Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın tarihi konuşmasını değerlendirmeye devam ediyoruz:"Kamu gücünü etkili bir şekilde kullanan yargı, siyasi ve ideolojik yapılanmaların hedefinde her zaman "ele geçirilmesi gereken bir kale" olarak görülmüş, ele geçirenler de kendi vesayet sistemini dayatmanın çabasına düşmüştür. Kaleyi ele geçiremeyenler ise, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu söyleyip durmuşlardır. Kaleyi işgal edenler de yargıyı, siyasi düşüncelerine ve ideolojilerine lojistik destek sağlamak için ya da rakiplerinden intikam alma aracı olarak kullanmışlardır. Altını çizerek ifade ediyorum. Bu anlayış ve işgalden kurtulmadıkça bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşması hayaldir. Yargı üzerinde oluşan ya da oluşacak siyasi, ideolojik, dini, ırki ve mezhebi tüm vesayetçi anlayışlar, başta yargı mensupları olmak üzere herkes tarafından şiddetle reddedilmelidir."İşte burası çok önemli. Bu cümlelerle Kılıç, hem Pensilvanya hem de hükümetin gerçek niyetini ortaya koymuş ve iki cenahın da amaç birliğini ifade etmiştir: Devleti ele geçirmek!76 milyonun ve binlerce yıllık tarihin ortak birikimi olan devletin, ele geçirilecek bir kale olmadığını bu kesimlerin iyi anlaması gerekmekte. Zaten birileri devleti ele geçirecek kale olarak görüyorlarsa, devleti karşılarına düşman olarak almışlar demektir. Devleti düşman olarak görenlerle, devletin bir ferdi ve altında biraraya gelinecek bir şemsiye olarak görenler arasındaki farkı görmek durumundayız. 76 milyonun tamamı kendini devletin gerçek sahibi olarak görmediği müddetçe de bu istismar ve düşmanlık son bulmayacaktır."Başta yargı ve yürütme organları olmak üzere herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve delilleri zaman geçirmeden ortaya koymak zorundadır. Gerek yargıda, gerekse yürütme organı içinde var olduğu iddia edilen bu kişilerin başka illere tayin edilerek ya da yerlerini değiştirerek sorunu çözmenin anlamsızlığı açıktır."Hükümetin, kendi kirli ilişkilerini örtmek adına bu seçim sürecinde kullandığı "paralel örgüt" süreciyle ilgili samimiyetsizliği bundan daha güzel ifade edilemezdi. Kılıç, eğer gerçekten devleti bu yapıdan temizlemek istiyorsan tayinle bu işin çözülemeyeceğini ifade ederken aslında cemaat-hükümet arasındaki perde arkasındaki derin ittifaktan bahsediyor. Daha doğru bir ifade ile hükümetin hala cemaat ile ilgili harekete geçemeyişinin altındaki gerçek nedenlerin topluma yansıtılandan çok farklı olduğunu ima ediyor. Yoksa, bu kadar yaygaranın sonu, Adana'da gözaltına bile alınamayan 6 polis memuru olmamalıydı."Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri, lütuf ya da bağış düzleminde değerlendirmesi düşünülemez. Farklı olanların hak ve özgürlüklerine karşı kimse, ev sahibi edasıyla duruş da sergileyemez. Yetmiş altı milyonun her ferdi bu evin sahibi ve Anayasa ile teminat altına alınmış hakların kullanıcısıdır."Devletin gerçek sahibinin kim olduğu bundan daha güzel anlatılamazdı herhalde. Bu evin sahibi hükümet değil, millettir. Yaptığınız her hizmet de lütuf değil vazifedir. Bu gerçeğin, Recep Tayyip Erdoğan gibi, milletin vergileriyle yaptığı Adalet Saraylarını bile yargı mensuplarının gözüne gözüne sokan birisinin yüzüne söylenmesi Haşim Kılıç'ın gösterdiği (gösterilmesi gereken) cesaretin takdire şayan olduğunun ispatıdır. Milletin parasıyla, milletin verdiği yetkiyle milleti azarlamaya adeta bir şamar indirilmiştir."Anayasa Mahkemesi'nin siyasi amaçlarla hareket ettiğini söylemek ya da milli olmamakla suçlamak içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştirilerdir."12 yıldır milletin nasıl bir "sığlığa" mahkum edildiğinin tespiti. Hükümet üyelerinin derinlikten yoksun bir sığlık ile hükümet ettiklerini Haşim Kılıç hükümet üyelerinin yüzüne çarpmıştır adeta."Kainatın özü insan, insanın özü ise eşdeğeri bulunmayan onurudur. Hukukun ve dinlerin koruma altına aldığı yegane değer budur. Mahkememizin 52. kuruluş yıldönümünde size verebileceğimiz söz, bu değerin korunması konusunda mensuplarımızın kararlı iradelerinin devam edeceğidir.Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız."Burada da ciddi bir "onur ve karakter" dersi verilmiş. Hükümetin bu değerler manzumesine uzak duran tutumları adeta milletin vicdanına haykırılmıştır. Değer yargılarını bir tarafa bırakmayı inanılmaz bir rahatlıkla "gömlek değiştirdik" cümlesiyle ifade etmenin dayanılmaz hafifliğini ortaya koyanlara indirilmiş bir balyozdur bu cümleler. İnsanlık onuru ve karakter hatırlatması bence Haşim Kılıç'ın verdiği mesajların özüdür. Burada tahlil etmeye çalıştığımız bu manifestoya yapılamayacak yegane eleştiri "siyaset" eleştirisidir. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin ifade ettiği üzere Haşim Kılıç'ın açıklamaları kesinlikte siyasi değildir. Devletin vicdanı olan yargının, kamunun vicdanına haykırdığı "biz buradayız, devleti cemaate de hükümete de yedirmeyiz" mesajıdır bu manifesto. Ez cümle, devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlatmıştır. Teşekkürler Haşim Kılıç.
Emre Polat / diğer yazıları
- Çok özledim / 24.02.2021
- Trump’tan “dost” olmaz / 09.10.2019
- CHP’nin gafletini not ediyoruz / 02.10.2019
- Müteahhit devlet! / 30.09.2019
- Enkaz altında kaldılar / 28.09.2019
- IMF’ye koşa koşa giden muhalefet / 25.09.2019
- Hoş Geldin Atatürk / 22.11.2017
- Haydar Baş paniği ve Lozanda gizli madde yalanı / 26.04.2015
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı-2 / 30.04.2014
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı / 29.04.2014
- Trump’tan “dost” olmaz / 09.10.2019
- CHP’nin gafletini not ediyoruz / 02.10.2019
- Müteahhit devlet! / 30.09.2019
- Enkaz altında kaldılar / 28.09.2019
- IMF’ye koşa koşa giden muhalefet / 25.09.2019
- Hoş Geldin Atatürk / 22.11.2017
- Haydar Baş paniği ve Lozanda gizli madde yalanı / 26.04.2015
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı-2 / 30.04.2014
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı / 29.04.2014