Müslümanlar arasında "Yezid" ismi bir hakaret kabul edilir. Hatta bir Müslüman nefret ettiği birisine hakaret etmek istediğinde ona; "Yezid" der!
Yezid, toy, şehvetperest, başına buyruk, tedbirsiz, dar düşünceli, akılsız, kaygısız, ayyaş ve kıt görüşlü bir gençti.
Tarihçilerin kaydettiklerine göre Yezid, alenen şarap içiyor, açıktan günah işliyordu. Çevresindeki soyluların düzenledikleri gece âlemlerine katılıyor, kadeh tokuşturuyor ve şu içerikteki şiirleri okuyordu:
"Ey kadeh arkadaşlarım! Kalkın hoş sedalı şarkıcıları dinleyin, peş peşe kadeh kaldırın, bilimsel, edebi konuşmaları bırakın. Saz ve söz nağmeleri benim; Ezan ve Allah-u Ekber nidasını duymama engel oluyor. Ve ben (veresiye olan) cennet hurilerini (peşin olan) şarap fıçısıyla değiştirmeye hazırım. Peşin olan bizim, veresiye olan ise kıyamete inananların." (Tezkiretü'l-Havass, Sebt b. et Cevzi, Necef basımı, s.291).
Yezid, bu hayâsızlığıyla İslam dinini alaya alıyordu. Peygamberliği ve vahyi açıkça inkâr ediyordu. Nitekim görünürde kendine İmam Hüseyin (a.s.)'a galip geldiğinde şu şiirleri okuyordu:
"Haşimiler (yani Peygamber ve kabilesi) mülke ve hükümete oynamıştır. Ne gaib âlemden bir haber gelmiş ve ne de vahiy inmiştir."
Yine İmam Hüseyin (a.s.)'ın o mübarek kesik başını bir altın tepsinin içerisinde getirip onun önüne koyduklarında, Bedir'de öldürülen müşrik yakınlarının kinini kusarak Peygamberden intikam aldığını dillendirip şöyle diyordu:
"Keşke Bedir'de öldürülen büyüklerimiz şimdi yaşıyor olsalardı da; 'Aferin sana Yezid!' deselerdi." (Tetimmetü'l-Münteha fi Vakayii Eyyamü'l-Hulefa, Şeyh Abbas Kummi, s.44).
Bir senesinde Muaviye, oğlu Yezid'i bir ordu ile Rumlarla savaşa gönderdi. (Böylece oğlunun sadece âlem yapmadığını, bir savaşçı olduğunu da göstermek istiyordu insanlara). Süfyan b. Auf Gamadi'yi de onun yanına kattı. Yezid çok sevdiği "Ümmü Gülsüm" adındaki kadını da bu yolculuğunda yanına almıştı. Süfyan, Yezid'den önce Rum topraklarına girdi ve Gezkazune denilen bölgede hava koşullarının kötü olması nedeniyle askerleriyle birlikte ateşli bir hastalık olan çiçek hastalığına yakalandılar.
Yol güzergâhında bulunan Murran Manastırında Ümmü Gülsüm ile ayyaşlığını yapan Yezid, bu olayı haber alınca şu şiiri okudu:
"Murran Manastırı'nda odalar içinde yastıklara yaslanıp Ümmü Gülsüm'ün yanında keyfime bakıyorum. Müslüman askerler ateşlenip çiçek hastalığına yakalanıp ölmüşler, umurumda değil." (Tarih-i Yakubi, İbn Vezih, 3. Baskı, c.2, s.160, Tahran basımı).
Ülkenin genç savaşçılarına karşı bu denli duyarsız olan birinin ülke mukadderatını eline geçirdiğinde İslam ümmetinin başına gelecekleri siz düşünün.
Yezid'in sarayı çeşitli fesat ve günahların merkezi olmuştu. Onun kısa süren hükümeti döneminde Mekke ve Medine gibi kutsal şehirler bile pisliğe bulanmıştı. (Mesudi, Murucü'z-Zeheb, Beyrut baskısı, c.3, s.67).
Ünlü İslam tarihçisi Mesudi şöyle diyor:
"Yezid, halka karşı davranışında Firavun yöntemini benimsemişti, hatta Firavun'un davranışı onunkinden daha iyiydi." (Mesudi, Murucü'z-Zeheb, c.3, s.68).
Tarihin tanıklığıyla Yezid, Hıristiyanlığa eğilimli biriydi ve bunu da gizlemiyordu. Hatta sarhoş olduğu vakitlerde bunu açıkça dile getiriyordu:
"Eğer şarap, Ahmed (Muhammed) dininde haramsa, sen Hıristiyanlık dinine göre (helal) kabul et." (Tetümmetü'l-Münteha, Şeyh Abbas Kummi, s.43).
Yezid'in bu kirli çehresi, küfrü ve İslam'a olan düşmanlığı böylece aydınlanmış oluyor. Buralardan bakıldığında İmam Hüseyin (a.s.)'ın Yezid hükümetine karşı kıyam etmesinin ve "Yezid gibi birisi ümmetin başına geçerse İslam'ın Fatiha'sını okumak gerek" sözünün anlamı daha iyi anlaşılmış oluyor.
