2. Dünya Savaşında 60 milyona yakın insan öldü. Bu ölümlerin sadece 2 milyonu savaşan askerler olup, geriye kalanlar ise sivillerdi. 58 milyon sivil ölümünden sadece Yahudilere bir trajedi yaratılarak, asırlardan beri arzuladıkları bugünkü topraklara yerleşme ve bir devlet kurma imkanı tanındı. Bunda dünyanın pek çok ülkesine dağılmış ve bulundukları ülkelerin yönetimleri üzerinde önemli nüfuzları bulunan Yahudilerin etkisi çok önemliydi. Bu ülkelerin karar vericileri onların isteklerini reddedemedikleri gibi bulundukları tüm uluslararası platformlarda adeta onlar adına hareket ettiler. Bu nedenle kendileri çoğunlukla sütre gerisinde kalmayı yeğlediler. Zira onlar adına hareket eden avukatları haklarını fazlasıyla savunuyordu. Neticede 1948 yılında kurulan İsrail, o tarihten bu yana o coğrafyanın yerli nüfusunu oluşturan Filistinlileri yerlerinden yurtlarından ederek milyonlarcasını mülteci durumuna sokmuştur. Bugün Filistin'de yaşayanlardan çok daha fazlası sürgünde yaşamaktadır. Kalanlar ise adeta İsrail devletinin esiri konumundadırlar. Sürekli yeni açılan yerleşim yerleri Filistinlilerin yaşam alanlarını daraltmakta, uygulanan ambargolar en ufak insani haklardan dahi kendilerini mahrum bırakmaktadır. Aleyhinde alınmış onlarca BM kararının hiçbirine uymayan İsrail, her fırsatta güvenlik haklarının zedelendiği bahanesiyle Filistin topraklarını en gelişmiş silahlarıyla saldırılar düzenlemektedir. Bu saldırılarda yasaklanmış bombaları kullanmaktan çekinmeyen İsrail'i durduracak hiç bir uluslararası kurum ya da kuruluş yok. Olanlar ise adeta İsrail'in tezlerini onaylamaktan başka bir iş yapmıyor. Bugün egemen güçlerin hazırlayıp uygulamaya koydukları BOP ve Arap Baharı projeleri dahi İsrail'in hiçbir zaman vazgeçmediği 'Büyük İsrail' hedefini gerçekleştirmeye yöneliktir. İsrail'in bölgedeki güvenliği ve genişlemesi adına yapılanlar nedeniyle tüm İslam coğrafyası kan gölüne dönmüştür. O halde yapılması gereken nedir? Dünya petrolünün tamamına yakınını karşılayan bölge ülkeleri, neden buna 'dur' diyememektedir? Daha doğrusu demek istememektedir. Bu ülkelerin büyük çoğunluğu bağımsız olmadıkları için bağımsız politikalarda geliştirememektedirler. Tamamı ABD üssü konumundaki bu ülkeler etnik ve mezhepsel olarak bölünmüştür. Böylece hazırlanan planların figüranı olmaktan öteye geçememektedirler. Kendi gelecekleri adına attıkları adımlar, kendileriyle beraber tüm bölgenin sonunu hazırlamakta maalesef. Bütün bu yaşananlardan ülkemizin etkilenmemesi mümkün olmadığı gibi, Prof. Dr. Haydar Baş'ın önemle vurguladığı gibi bütün bu projelerin hedefi Türkiye'dir. Zira Türkiye tarihi misyonuyla bölgedeki bu paylaşım savaşını durdurabilecek potansiyele sahip tek ülkedir. Ancak maalesef bu rolünün gereğini bugün itibariyle yerine getirememektedir. Bunun en önemli nedeni ise ekonomik bağımsızlığını elde edememiş olmasıdır. Bunun tek çaresi ise Milli Ekonomi Modeli ile yeniden ayağa kalkmasında ve sahip olduğu potansiyel gücün gereğini yerine getirmesindedir. O zaman bölgede ve uluslararası alanda söz sahibi olabilecek ve kaosa dönen Ortadoğu üzerinde kurulan oyunu bozabilecektir. Aksi halde gelecek karanlıktır!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Çiçek / diğer yazıları
- Birlik çağrısı / 27.10.2014
- Yol ayrımı / 15.08.2014
- Ey cumhur, kimi seçmek istersin?.. / 26.07.2014
- Yazmadan önce okumayı öğrenmek / 24.07.2014
- Ya Büyük İsrail, Ya Büyük Türkiye!.. / 22.07.2014
- Özgürleşme ve İslam Dünyası / 18.07.2014
- Cumhurbaşkanı ne iş yapar? / 16.07.2014
- Ramazanın çağrıştırdıkları... / 08.07.2014
- Geleceğin inşası / 19.06.2014
- Soma faciası ve madenlerde yaşam odası zorunluluğu... / 23.05.2014
- Yol ayrımı / 15.08.2014
- Ey cumhur, kimi seçmek istersin?.. / 26.07.2014
- Yazmadan önce okumayı öğrenmek / 24.07.2014
- Ya Büyük İsrail, Ya Büyük Türkiye!.. / 22.07.2014
- Özgürleşme ve İslam Dünyası / 18.07.2014
- Cumhurbaşkanı ne iş yapar? / 16.07.2014
- Ramazanın çağrıştırdıkları... / 08.07.2014
- Geleceğin inşası / 19.06.2014
- Soma faciası ve madenlerde yaşam odası zorunluluğu... / 23.05.2014