Üretime odaklanan ekonomi modelleri gerçek manada tüketimi göz ardı etmiştir.
Paranın belirli ellerde bloke edilmesi, buna bağlı olarak gelir dağılımda ortaya çıkan uçurumlar, tüketimin her geçen gün daha da azalmasına sebep olmuştur.
Bir taraftan teknolojinin de ilerlemesi ile hızla artan üretim fazlaları, diğer taraftan buna cevap veremeyen tüketim azlığı ülke ekonomilerini içinden çıkılmaz problemlerle karşı karşıya getirmiştir.
Ekonomi politikalarının hedefi, üretim ile tüketimin arasındaki dengenin oluşturulmasıdır.
Bu sebeple tüketim kesiminin desteklenmesi, sürekli büyümenin sağlanması için olmazsa olmaz şarttır!
Eğer ekonomiyi büyütmek istiyorsak, tüketim kesimini desteklemek zorundayız.
Tüketim artmadan, pazar problemi çözülmeden ekonomilerin büyümesi hiç ama hiç mümkün değildir.
Bugün çağımızın en büyük problemi hane halklarının büyük bir kısmının tüketebilme kabiliyetini yitirmiş olmasıdır.
Şu anda yapılan tartışmaların gerçek dünya ile örtüştüğünü söylemek mümkün değil.
Bireyler hasta yatağında bir çorba kaşığı suyu içecek gücü bile kalmamış, biz ise oturmuş bu hastanın önüne 10 tabak yemek koyduğumuzda kaç tabağı yiyeceğini, kaç tanesini buzdolabına koyup saklayacağını konuşuyoruz.
Üretim esnasında elde edilen gelirin, elde edilen ürünü satın alabilecek tüketimi oluşturamayacağı ilmi bir hakikattir.
Bir örnek ile olayı açıklayalım:
Toplam 5 kişinin işçi olduğu ve bir işverenin bulunduğu bir örnek üzerinde çalışalım.
İşveren ay sonunda her işçisine 100 birim maaş versin, üretim faktörleri de emekten ibaret olsun.
Ay sonunda ise bu işverenin elinde en az 500 birimden daha fazla bir ürün olacaktır.
Diyelim ki bu 600 birim olsun.
İşte ay sonunda bu 500 birimlik gelirle 600 birimlik mamulün satın alınması mümkün olmayacaktır.
Belli miktarda bir tüketim açığı ortaya çıkacaktır.
Bu açık kapatılmadığı sürece her geçen dönem bu eksik tüketim, büyüyen ekonomileri içeriye doğru bükecektir.
Büyüme hızına, miktarına ve gelir dağılımındaki düzensizliğe bağlı olarak er ya da geç bu ekonomide bir tıkanma olması, durağan bir döneme girilmesi kaçınılmazdır.
Bilmem bu kadar açıklama kifayet etti mi?
Kime mi diyorum!
"Milli Ekonomi Modeli" ismi ile çalıştay yaptığını açıklayan MHP'li kardeşlerimize.
Oysa olması gereken; insanlık tarihinin en büyük devrimi olarak bilinen, Prof. Dr. Haydar Baş'ın "30 yıllık çalışmam" dediği "Milli Ekonomi Modeli" tezine talebe olmaktır.
Bir Türk bilim insanı tarafından böylesine eşsiz bir Model kaleme alındığı için, Milliyetçiliğin gereği olarak Haydar Baş Bey'le gurur duymalı.
Gerçek niyetiniz ülkeyi kalkındırmak olacaksa ki öyle olduğuna inanmak istiyoruz, o halde neden yürüme mesafesinde bulunan doğru adrese bir ziyaret düşünmüyorsunuz?
Çok zarif ve birikimli bir insan bulacaksınız karşınızda.
Hüseyin Baş Bey ayrıca tanıdığım en konuk sever Genel Başkandır.
MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir Bey'e ithafen şu notumla bitireyim:
Özdemir Bey, "Biz üretim ekonomisini savunuyoruz" diye bir cümle kurmuştu.
Sevgili Özdemir kardeşim, yukarıda izah edildiği üzere senin dediğinin aynısını Çin devleti yapmış ve son tahlilde ABD'ye bedava mal yetiştiren hamala dönmüştü.
Ne zaman ki Haydar Baş Bey'in Modeli ile tanıştılar, işte o zaman ABD'yi saf dışı bıraktılar. Yazılı Model var.
Marka tescili belgesi de alınmış.
Bu konuda dünya çapında yetişmiş bir kadro da var.
Böyle bir kadroya sahip BTP lideri Hüseyin Baş Bey ise dünyayı ve tüm gelişmeleri çok iyi okuyan bir isim.
Geriye kalan helva yapmaksa önce iyi niyeti görelim.
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025
- TÜRK milletine ters kelepçe! / 01.04.2025