"Yabancı sermaye gelsin mi gelmesin mi?", "Türkiye'nin yabancı sermayeye ihtiyacı var mı?" gibi sorular son günlerin moda tartışmalarından oldu.Gerçi yabancı sermayenin zararlı olanını gerek biz, gerekse bir çok meslektaşımız defalarca ifade ettiler, ama görünen o ki Hükümetimizin ekonomi yetkilileri, bu uyarılardan pek nasibini almış görünmüyor.AB ve IMF politikalarına kendilerini öyle kaptırmışlar ki, ne desek fayda olmuyor. Uyarmak, gerçekleri ortaya koymak bizim görevimiz. Yılmadan usanmadan doğruları ortaya koyacağız. Yaptığımız araştırmaları, yorumları bir gün kaale alıp uygulayan mutlaka aklı selim sahibi birileri olacaktır. Bu millet asla sahipsiz değildir.Doğruları görmeyen, yanlış bir istikamette rotasını düzeltmeme konusunda ısrar edenler, bu aziz milleti pek tanımışa benzemiyorlar. Bu millet sever, bağrına basar, itaat eder, hatta uğruna seve seve ölüme gider, ama sevdiğinden ihanet görmeyi asla kabul etmez. Kurtuluş mücadelesi bunun en güzel örneğidir.Bu ön girişten sonra yabancı sermaye tartışmalarına biz de dahil olalım.Yabancı sermayeyi kaynak olarak görmek ciddi bir yanlıştır.Yabancı sermayeyi işsizliği azaltacak bir kapı olarak görmek de çok ciddi bir yanlıştır.Başarılı olduğumuz sektörlerde yabancı sermayeye bel bağlamak da oldukça yanlıştır.Peki, yabancı sermayenin hiç mi faydası yok? Bunu da kastetmiyoruz.Bir ülke, üretimi ve sanayii destekleyecek teknolojiye, bilgi birikimine, kalifiye elemana sahip değilse, bu teknolojiyi transfer edecek, kendi elemanlarını bu noktada yetiştirecek kadar yabancı yatırıma ihtiyaç duyar, ama bu da geçicidir.Bugün Bulgaristan, Romanya gibi devletler bunu yapıyor.İhtiyaçlar karşılandıktan sonra yerli üretime hız verilir ve ülke kalkınacaksa yine kendi değerleriyle, kendi insanıyla, kendi sermayesiyle kalkınır. Örneğin Ereğli Demir Çelik(Erdemir)...Rus teknolojisiyle kuruldu, büyük gayretler sarfedildi. 40 yıllık bir emek ürünü. Son yollarda kar oranını oldukça arttırdı. Mevcut kadro tecrübeli ve sürekli teknolojiyi geliştiriyor ve kendisini yeniliyor. İşte anlatmak istediğim konu bu.Yani Mustafa Kemal Atatürk'ün zamanında uyguladığından bahsediyorum.Erdemir'in şu an için yabancı sermayeye ihtiyacı yok. Yolunu almış gidiyor. Sadece ar-ge çalışmalarıyla sürekli güncellenmesi lazım. Bunun için de yabancı sermayeye değil, araştırma yapacak hevesli ve azimli insanlara ve de bu kadronun önünü açacak devlet desteğine ihtiyaç var.Tüpraş, Türk Telekom, Petkim, Erdemir, Seydişehir...gibi stratejik kurumlarımız bugüne kadar siyasilerimizin bütün engellemelerine rağmen büyümüş ve de kar eden kurumlar haline gelmiştir. Eğer siyasilerimiz bu kurumlarımızı rant kapısı değil de ülkenin bel kemiği olarak görmüş olsalardı, bu kar oranları ve de verimlilikleri çok daha büyük olacaktı.Bunun için de en mantıklı yol, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in projesi. Yüzde 51 hissesi devlette kalmak kaydı şartıyla kalan yüzde 49'una önce çalışanları, sonra yurt içinde ve dışında bulunan Türk vatandaşları ortak edilecek. Bu durum zaten otomatik olarak otokontrolü sağlayacak ve böylece bu kurumlarımızın siyasilerin çiftliği olmasına müsaade edilmeyecektir.Böyle mantıklı ve ülkemiz adına en faydalı bir çözüm varken, bu stratejik kurumlarımızı 2-3 yıllık karına yabancı sermayeye peşkeş çekmenin mantığı nedir?Hangi gelişmiş ülke yabancı sermayeyle kalkınmıştır. Yabancı sermaye sebebiyle batan, ekonomisi allak bullak olan ülkelerin sayısı çoktur, ama yabancı sermayeyle ayağa kalkan bir ülke dahi gösteremezsiniz.Şu an yabancı sermayeye ihtiyaç duyabileceğimiz birkaç konu vardır. Mesela nükleer santral, F-16 elektronik aksamı, helikopter, uydu... Bu ve benzeri konularda ihale açarsın en uygun kim yapabiliyorsa, yarın bir gün tehdit oluşturmayacaksa ona ihaleyi verirsin.Ama böyle yapılmıyor. Zaten işletebildiğimiz, teknolojisini öğrendiğimiz ve de kar ettiğimiz Erdemir, Telekom, Tüpraş gibi stratejik ve hiç satılmaması gereken kurumlarımız satılıyor. Bu çok büyük yanlış. Derhal vazgeçilmesi lazım.Özel sektörde de yerli üreticiyi zor duruma sokacak, önünü kesecek yabancı sermayeye müsaade etmezsin, yeni teknoloji transferini sağlayacak olanına müsaade edersin.Bunlar bizim görebildiklerimiz. Bu sektörlerde uzman olmuş kişilerle de istişare edilip bir çok proje hayata geçirilebilir. Ama ağacımızın dallarına süs koyacağımıza kökünü baltayla kesersek bu ülke nasıl ayakta kalacak.Yabancıların tavsiyesiyle hareket edersek, en kolay para kazanılacak sektörlerde onlar doğal olarak yerlinin değil, yabancının hakim olmasını isterler. Ülkenin yağını yiyecek sektörlerde tekel olmak isterler. Ülkeyi yol geçen hanına çevirmememiz lazım. Bu ülkenin sahibi var. Gelecek nesillerimize sömürge bir ülke değil, dedelerimizin bize miras bıraktığı gibi bağımsız bir ülke bırakmalıyız.Bunun için proje var, lider var, millet var. Un var, yağ var, şeker var...usta da var. O halde niye helva ithal ediyoruz. Yazık bize.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025