve kötü yollara düşen insanların sayısında nasıl bir çoğalmanın meydana geldiğini de hepimiz görmekteyiz. Muhtemelen, yukarıda sözünü ettiğimiz ve başlıktaki türküyü terennüm eden delikanlı da bu gam kervanının sırtına yüklediği yükü taşımaktan yorulmuş olmalı ki, sokak ortasında ve yüksek bir ses tonu ile yorgunluğunu gidermeye çalışıyordu.
Dünyanın bütün gam ve kederlerini yüklenip gelen bu kervan, toplumun her kesimini durumuna göre belli bir ölçüde sıkıntıya sokmaktadır. Şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıya bakılınca, bu gam kervanının, artık bizim kervansarayımızdan pek ayrılmak istemediği anlaşılmaktadır. Halbuki ataların hayırlı bir vakıf eseri olarak kurdukları kervansaraylarda misafirlik üç gündür. Bu üç gün içinde kervan ve sahiplerine her türlü imkan ücretsiz olarak sağlanır. Üç gün sonra kervan artık oradan ayrılır. Fakat ne hikmetse bu gam yüklü kervan, ülkemizden ve kervansarayımızdan bir türlü ayrılmak istemiyor. Bizi çok sevmişe benziyor. Fakat bu sevgi, bize gam, kasavet, keder ve sıkıntı getirmekten başka bir işe yaramıyor. Ülkemizin hem içerde, hem de dışarıda prestij kaybetmesine ve adeta dünya milletleri arasında boynu bükük bir hale gelmesine sebep oluyor. Bu durum, dostlarımızın üzülmesine, düşmanlarımızın da sevinmesine sebep oluyor. Nitekim batılı ülkeler, ağız birliği etmişçesine bu kervan yüzünden bize; "Siz küme düştünüz" derken fanatik ve karşı takım taraftarının hazzını iliklerine kadar hissediyor. Hatta "Sekiz sene daha size güvenilmez" derken de adeta sekiz sene sonra birinci lige çıkabilirsiniz imasında bulunup bayram ediyorlar. Doğrusunu söylemek gerekirse bir bakıma küme düşmeyi anlarım, ama sekiz seneyi ve hikmetini anlayamadım. Neden yedi, altı, dokuz veya on değil de sekiz? Acaba sözünü ettiğimiz bu gam kervanının kervansarayımıza gelmesine ve zorla üç günden fazla kalmasına onlar mı sebep oldu? Yoksa bu konuda bizim bilmediğimiz belli bir planları mı var? İşte bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Bununla beraber, onların tabirince küme düşmede herhalde bizim de hissemiz var. Öyle görünüyor ki bu hisse, küçümsenmeyecek kadar da büyüktür. İnşallah bir gün el birliği ile bu gam kervanını kervansarayımızdan kovmaya muvaffak oluruz.
Gerek mana, gerekse makam bakımından fevkalade güzel olan bu türkümüz, sanki asırlar ötesinden gelerek günümüz Türkiye'sini anlatmaya çalışıyordu. Gerçekten, sabahları gazete okuyan veya akşamları herhangi bir televizyon kanalındaki haberleri izleyen, topyekün bir toplumun nasıl bir dertküpü haline geldiğini görür. Nitekim bu gam yüklü kervan yüzünden cinnet geçirip intihar edenler, kendileri ile birlikte çocuklarını da öldürenler, boşanıp yuvaların yıkılmasına sebep olanlar, hırsızlık yapanlar ve kötü yollara düşen insanların sayısında nasıl bir çoğalmanın meydana geldiğini de hepimiz görmekteyiz. Muhtemelen, yukarıda sözünü ettiğimiz ve başlıktaki türküyü terennüm eden delikanlı da bu gam kervanının sırtına yüklediği yükü taşımaktan yorulmuş olmalı ki, sokak ortasında ve yüksek bir ses tonu ile yorgunluğunu gidermeye çalışıyordu.
Dünyanın bütün gam ve kederlerini yüklenip gelen bu kervan, toplumun her kesimini durumuna göre belli bir ölçüde sıkıntıya sokmaktadır. Şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıya bakılınca, bu gam kervanının, artık bizim kervansarayımızdan pek ayrılmak istemediği anlaşılmaktadır. Halbuki ataların hayırlı bir vakıf eseri olarak kurdukları kervansaraylarda misafirlik üç gündür. Bu üç gün içinde kervan ve sahiplerine her türlü imkan ücretsiz olarak sağlanır. Üç gün sonra kervan artık oradan ayrılır. Fakat ne hikmetse bu gam yüklü kervan, ülkemizden ve kervansarayımızdan bir türlü ayrılmak istemiyor. Bizi çok sevmişe benziyor. Fakat bu sevgi, bize gam, kasavet, keder ve sıkıntı getirmekten başka bir işe yaramıyor. Ülkemizin hem içerde, hem de dışarıda prestij kaybetmesine ve adeta dünya milletleri arasında boynu bükük bir hale gelmesine sebep oluyor. Bu durum, dostlarımızın üzülmesine, düşmanlarımızın da sevinmesine sebep oluyor. Nitekim batılı ülkeler, ağız birliği etmişçesine bu kervan yüzünden bize; "Siz küme düştünüz" derken fanatik ve karşı takım taraftarının hazzını iliklerine kadar hissediyor. Hatta "Sekiz sene daha size güvenilmez" derken de adeta sekiz sene sonra birinci lige çıkabilirsiniz imasında bulunup bayram ediyorlar. Doğrusunu söylemek gerekirse bir bakıma küme düşmeyi anlarım, ama sekiz seneyi ve hikmetini anlayamadım. Neden yedi, altı, dokuz veya on değil de sekiz? Acaba sözünü ettiğimiz bu gam kervanının kervansarayımıza gelmesine ve zorla üç günden fazla kalmasına onlar mı sebep oldu? Yoksa bu konuda bizim bilmediğimiz belli bir planları mı var? İşte bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Bununla beraber, onların tabirince küme düşmede herhalde bizim de hissemiz var. Öyle görünüyor ki bu hisse, küçümsenmeyecek kadar da büyüktür. İnşallah bir gün el birliği ile bu gam kervanını kervansarayımızdan kovmaya muvaffak oluruz.
Ziya Kazıcı / diğer yazıları
- Beyin göçü-I / 15.07.2001
- Kanun ve ahlak / 12.07.2001
- "Yine gam yükünün kervanı geldi" / 08.07.2001
- İmamların bazı görevleri / 05.07.2001
- Vergi / 01.07.2001
- Tarih, ilim ve kıyafet / 28.06.2001
- Savurganlık / 24.06.2001
- Diyalog / 17.06.2001
- Ülke dışındaki eserlerimiz / 14.06.2001
- Mide bulandıran programlar / 10.06.2001
- Kanun ve ahlak / 12.07.2001
- "Yine gam yükünün kervanı geldi" / 08.07.2001
- İmamların bazı görevleri / 05.07.2001
- Vergi / 01.07.2001
- Tarih, ilim ve kıyafet / 28.06.2001
- Savurganlık / 24.06.2001
- Diyalog / 17.06.2001
- Ülke dışındaki eserlerimiz / 14.06.2001
- Mide bulandıran programlar / 10.06.2001