Vergi denilince devlet, devlet denilince de, vergi akla gelmektedir. Bundan dolayı "vergisiz devlet olmaz" vecizesi tartışmasız kabul edilmektedir. Başka birdeyişle bu vecize ekonomistlerin genel kabulleri arasında yer almaktadır. Bugüne kadar hiçkimse "Vergisiz devlet neden olmaz?" diye sormadı. Halbuki gelirleri çok olan bazı devletler, halkından değil vergi, elektrik ve su parası dahi almıyordu. Örneğin Suudi Arabistan, son yıllara kadar bu durumda idi. Aynı uygulamayı sürdüren devlteler hâlâ mevcut. Her halde bu devletler, istisan kabul ediliyorlar. "İstisnalar kaideyi bozmaz" denilerek, vergisiz devlet düşünülmüyor, gündeme getirilmiyor. Aslında istisna dahi olsa, devlet adamlarının milletin önüne böyle bir hedef koyması gerekir.
İşte Prof. Dr. Haydar Baş bunu yaptı. Her kesimin ekonomik krizden bunaldığı, yeni yeni vergiler düşünüldüğü bir ortamda, Prof. Dr. Haydar Baş, memurdan, işçiden ve geliri 100 milyar TL'den aşğı olanlardan vergi alınmaması gerektiğini ve hatta belil bir zaman sonra devletin hiç kimseden vergi almayacak duruma gelebilecğini ifade etti. Peki ama, vergisiz devleti kim, nasıl gerçekleştirecekti? Prof. Dr. Haydar Baş'ın buna da cevabı hazırdı: "Bu, büyük devlet adamının işidir." Evet, İbn Haldun boşuna söylememiş; "Devletler, devlet adamları sayesinde kuvvetli ve kudretli olurlar." Gerçekten öyle. En büyük devletlerin, zayıf devlet adamları yüzünden nasıl küçüldüğüne ve sonunda nasıl yıkıldığına tarih şahittir.
Devletlerin kuvvetlenmesi ve zayıflaması, aldığı vergilerle de çok yakından ilgilidir. Bazı devlet adamları, vergileri ağırlaştırarak çok vergi toplamayı ve devleti güçlenirmeyi düşünürler. Bu çokyanlış bir düşüncedir. Devleti güçlendirmek ve çok vergi toplamak isteyenler, bunun tam tersini yapmalıdırlar.
Bazı sosyal bilimciler, vergileri Batılı kralların ağırlaştırdığını ve çeşitlendirdiğini, İslam tolumlarında ise vergilerin çok az olduğnu ve hatta bazı vergilerin hiç bilinmediğini söylerler. Bu tesbit doğrudur. Gerçekten Batılı krallar, istedikleri gibi vergi tarh ediyorlardı. Onun için krallara ilk başkaldırı vergi konusunda olmuştur. İslam toplumlarında vergi gelirleir hep ikinci planda tutulmuştur. Devlet, giderlerini vergi dışı gelirlerden karşılamaya önem ve öncelik veriyordu.
Keyfe göre vergi almak, krallara mahsus bir davranış biçimi olarak görülüyordu. Nitekim Hz. Ömer (ra) bir keresinde yanında bulununalra şu soruyu sormuştur: "Ben halfe miyim, yoksa kral mıyım?" Yanındakilerin cevabı şöyle oldu: "Keyfine göre vergi alıp, keyfine göre harcıyorsun, kralsın."
İslam toplumlarında bazı vergilerin bilinmediğine dair örneğimizi de Osmanlı tarihiden verelim. Aşıkpaşaoğlu Tarihi'nde şöyle bir olaydan söz edilir. Birgün bir Germiyanlı Osman Gazi'nin huzuruna gelerek şöyle der: "Bu pazarın vergisini bana sat." Osman Gazi'ni şaşırır ve sorar: "Vergi nedir ki?" Germiyanlı: "Pazara ne gelse ben ondan para alırım, Osman Gazi büsbütün şasırır senin bu pazara gelenlerden alacağınmı vardır ki, para istersin?" Germiyanlı açıklar: "Bu bir töredir. Bütün memleketlerde vardır ki, padişah olanlar alır." Osman Gazi çok öfkelenir ve şöyle der: "Bir kişinin kazandığı başkasının olur mu? Ben onun malına ne koydum ki, bana akçe ver diyeyim. Böre kişi, var git. Gayri bu sözü bana deme ki, sana ziyanım dokunur."
