Bir Ramazan ayını daha geride bıraktık, oruçlar tutuldu, nafile namazlar artırıldı, imkanı olanlar yetimlere-yoksullara el uzattılar, onların sofralarını zenginleştirdiler ve en önemlisi Kur'an ile haşir-neşir olmaya daha çok vakitler ayrıldı.
Gerek camilerde ve gerekse evlerde her yıl olduğu gibi mukabeleler okundu, kalabalık cemaatler tarafından takip edildi, bireysel gayretlerle çok sayıda hatimler indirildi.
Bunlar elbette ki çok güzel davranışlar, Kur'an ayına yakışan eylemler ama yeterli mi, elbette ki değil.
Daha önceki bir yazımızda Kur'an konuşturulmadı sadece seslendirildi demiştik, evet sadece seslendirildi ve fakat tek tek ayetler üzerinde tefekkür edilmedi, tezekkür edilmedi, tedebbür edilmedi.
Kendisini anlamaya yönelik gayretler olmayınca, sadece seslendirmek yeterli görülünce Kur'an'ın muhataplarını değiştirme ve dönüştürme etkisi icra edilemedi ve hayata yansımadı.
Namaz öncesi ve sonrası camilerin kapılarında bu günlerde konuşulanlara kulak misafiri olursanız şu tür cümleleri duymanız mümkündür; "Allah kabul etsin, bu Ramazan iki hatim kendim okudum, beş tane de camilerde dinledim, tam yedi hatim indirmiş oldum."
Bir Müslüman olarak Kur'an'a karşı görevlerini güya tam manası ile yapmış olmanın huzur ve mutluluğu içinde takip ettikleri mukabele ve indirdikleri hatim sayılarını yarıştırarak kendilerini tatmin ediyorlar.
Yılların yanılgısı kaldığı yerden devam ediyor.
Sayın hacımın muhterem hocamın, yedi hatim indirmeden önceki haliyle sonraki hali arasında zerre kadar bir değişme görülmüyor.
Yedi hatim indirmeden evvel de; Kur'an'ın onaylamadığı birçok tutumu ve davranışı, birçok yorumu ve anlayışı sayın hacım onaylıyordu, yedi hatim indirdikten sonra da onaylamaya devam ediyor.
Yedi hatim indirmeden evvel, Kur'an'ın yasaklamasına rağmen; "Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin" (Mümtehine: 1) demesine rağmen bu ilahi fermanı açıkça çiğneyenlerle sayım hacım can-ciğer kuzu sarması idi, yedi hatim indirdikten sonra da bu dostluğunu sürdürüyor.
Kur'an, küfrü imana tercih etmeleri halinde babaların ve kardeşlerin dahi dost tutulmalarını yasakladığı halde, sayın hacım dünyevi çıkarları zedelenmesin, akmaya devam eden musluklar kısılmasın kesilmesin diye bir ayda yedi defa okuduğu ve dinlediği bu kesin yasakları kulak ardı edebiliyor, çünkü anlamadan sadece seslendirdi ya da seslendirenleri dinledi.
Kur'an kendisine inananlardan ayetleri üzerinde tedebbür, tezekkür, tefekkuh, tefekkür etmelerini istiyor ve ancak böyle okurlarsa bu feyz ve rahmet kaynağından yararlanabileceklerini söylüyor.
"Sizi topraktan yaratması, ardından insan olarak yeryüzüne dağılmanız, O'nun varlığının delillerindendir.
Kaynaşmanız için size kendinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet meydana getirmesi de O'nun delillerindendir. Doğrusu bunda düşünen bir toplum için dersler vardır.
Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olması yine O'nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır.
Gece olsun, gündüz olsun, uyumanız ve Allah'ın lütfundan nasibinizi aramanız da O'nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda, dinleyen bir kavim için dersler vardır.
Size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından yeri onunla diriltiyor olması O'nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda aklını kullanan toplum için dersler vardır.
