Verheugen, Türkiye'de sistematik işkence olmadığını söyleyince oh çektik.
Baştan kabullenmiştik oysa;
Komiser Verheugen teftişe gelecek, Türk güvenlik güçlerinin sivillere işkence yaptığına dikkat çekecek ve Türk askerinin Doğu ve Güneydoğu'da bölge halkına kötü davranılıyor olmasından şikayetçi olacak.
Böyle öngörmüştük.
Önümüzü mü görememiştik?
Verheugen bizleri şaşırttı.
Ne Türk polisine ne Türk askerine doğrudan bir laf etmedi.
Komisyon'daki görevinde son günlerini yaşayan Verheugen, biranda Türk dostu oluvermişti.
Kendi evinde farklı, deplasmanda farklı açıklamalar mıydı bunlar?
"Verheugen'in dublörü mü gelmişti yoksa..." diyenler de olmadı değil.
O hırçın adam gitmiş, yerine nur yüzlü, tatlı dilli biri gelmişti.
Elindeki sihirli bastonla Türk siyasilerine dokunuyor,bizimkiler gülücükler saçarak garip garip hareketler yapmaya başlıyorlar.
Sihir mi, büyümü?
Türk kamuoyunda ise güller açıyor, pembe umutlar havada uçuşuyor.
Gerçek mi, hayal mi?
Verheugen mi değişmişti; yoksa bizlerde mi bir değişiklik olmuştu?
Verheugen'i tanıyanların duruşu ve yaklaşımı ise belli.
Bizler gibi, bizim gibi.
Verheugen mi dediniz?
Katı bir Alman, kaypak Avrupalı oportünist bir bürokrat.
O gerçekten öyle birisi
Siz beğenmeseniz ve sizin beğenmediklerinizi o söylemese bile.
Türkiye'nin önüne yeni engeller koymak için kullanılan Verheugen, zaman zaman Ankara'ya pembe umutlar aşılamak için kullanılıyor.
AB'nin stratejik bir organında stratejik bir görevi icra eden Verheugen, kah Türkiye düşmanı gösteriliyor kah Türk dostu.
Bir destek oluyor, bir köstek
O konuşuyor
Biz işimize geleni alıyoruz.
Aynı Verheugen'in Türkiye (Diyarbakır) ziyareti bu algılamalarla gerçekleşti.
Türkiye'de işkence var; ama sistematik değil... gibi muğlak ifadeler yanında KKTC gibi hassas alanlarda da ciddi mesajlar verildi.
KKTC ile ilgili kara lekeler(!) AB'nin pembe tablosuyla boyandı.
"Hukukunu uyguladığımız" AB'nin muhalif kanadı Hıristiyan Demokratlar önümüzdeki haftalarda Türkiye'nin hukukunu kontrol etmek için ülkemize gelecekler.
Yeni mesajlar verilip, yeni tavsiyeler yazılacak.
Verheugen'in hemen ardından Hrıistiyanların yapacağı bu ziyarete diğerleri izleyecek.
Aralık takvimi erimeye başlarken, siyasal ekonomik ve hukuku ziyaret trafiği de kızışacak.
Biri gelip gülücük atacak,diğeri gelip fırça kayacak.
Asıl söylenen Aralık'ta söylenecek.
Bu aralar ve bu aralıkta olanlar ise unutulup gidecek.
Yarım asırdan fazladır Türkiye'nin ulusal öncelik ve hassasiyetlerinin unutulup gitmesi gibi.
Baştan kabullenmiştik oysa;
Komiser Verheugen teftişe gelecek, Türk güvenlik güçlerinin sivillere işkence yaptığına dikkat çekecek ve Türk askerinin Doğu ve Güneydoğu'da bölge halkına kötü davranılıyor olmasından şikayetçi olacak.
Böyle öngörmüştük.
Önümüzü mü görememiştik?
Verheugen bizleri şaşırttı.
Ne Türk polisine ne Türk askerine doğrudan bir laf etmedi.
Komisyon'daki görevinde son günlerini yaşayan Verheugen, biranda Türk dostu oluvermişti.
Kendi evinde farklı, deplasmanda farklı açıklamalar mıydı bunlar?
"Verheugen'in dublörü mü gelmişti yoksa..." diyenler de olmadı değil.
O hırçın adam gitmiş, yerine nur yüzlü, tatlı dilli biri gelmişti.
Elindeki sihirli bastonla Türk siyasilerine dokunuyor,bizimkiler gülücükler saçarak garip garip hareketler yapmaya başlıyorlar.
Sihir mi, büyümü?
Türk kamuoyunda ise güller açıyor, pembe umutlar havada uçuşuyor.
Gerçek mi, hayal mi?
Verheugen mi değişmişti; yoksa bizlerde mi bir değişiklik olmuştu?
Verheugen'i tanıyanların duruşu ve yaklaşımı ise belli.
Bizler gibi, bizim gibi.
Verheugen mi dediniz?
Katı bir Alman, kaypak Avrupalı oportünist bir bürokrat.
O gerçekten öyle birisi
Siz beğenmeseniz ve sizin beğenmediklerinizi o söylemese bile.
Türkiye'nin önüne yeni engeller koymak için kullanılan Verheugen, zaman zaman Ankara'ya pembe umutlar aşılamak için kullanılıyor.
AB'nin stratejik bir organında stratejik bir görevi icra eden Verheugen, kah Türkiye düşmanı gösteriliyor kah Türk dostu.
Bir destek oluyor, bir köstek
O konuşuyor
Biz işimize geleni alıyoruz.
Aynı Verheugen'in Türkiye (Diyarbakır) ziyareti bu algılamalarla gerçekleşti.
Türkiye'de işkence var; ama sistematik değil... gibi muğlak ifadeler yanında KKTC gibi hassas alanlarda da ciddi mesajlar verildi.
KKTC ile ilgili kara lekeler(!) AB'nin pembe tablosuyla boyandı.
"Hukukunu uyguladığımız" AB'nin muhalif kanadı Hıristiyan Demokratlar önümüzdeki haftalarda Türkiye'nin hukukunu kontrol etmek için ülkemize gelecekler.
Yeni mesajlar verilip, yeni tavsiyeler yazılacak.
Verheugen'in hemen ardından Hrıistiyanların yapacağı bu ziyarete diğerleri izleyecek.
Aralık takvimi erimeye başlarken, siyasal ekonomik ve hukuku ziyaret trafiği de kızışacak.
Biri gelip gülücük atacak,diğeri gelip fırça kayacak.
Asıl söylenen Aralık'ta söylenecek.
Bu aralar ve bu aralıkta olanlar ise unutulup gidecek.
Yarım asırdan fazladır Türkiye'nin ulusal öncelik ve hassasiyetlerinin unutulup gitmesi gibi.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005