Yezid, toy, şehvetperest, başına buyruk, tedbirsiz, dar düşünceli, akılsız, kaygısız, ayyaş ve kıt görüşlü bir gençti.
Tarihçilerin kaydettiklerine göre Yezid, alenen şarap içiyor, açıktan günah işliyordu. Çevresindeki soyluların düzenledikleri gece âlemlerine katılıyor, kadeh tokuşturuyor ve şu içerikteki şiirleri okuyordu:
"Ey kadeh arkadaşlarım! Kalkın hoş sedalı şarkıcıları dinleyin, peş peşe kadeh kaldırın, bilimsel, edebi konuşmaları bırakın. Saz ve söz nağmeleri benim; Ezan ve Allah-u Ekber nidasını duymama engel oluyor. Ve ben (veresiye olan) cennet hurilerini (peşin olan) şarap fıçısıyla değiştirmeye hazırım. Peşin olan bizim, veresiye olan ise kıyamete inananların." (Tezkiretü'l-Havass, Sebt b. et Cevzi, Necef basımı, s.291).
Yezid, bu hayâsızlığıyla İslam dinini alaya alıyordu. Peygamberliği ve vahyi açıkça inkâr ediyordu. Nitekim görünürde kendine İmam Hüseyin (a.s.)'a galip geldiğinde şu şiirleri okuyordu:
"Haşimiler (yani Peygamber ve kabilesi) mülke ve hükümete oynamıştır. Ne gaib âlemden bir haber gelmiş ve ne de vahiy inmiştir."
Yine İmam Hüseyin (a.s.)'ın o mübarek kesik başını bir altın tepsinin içerisinde getirip onun önüne koyduklarında, Bedir'de öldürülen müşrik yakınlarının kinini kusarak Peygamberden intikam aldığını dillendirip şöyle diyordu:
"Keşke Bedir'de öldürülen büyüklerimiz şimdi yaşıyor olsalardı da; 'Aferin sana Yezid!' deselerdi." (Tetimmetü'l-Münteha fi Vakayii Eyyamü'l-Hulefa, Şeyh Abbas Kummi, s.44).
Bir senesinde Muaviye, oğlu Yezid'i bir ordu ile Rumlarla savaşa gönderdi. (Böylece oğlunun sadece âlem yapmadığını, bir savaşçı olduğunu da göstermek istiyordu insanlara). Süfyan b. Auf Gamadi'yi de onun yanına kattı. Yezid çok sevdiği "Ümmü Gülsüm" adındaki kadını da bu yolculuğunda yanına almıştı. Süfyan, Yezid'den önce Rum topraklarına girdi ve Gezkazune denilen bölgede hava koşullarının kötü olması nedeniyle askerleriyle birlikte ateşli bir hastalık olan çiçek hastalığına yakalandılar.
Yol güzergâhında bulunan Murran Manastırında Ümmü Gülsüm ile ayyaşlığını yapan Yezid, bu olayı haber alınca şu şiiri okudu:
"Murran Manastırı'nda odalar içinde yastıklara yaslanıp Ümmü Gülsüm'ün yanında keyfime bakıyorum. Müslüman askerler ateşlenip çiçek hastalığına yakalanıp ölmüşler, umurumda değil." (Tarih-i Yakubi, İbn Vezih, 3. Baskı, c.2, s.160, Tahran basımı).
Ülkenin genç savaşçılarına karşı bu denli duyarsız olan birinin ülke mukadderatını eline geçirdiğinde İslam ümmetinin başına gelecekleri siz düşünün.
Yezid'in sarayı çeşitli fesat ve günahların merkezi olmuştu. Onun kısa süren hükümeti döneminde Mekke ve Medine gibi kutsal şehirler bile pisliğe bulanmıştı. (Mesudi, Murucü'z-Zeheb, Beyrut baskısı, c.3, s.67).
Ünlü İslam tarihçisi Mesudi şöyle diyor:
"Yezid, halka karşı davranışında Firavun yöntemini benimsemişti, hatta Firavun'un davranışı onunkinden daha iyiydi." (Mesudi, Murucü'z-Zeheb, c.3, s.68).
Tarihin tanıklığıyla Yezid, Hıristiyanlığa eğilimli biriydi ve bunu da gizlemiyordu. Hatta sarhoş olduğu vakitlerde bunu açıkça dile getiriyordu:
"Eğer şarap, Ahmed (Muhammed) dininde haramsa, sen Hıristiyanlık dinine göre (helal) kabul et." (Tetümmetü'l-Münteha, Şeyh Abbas Kummi, s.43).
Yezid'in bu kirli çehresi, küfrü ve İslam'a olan düşmanlığı böylece aydınlanmış oluyor. Buralardan bakıldığında İmam Hüseyin (a.s.)'ın Yezid hükümetine karşı kıyam etmesinin ve "Yezid gibi birisi ümmetin başına geçerse İslam'ın Fatiha'sını okumak gerek" sözünün anlamı daha iyi anlaşılmış oluyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Kanaatlı / diğer yazıları
- Neden yazıyoruz / 16.01.2018
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017