Göğün ve yerin O'nun emri ile durması da O'nun varlığının delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çağırma ile çağıracak; siz de hemen çıkıvereceksiniz." (Rum: 20-25).
Gerek camilerde ve gerekse evlerde her yıl olduğu gibi mukabeleler okundu, kalabalık cemaatler tarafından takip edildi, bireysel gayretlerle çok sayıda hatimler indirildi.
Bunlar elbette ki çok güzel davranışlar, Kur'an ayına yakışan eylemler ama yeterli mi, elbette ki değil.
Daha önceki bir yazımızda Kur'an konuşturulmadı sadece seslendirildi demiştik, evet sadece seslendirildi ve fakat tek tek ayetler üzerinde tefekkür edilmedi, tezekkür edilmedi, tedebbür edilmedi.
Kendisini anlamaya yönelik gayretler olmayınca, sadece seslendirmek yeterli görülünce Kur'an'ın muhataplarını değiştirme ve dönüştürme etkisi icra edilemedi ve hayata yansımadı.
Namaz öncesi ve sonrası camilerin kapılarında bu günlerde konuşulanlara kulak misafiri olursanız şu tür cümleleri duymanız mümkündür; "Allah kabul etsin, bu Ramazan iki hatim kendim okudum, beş tane de camilerde dinledim, tam yedi hatim indirmiş oldum."
Bir Müslüman olarak Kur'an'a karşı görevlerini güya tam manası ile yapmış olmanın huzur ve mutluluğu içinde takip ettikleri mukabele ve indirdikleri hatim sayılarını yarıştırarak kendilerini tatmin ediyorlar.
Yılların yanılgısı kaldığı yerden devam ediyor.
Sayın hacımın muhterem hocamın, yedi hatim indirmeden önceki haliyle sonraki hali arasında zerre kadar bir değişme görülmüyor.
Yedi hatim indirmeden evvel de; Kur'an'ın onaylamadığı birçok tutumu ve davranışı, birçok yorumu ve anlayışı sayın hacım onaylıyordu, yedi hatim indirdikten sonra da onaylamaya devam ediyor.
Yedi hatim indirmeden evvel, Kur'an'ın yasaklamasına rağmen; "Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin" (Mümtehine: 1) demesine rağmen bu ilahi fermanı açıkça çiğneyenlerle sayım hacım can-ciğer kuzu sarması idi, yedi hatim indirdikten sonra da bu dostluğunu sürdürüyor.
Kur'an, küfrü imana tercih etmeleri halinde babaların ve kardeşlerin dahi dost tutulmalarını yasakladığı halde, sayın hacım dünyevi çıkarları zedelenmesin, akmaya devam eden musluklar kısılmasın kesilmesin diye bir ayda yedi defa okuduğu ve dinlediği bu kesin yasakları kulak ardı edebiliyor, çünkü anlamadan sadece seslendirdi ya da seslendirenleri dinledi.
Kur'an kendisine inananlardan ayetleri üzerinde tedebbür, tezekkür, tefekkuh, tefekkür etmelerini istiyor ve ancak böyle okurlarsa bu feyz ve rahmet kaynağından yararlanabileceklerini söylüyor.
"Sizi topraktan yaratması, ardından insan olarak yeryüzüne dağılmanız, O'nun varlığının delillerindendir.
Kaynaşmanız için size kendinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet meydana getirmesi de O'nun delillerindendir. Doğrusu bunda düşünen bir toplum için dersler vardır.
Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olması yine O'nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır.
Gece olsun, gündüz olsun, uyumanız ve Allah'ın lütfundan nasibinizi aramanız da O'nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda, dinleyen bir kavim için dersler vardır.
Size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından yeri onunla diriltiyor olması O'nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda aklını kullanan toplum için dersler vardır.
Göğün ve yerin O'nun emri ile durması da O'nun varlığının delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çağırma ile çağıracak; siz de hemen çıkıvereceksiniz." (Rum: 20-25).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025