15 yaşında, 16 kiloluk minicik bedeniyle hayatını kaybeden Berkin Elvan'dan sonra en anlamlı sosyal medya mesajlarından birisi de "ölümü, çocukların yetişemeyeceği kadar yükseğe koyalım" idi. Berkin'in ölümünün ardından ortaya saçılan nefret, kin ve vicdansızlık tablosuna şahit olduktan sonra da verilecek en anlamlı mesaj şu olmalı diye düşünüyorum: Vicdanı, vicdansızların hemen ulaşabileceği kadar alçağa indirelim. İndirelim ki, vicdansızlar vicdanın, ahlakın faziletlerine dokunsunlar. İndirelim ki, dünyanın en kötü hasletleriyle daha fazla baş başa kalmasınlar. İndirelim ki, bulundukları çukurun insan fazilet ve onuruna layık olmadığını anlayabilsinler. İndirelim ki, 'esfele safilin' den kurtulup gerçek Müslümanın olması gereken noktaya çıkabilsinler. Tablo gerçekten vahim... Vicdansızlık, bu milletin, bu toplumun refleksi haline gelmemeli. Minicik bir bedenin yasını tutan yüz binlere, milyonlara 'nekrofil-ölüsevici' diyebilecek kadar çukur düzeyine inmiş bir hastalıklı zihniyetin ardından giden bırakın on binleri bir kişi bile olmamalı. Bu anlayışın nefes aldığı toprak parçasında nefes almak tıpkı bizim gibi, tüm milletimizi rahatsız etmeli. Bu ülkenin başbakanı, yöneticisi, idarecisi, vekili, yönettiğini düşündüğü ülkesinde ölen çocuklar arasında ayrım yapmamalı. Burakcan'ı da, Berkin'i de kucaklamak, aileleriyle acılarını paylaşmak yerine ölüleri yarıştırma yolunu tercih etmemeli. Yetmezmiş gibi, miting meydanlarında acılı bir anneyi yuhalatmamalı. Bir idareci, bir insan, bir Müslüman bunları yapmamalı. Bir idareci kinden, nefretten, kavgadan beslenmemeli. Bir toplumda kavga, kin ve nefret birilerinin azığı olursa, o toplumda kavga da, kin de, nefret de bitmez, bitirilmez. İşte böyle bir toplum vicdanını kaybetmiş bir toplum olur ki, bu da emin olun bağımsızlığını kaybetmiş bir toplumdan daha az tehlikeli bir durum değildir. Tarihin hiçbir döneminde bu toprakların çocukları vicdandan bu denli uzaklaşmadı, uzaklaştırılmadı. Ölen çocuklarına nefret muamelesi çekmediği gibi, evladını kaybetmiş anaları da miting meydanlarında yuhalatmadı. Muharrem Bayraktar "toplumsal çürüme" demiş, Ahmet Hakan da böyle bir toplum için "Allah'tan merhamet" dilemiş. Muharrem Bayraktar'ın üzerinde durduğu toplumsal çürümenin içinde daha vahim bir tablo karşımıza çıkıyor. Yayınlanan 'tape'lerle hırsızlığın ayan beyan ortada olduğu bir gerçekliğe "olsun, çalarsa da benimkisi çalsın" zihniyetini sorgulayan Bayraktar'a hak vermemek mümkün değil. Hırsızlığı, yolsuzluğu, talanı, vurgunu hoş görmek, "Ne yapalım, tamam bunlar çalıyor ama bunların yerine gelenler de çalacak" demek bir Müslüman ahlakı olamaz. Bir Müslüman hırsızlığa, yolsuzluğa eyvallah diyemez. Bir Müslüman, 'başkası çalacağına, bizimki çalsın' diyemez. Bir Müslüman kul hakkı yenilmesine, devletin soyulmasına sessiz kalamaz. Bir Müslüman hırsızın, yolsuzun yanında yer alıp bu büyük vebale ortak olamaz. Bu durum vicdansızlıktır, insafsızlıktır. Bu coğrafyanın, bu kültürün, bu tarihin ve hepsinden önemlisi bu dinin çocukları yani Türk milleti böyle bir vicdansızlığı hak etmiyor. Bu tablo gerçek Türk milleti tablosu değil. Milletimizin genlerine sonradan sokulan bu vicdansızlık virüsü bünyeyi tamamen çökertmeden tedavi etmeliyiz. Millet olarak topyekûn seferber olup, bu hastalıklı virüsü bünyeden atmalıyız. Bu vazife, tarihe, coğrafyaya, kültüre ve dinimize olan asli borcumuzdur.
Emre Polat / diğer yazıları
- Çok özledim / 24.02.2021
- Trump’tan “dost” olmaz / 09.10.2019
- CHP’nin gafletini not ediyoruz / 02.10.2019
- Müteahhit devlet! / 30.09.2019
- Enkaz altında kaldılar / 28.09.2019
- IMF’ye koşa koşa giden muhalefet / 25.09.2019
- Hoş Geldin Atatürk / 22.11.2017
- Haydar Baş paniği ve Lozanda gizli madde yalanı / 26.04.2015
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı-2 / 30.04.2014
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı / 29.04.2014
- Trump’tan “dost” olmaz / 09.10.2019
- CHP’nin gafletini not ediyoruz / 02.10.2019
- Müteahhit devlet! / 30.09.2019
- Enkaz altında kaldılar / 28.09.2019
- IMF’ye koşa koşa giden muhalefet / 25.09.2019
- Hoş Geldin Atatürk / 22.11.2017
- Haydar Baş paniği ve Lozanda gizli madde yalanı / 26.04.2015
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı-2 / 30.04.2014
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı / 29.04.2014