Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç konuştuktan sonra Türkiye'de on milyonlarca insan derinden bir "oh" çekti."Çok şükür, devlet hâlâ ayakta" dedi ve ekledi:"Bütün bu badirelere rağmen, devlet mekanizmasını ayakta tutacak insanlar hâlâ var."Haşim Kılıç'ın konuşması neresinden bakarsanız bakın tam anlamıyla bir manifestodur. Türkiye'nin şu anda içine düşürülmeye çalışıldığı tablonun tam anlamıyla röntgeni bu manifesto ile çekilmekle kalmamış, aynı zamanda çözüm sadedinde olması gereken de açık bir şekilde ifade edilmiştir.İşbaşına geldiği günlerde AKP kadrolarının dillerine pelesenk ettikleri şu cümleyi hatırlarsınız: Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü!Aradan geçen 12 yılda, "üstünlerin" yerini "AKP'liler" aldı, üstünlerin hukuku yerini "AKP'lilerin hukukuna" bıraktı. Ki tam bu noktada yargının, yani mükemmel tanımıyla "devletin vicdanı"nın en tepe noktasından tarihi bir fren geldi. 12 yıldır özenle devletin en kritik kadrolarına yerleştirdikleri cemaat üzerinden bile "mağduriyet" devşirmiş bir AKP, şimdi de Haşim Kılıç üzerinden bir mağduriyet çıkarmanın peşinde. Şimdiden tarihi manifesto için "25 Nisan darbesi" demeye başladılar bile. Zaten buradan da bir mağduriyet çıkarmayı başarırlar ve halk buna da "eyvallah" derse, Ahmet Hakan'ın dediği gibi, "hükümet hava durumundan bile muhalefet çıkarabilir". Ama burada işleri biraz zor. Çünkü Haşim Kılıç, onların on yıllardır istismar ettikleri "İslam" noktasında tüm kapıları kapatacak bir geçmişe sahip. Başörtüsünden tutun da partilerinin kapatılması davalarına kadar tüm kararlarında istismar kapılarını kapatacak bir geçmişi var Haşim Kılıç'ın. Bu sefer halk da, medya da, muhalefet de, şekille boğup içeriği tartıştırmama tuzağına düşmemeli. 17 Aralık'ta "yolsuzlukları" nasıl tartıştırmadılarsa, şimdi de 25 Nisan manifestosunun içeriğini gümbürtüye getirmek istiyorlar.Bu tuzağa düşmeyerek Haşim Kılıç'ın tarihi manifestosunun içeriğini tahlile başlayalım:"Haklı bir neden olmaksızın, kamu yararı gözetilmeden, siyasal amaçları gerçekleştirmek düşüncesiyle yazılı hukuk kurallarında çok sık aralıklarla yapılan değişikliklerin, toplumda hukuk güvenliğini sağlayabileceğinden bahsedilemez."AKP'nin elindeki yürütme erkiyle devletin tüm katmanlarını kendi istek ve arzusuna göre şekillendirme girişiminin bizzat "devletin vicdanı" tarafından tespitidir. Bu tespit bir "suçüstü yakalama" halidir. "Hukuk güvenliği" de bu devletin taşıyıcı kolonudur. Elinde balyozla bu taşıyıcı kolona darbeler indirenler suçüstü yakalanmıştır."Hukuk devletinin temel direği olan yargı, aynı zamanda devletin vicdanı olarak da tanımlanır. Bu vicdanın, siyasi ve ideolojik vesayet odaklarının işgaline uğraması nedeniyle toplum hayatına verilen zararların acı örnekleri, hafızalardan henüz silinmemiştir. İşgal devam ettiği sürece de bunları yaşamaya devam edeceğiz. Yargının vicdanını işgal edenlerin kimliği, düşüncesi ya da kutsalları ne olursa olsun bu sonuç değişmeyecektir. Dün hak ihlaline uğramış mağdurlarla, bugün aynı ihlalleri yaşayan mağdurların kimliklerinin farklı olması bu bakışımızı asla etkilemeyecektir. Sadece yargı değil, onur sahibi olan herkesin haksızlığa ve ihlale karşı çıkması insanlık borcudur. Zira, barışın teminatı olan farklılıkların birlikte yaşamasını ancak, başkalarının hak ve özgürlüklerini savunan onurlu insanlar hayata geçirebilirler."Burada ciddi bir "onur" dersi vardır. Kılıç, bugün iktidarda olanların kullandıkları istismar malzemesi olan geçmişin vesayetçi tutumu ile bugün hükümetin oluşturduğu vesayet arasında hiçbir fark olmadığını ortaya koymuştur. Ve fark gözetmeksizin hukukun üstünlüğünü hayata geçirecek onurlu insanların varlığına dair temenni de umutsuzluğa kapılan herkes için anlamlıdır. Tarihi manifestoyu tahlil etmeye yarın devam edeceğiz...
Emre Polat / diğer yazıları
- Çok özledim / 24.02.2021
- Trump’tan “dost” olmaz / 09.10.2019
- CHP’nin gafletini not ediyoruz / 02.10.2019
- Müteahhit devlet! / 30.09.2019
- Enkaz altında kaldılar / 28.09.2019
- IMF’ye koşa koşa giden muhalefet / 25.09.2019
- Hoş Geldin Atatürk / 22.11.2017
- Haydar Baş paniği ve Lozanda gizli madde yalanı / 26.04.2015
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı-2 / 30.04.2014
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı / 29.04.2014
- Trump’tan “dost” olmaz / 09.10.2019
- CHP’nin gafletini not ediyoruz / 02.10.2019
- Müteahhit devlet! / 30.09.2019
- Enkaz altında kaldılar / 28.09.2019
- IMF’ye koşa koşa giden muhalefet / 25.09.2019
- Hoş Geldin Atatürk / 22.11.2017
- Haydar Baş paniği ve Lozanda gizli madde yalanı / 26.04.2015
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı-2 / 30.04.2014
- Devletin vicdanı, kamunun vicdanını rahatlattı / 29.04.2014