Bütün bunlardan sonra hükmümüzü verelim: Vergisiz devlet olur, hem de bal gibi olr. Kamu harcamaları karşılayacak bütçeniz veya vergi dışı gelirleriniz var, vergi almanıza gerek kalmaz. Borç, faiz ve döviz cenderesi sıkışmış kişilerin, elbette böyle bir develit hayal etmeleri mümkün değildir. Bu dar zamanda, bize böyle bir ufuk açtığı ve bazı gerçekleri tekrar hatırlamamızı ve düşünmemizi sağladığı için Prof. Dr. Haydar Baş'a teşekkür ederiz.
İşte Prof. Dr. Haydar Baş bunu yaptı. Her kesimin ekonomik krizden bunaldığı, yeni yeni vergiler düşünüldüğü bir ortamda, Prof. Dr. Haydar Baş, memurdan, işçiden ve geliri 100 milyar TL'den aşğı olanlardan vergi alınmaması gerektiğini ve hatta belil bir zaman sonra devletin hiç kimseden vergi almayacak duruma gelebilecğini ifade etti. Peki ama, vergisiz devleti kim, nasıl gerçekleştirecekti? Prof. Dr. Haydar Baş'ın buna da cevabı hazırdı: "Bu, büyük devlet adamının işidir." Evet, İbn Haldun boşuna söylememiş; "Devletler, devlet adamları sayesinde kuvvetli ve kudretli olurlar." Gerçekten öyle. En büyük devletlerin, zayıf devlet adamları yüzünden nasıl küçüldüğüne ve sonunda nasıl yıkıldığına tarih şahittir.
Devletlerin kuvvetlenmesi ve zayıflaması, aldığı vergilerle de çok yakından ilgilidir. Bazı devlet adamları, vergileri ağırlaştırarak çok vergi toplamayı ve devleti güçlenirmeyi düşünürler. Bu çokyanlış bir düşüncedir. Devleti güçlendirmek ve çok vergi toplamak isteyenler, bunun tam tersini yapmalıdırlar.
Bazı sosyal bilimciler, vergileri Batılı kralların ağırlaştırdığını ve çeşitlendirdiğini, İslam tolumlarında ise vergilerin çok az olduğnu ve hatta bazı vergilerin hiç bilinmediğini söylerler. Bu tesbit doğrudur. Gerçekten Batılı krallar, istedikleri gibi vergi tarh ediyorlardı. Onun için krallara ilk başkaldırı vergi konusunda olmuştur. İslam toplumlarında vergi gelirleir hep ikinci planda tutulmuştur. Devlet, giderlerini vergi dışı gelirlerden karşılamaya önem ve öncelik veriyordu.
Keyfe göre vergi almak, krallara mahsus bir davranış biçimi olarak görülüyordu. Nitekim Hz. Ömer (ra) bir keresinde yanında bulununalra şu soruyu sormuştur: "Ben halfe miyim, yoksa kral mıyım?" Yanındakilerin cevabı şöyle oldu: "Keyfine göre vergi alıp, keyfine göre harcıyorsun, kralsın."
İslam toplumlarında bazı vergilerin bilinmediğine dair örneğimizi de Osmanlı tarihiden verelim. Aşıkpaşaoğlu Tarihi'nde şöyle bir olaydan söz edilir. Birgün bir Germiyanlı Osman Gazi'nin huzuruna gelerek şöyle der: "Bu pazarın vergisini bana sat." Osman Gazi'ni şaşırır ve sorar: "Vergi nedir ki?" Germiyanlı: "Pazara ne gelse ben ondan para alırım, Osman Gazi büsbütün şasırır senin bu pazara gelenlerden alacağınmı vardır ki, para istersin?" Germiyanlı açıklar: "Bu bir töredir. Bütün memleketlerde vardır ki, padişah olanlar alır." Osman Gazi çok öfkelenir ve şöyle der: "Bir kişinin kazandığı başkasının olur mu? Ben onun malına ne koydum ki, bana akçe ver diyeyim. Böre kişi, var git. Gayri bu sözü bana deme ki, sana ziyanım dokunur."
Bütün bunlardan sonra hükmümüzü verelim: Vergisiz devlet olur, hem de bal gibi olr. Kamu harcamaları karşılayacak bütçeniz veya vergi dışı gelirleriniz var, vergi almanıza gerek kalmaz. Borç, faiz ve döviz cenderesi sıkışmış kişilerin, elbette böyle bir develit hayal etmeleri mümkün değildir. Bu dar zamanda, bize böyle bir ufuk açtığı ve bazı gerçekleri tekrar hatırlamamızı ve düşünmemizi sağladığı için Prof. Dr. Haydar Baş'a teşekkür ederiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018