İstanbul 20 yıl aradan sonra travmatik bir günü daha geride bıraktı. Silivri açıklarında meydana gelen 5.8'lik deprem Türkiye nüfusunun beşte birini barındıran İstanbul'da çok şükür can kaybına neden olmadı, herhangi bir enkaz durumu oluşmadı.
Maddi enkaz yok ama manevi enkaz oldukça büyük.
Yaşanan depremle ilgili tek bir haber bile içinde bulunduğumuz durumun trajikomik boyutunu gözler önüne sermeye yeterli.
Depremin merkez üssü Silivri'nin deprem toplanma alanı ve aynı zamanda en kritik noktası Silivri Devlet Hastanesi. Ama depremden dakikalar sonra aldığı hasardan dolayı ilk olarak tahliye edilen bina da Silivri Devlet Hastanesi.
Sadece bu durum bile Türkiye'nin bırakın depreme hazırlıklı olmayı, depremin ne olduğunun dahi bilincinde olmadığının ispatıdır.
Artık klasikleşen "insanı deprem değil, bina öldürür" tespitini hatırlatmama gerek yok sanırım. Konutlarımızın yanı sıra deprem anında en önemli devlet kurumu olan hastanelerimiz bu halde ise vay halimize.
Hafta içi ve mesai saatleri içinde gerçekleştiği için, ebeveynlerin aklına ilk gelen okuldaki çocukları oldu. Hastaneleri bu halde olan devletimizin okulları ne halde idi peki?
İstanbul genelinde ilk yapılan tespitlerde 55 okulda hasar tespit edilirken, 14 okul ise tehlike barındırdığı için eğitim veremedi.
Uzmanların aktardıklarına göre depremin sismik şiddetinin yanı sıra, vatandaş olarak bizim hissettiğimiz yer şiddeti yüzdelik veya bindelikle kafanızı yormayayım 8 birim. Normal şartlarda uzmanların İstanbul'daki binalarda yaptıkları hazırlık yaklaşık 33 birim. Yani önceki gün yaşadığımız Silivri depremi, normal şartlarda binalarımızın öngördüğümüz ve ona göre hazırlıklarını yaptığımızı iddia ettiğimiz dayanma gücünün dörtte biri oranında. Aslında bu deprem trilyonlarla elde edemeyeceğimiz inanılmaz bir prova imkânı sundu. Ancak gelin görün ki, bu prova bize gösterdi ki, dörtte biri oranındaki bir deprem bile hazır olmadığımızı gösterdi. Allah muhafaza, beklenen büyük deprem gerçekleştiğinde hiç kimse sonuçları düşünmek bile istemiyor.
Şimdi bir hakkı teslim edelim. İstanbul seçimlerinde Bağımsız Türkiye Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Selim Kotil dışında hiç kimsenin gündemine almadığı bir konu vardı. Deprem olduğunda asıl tehlikelerden birisi diyordu Sayın Kotil, GSM alt yapısının çökmesi. Kotil böyle bir duruma dair tek projenin kendisinde olduğunu ve diğer adayların böyle bir gündemleri dahi olmadığını ifade ediyordu. Önceki gün öyle de oldu ve saatlere GSM operatörleri hizmet veremedi. Binali Yıldırım'a diyecek lafımız yok çünkü kaybetti ama Sayın İmamoğlu Selim Kotil'i çoktan dinlemeli ve Kotil'in projelerinden istifade etmeliydi. İstanbul seçmeni de sayın Kotil'i ve onu aday gösteren Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş beyin kıymetini başına böyle belalar geldiğinde değil de tehlike gelmeden bilmeyi bir kez daha görmüş oldu.
Bir diğer konu, böyle afetlerde en önemli konu, halkın panik algısından olabildiğince uzaklaştırılması ve sakinleştirilmesidir. Ama başta "Boğaz köprülerinin halatları koptu" gibi iğrenç manipülasyonlar olmak üzere sosyal mecralardan yayılan ve halkı paniğe sevk edecek dedikodu faaliyetleri iyi niyetli değildir. Bu tip durumlarda insanları en çok rahatlatacak olan da devleti yönetenlerin yaptıkları açıklamalardır. Ama ABD'den dönen Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan'ın ayağının tozuyla yaptığı açıklamalar halkı sakinleştirmeye yetmedi. Çünkü sayın Erdoğan halkımızı teskin etmek yerine toplanma alanları ve sosyal medya dedikodularına yine sert ve kavgacı bir üslupla cevaplar yetiştirmeyi tercih etti. Kaldı ki, toplanma alanlarıyla ilgili eleştiriler de hiç de haksız eleştiriler değil. Hatta sosyal medyada dolaşan ve işte İstanbul deprem toplanma alanları diye paylaşılan haritada sadece mezarlıkların olması yalan da değil. Şöyle tepeden İstanbul'a baktığınızda boş ve etrafında bina devrilme riski olmayan yerlerin sadece mezarlıklar olduğunu görürsünüz.
Sonuç…
Maddi enkaz yok ama enkaz altında kalanlar çok.
Kimler mi?
Hükümet,
GSM operatörleri
Ekrem İmamoğlu (Selim Kotil'i bugüne kadar dinlemediği için)
Kaos ve panik paylaşımı yapanlar.
- Trump’tan “dost” olmaz / 09.10.2019
- CHP’nin gafletini not ediyoruz / 02.10.2019
- Müteahhit devlet! / 30.09.2019
- Enkaz altında kaldılar / 28.09.2019
- IMF’ye koşa koşa giden muhalefet / 25.09.2019
- Hoş Geldin Atatürk / 22.11.2017
- Haydar Baş paniği ve Lozanda gizli madde yalanı / 26.04.2015
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı-2 / 30.04.2014
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı / 29.04.2014