Hükümet, Hava-İş koluna grev yasağı getiren düzenlemeye damgasını vurdu; TBMM’de kabul edilen yasal düzenleme ile havacılık hizmetlerinde grevi yasakladı.
Oysa grev, sendikal bir haktır ve de grevsiz bir sendikal hak düşünülemez. Grev yoksa sendikal hak da yoktur. Nasıl ki, düşünce özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü ile birlikte hayat buluyorsa, sendikal özgürlükler de grev ve toplu sözleşme özgürlükleriyle birlikte anlam kazanır, bir bütün oluşturur.
Hükümetin sendikal özgürlükleri daraltan şu tutumu, emperyalistlerin, çalışanı köleleştirme planlarının bir parçasıdır.
Bırakın insanları, “ağzı var dili yok” hayvanlara bile reva görülen şu muamele ibret vericidir: 2007’de bir belediyemizde işçilerin başlattığı grev nedeniyle kentte biriken çöplerin faturası eşeklere kesiliyor; grevdeki işçilerin çöp taşımak için kullandıkları 39 eşeğin yemi verilmiyor ve günlerce aç bırakılan eşeklerin ölmemesi için hayvan sever kuruluşlardan yardım isteniyor.
Hayvanlara yapılan eziyetin cezası Kabahatler Kanunu’na göre üç beş kuruş para cezası.
Peki, hükümetin çalışan insanları köle gibi gören davranışının yaptırımını nerede arayacağız? Tabii ki, uluslararası ve iç hukukumuzdaki sözleşme, belge ve yasalarda.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ilkelerine uyacağımıza dair, ülke olarak, taahhüdümüz var. Örgütün kurallarına göre sadece silahlı kuvvetler ve polis konusunda inisiyatif ilgili ülkelerin mevzuatına bırakılıyor. Diğer alanlarda sınırlama bulunmuyor.
Hava-İş kolunun da aralarında bulunduğu diğer alanlar için sınırlama bulunmuyor. Hava işkoluna grev yasağı getiren düzenleme, Türkiye’nin de onayladığı, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 no.lu “Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi” ne aykırıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında konuyu yokladığımızda; mahkeme, 1970’li yıllardaki kararlarında sendikal hakları dar yorumlarken, son kararlarında sendikal özgürlüklerin sınırlarını geniş tutarak sendikal hakların gelişiminde önemli bir etkinliğe imza atmıştır.
Grev ve toplu sözleşme haklarının sendikal özgürlüğün esaslı unsurları olmadığı konusundaki 1970’li yıllar dar yorumu, yerini yavaş yavaş grev ve toplu sözleşmenin sendikal hakların ayrılmaz bir parçası olduğu yargısına bırakmaktadır.
Sendikaların, üyelerinin mesleki, sosyal ve ekonomik çıkarlarını korumak amaçlarını dikkate alan ve başta grev ve toplu sözleşme hakları olmak üzere, sendikaların farklı toplu eylem araçlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi anlamında “sendikal hak” kavramı içerisine alan bu yeni yaklaşım, kuşkusuz sendikal hakları güçlendiren olumlu bir yaklaşımdır.
Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nde olduğu gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yargı Yetkisini kabul etmiştir.
İç hukuka gelince, Anayasa’nın 90. maddesi hükmü gereği, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir, yani iç hukukun bir parçasıdır.
Grev yasağı ile bir yandan Uluslararası Çalışma Örgütü kurallarına ters düşerken, diğer yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. madesini ihlalle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye’nin mahkumiyetine yol açacak haksızlığı ilan etmiş oluyoruz.
Hükümete tavsiyemiz: Başta anayasa olmak üzere, uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüğümüzü yerine getirin, yoksa uluslararası yargı sizi hizaya getirir.
Oysa grev, sendikal bir haktır ve de grevsiz bir sendikal hak düşünülemez. Grev yoksa sendikal hak da yoktur. Nasıl ki, düşünce özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü ile birlikte hayat buluyorsa, sendikal özgürlükler de grev ve toplu sözleşme özgürlükleriyle birlikte anlam kazanır, bir bütün oluşturur.
Hükümetin sendikal özgürlükleri daraltan şu tutumu, emperyalistlerin, çalışanı köleleştirme planlarının bir parçasıdır.
Bırakın insanları, “ağzı var dili yok” hayvanlara bile reva görülen şu muamele ibret vericidir: 2007’de bir belediyemizde işçilerin başlattığı grev nedeniyle kentte biriken çöplerin faturası eşeklere kesiliyor; grevdeki işçilerin çöp taşımak için kullandıkları 39 eşeğin yemi verilmiyor ve günlerce aç bırakılan eşeklerin ölmemesi için hayvan sever kuruluşlardan yardım isteniyor.
Hayvanlara yapılan eziyetin cezası Kabahatler Kanunu’na göre üç beş kuruş para cezası.
Peki, hükümetin çalışan insanları köle gibi gören davranışının yaptırımını nerede arayacağız? Tabii ki, uluslararası ve iç hukukumuzdaki sözleşme, belge ve yasalarda.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ilkelerine uyacağımıza dair, ülke olarak, taahhüdümüz var. Örgütün kurallarına göre sadece silahlı kuvvetler ve polis konusunda inisiyatif ilgili ülkelerin mevzuatına bırakılıyor. Diğer alanlarda sınırlama bulunmuyor.
Hava-İş kolunun da aralarında bulunduğu diğer alanlar için sınırlama bulunmuyor. Hava işkoluna grev yasağı getiren düzenleme, Türkiye’nin de onayladığı, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 no.lu “Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi” ne aykırıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında konuyu yokladığımızda; mahkeme, 1970’li yıllardaki kararlarında sendikal hakları dar yorumlarken, son kararlarında sendikal özgürlüklerin sınırlarını geniş tutarak sendikal hakların gelişiminde önemli bir etkinliğe imza atmıştır.
Grev ve toplu sözleşme haklarının sendikal özgürlüğün esaslı unsurları olmadığı konusundaki 1970’li yıllar dar yorumu, yerini yavaş yavaş grev ve toplu sözleşmenin sendikal hakların ayrılmaz bir parçası olduğu yargısına bırakmaktadır.
Sendikaların, üyelerinin mesleki, sosyal ve ekonomik çıkarlarını korumak amaçlarını dikkate alan ve başta grev ve toplu sözleşme hakları olmak üzere, sendikaların farklı toplu eylem araçlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi anlamında “sendikal hak” kavramı içerisine alan bu yeni yaklaşım, kuşkusuz sendikal hakları güçlendiren olumlu bir yaklaşımdır.
Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nde olduğu gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yargı Yetkisini kabul etmiştir.
İç hukuka gelince, Anayasa’nın 90. maddesi hükmü gereği, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir, yani iç hukukun bir parçasıdır.
Grev yasağı ile bir yandan Uluslararası Çalışma Örgütü kurallarına ters düşerken, diğer yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. madesini ihlalle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye’nin mahkumiyetine yol açacak haksızlığı ilan etmiş oluyoruz.
Hükümete tavsiyemiz: Başta anayasa olmak üzere, uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüğümüzü yerine getirin, yoksa uluslararası yargı sizi hizaya getirir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023