Külâhlarımızı önümüze koyup şunu netleştirmemiz lâzım? Türkiye'nin kurtulmasını "gerçekten" istiyor muyuz?
70 milyon insanımızın, hatta tarihi coğrafyamızdaki 300 milyonluk akrabalarımızın aynı anda "kim istemez ki" diye haykırdıklarını duyar gibiyim.
Evet, bunu kim istemez!?
Böyle bir şeyi istememek için kansız olmak lazım!
Ülkemiz, ekonomik kuşatılmışlıktan kurtulacak...
Siyasal kuşatılmışlıktan kurtulacak...
Dış politik kuşatılmışlıktan kurtulacak...
Global kurtların, konjonktüre göre kimi zamanki maşası, kimi zamanki oyuncağı, kimi zamanki şamar oğlanı, çoğu zamanki de yemi olmaktan kurtulacak.
Onurumuzun kırılmasından, başımıza çuval geçirilmesinden kurtulacak.
Türkiye, bölgesinde ve dünyada saygın yerini alacak...
Bunu kim istemez ki?
Yüreğinde zerre kadar vatanperverlik duygusu taşıyan insan bunun için can atar.
Madem bu hususta bu derece samimiyiz, o halde şunu da netleştirmemiz şart? Bugüne kadar milletimize, ekonomik, siyasal, politik ve dış politik tezgâhlar kurarak gücünü zayıflatan, kaynaklarını sömüren, bölünüp parçalanmasını isteyen dış devletler, devletler topluluğu veya global odaklar kimler? İlk anda hepimizin ortak hafızasında şimşek gibi çakan hangileri?
ABD. AB. IMF?
Sözü eğip bükmeye hâcet yok; münavebeli olarak Türkiye'mizi kıskaçları arasında presleyen, tırmıklayan "global akrep"ler bunlar.
O halde Türkiye'nin gerçekten kurtulması için Ankara'da, ülkemizi-milletimizi-devletimizi bu akreplerin kıskacından kurtaracak siyasi irade şart.
Dolayısıyla bugüne kadarki tecrübelerimizden de açıkça anlaşılacağı üzere, AB'ci, ABD'ci veya IMF'ci kim olursa olsun, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle "gökten inmiş Cebrail de olsa", böylesi hiçbir siyasi irade Türkiye'yi aydınlık yarınlara ka-vuş-tu-ra-maz.
Kavuşturur demekte direniyorsak, bilelim ki, gerçekten Türkiye'nin kurtuluşunu isteyip istemediğimiz meselesi bir tartışma konusudur.
Eski ve yeni tüm siyasilerimizi de bu bağlamda hassasiyetle değerlendirmemiz gerektiği açıktır. Yani AKP'yi, CHP'yi, BTP'yi, MHP'yi, SP'yi DYP'yi, ANAP'ı ve sair adını hatırlamadığımız partileri, "AB'ci-ABD'ci -IMF'ci olup olmadıkları" hususunda ölçmek, biçmek ve tartmak mecburiyetimiz vardır. Aksi halde Ankara'ya, bir Amerikancı gider, bir başka Amerikancı gelir. Bir IMF'ci gider, bir başka IMF'ci başımıza gelir. Bir AB'ci gider, bir başka AB'ci başımıza musallat olur.
Bu noktada külahlarımızı önümüze koyarak yapacağımız "tespit ve teşhisteki samimiyetimiz ve tutarlılığımız", Türkiye'nin gerçekten kurtuluşunun anahtarıdır.
Ancak, milletimizin ruh kökünden uzak, değerler zincirinden kopuk kimi marjinal oluşumlarda görüldüğü üzere, sadece kurukuruya AB, ABD veya IMF sömürülerinin karşısında olmak yetmez.
Bilakis milletimizi şahlandıracak olan siyasi iradenin, yerli kaynaklara ve insan gücümüze dayalı açık, somut, reel ve uygulanabilir milli bir ekonomi modeline, milletimizin kaynaklarından beslenen köklü bir fikriyata, bölgesel ve evrensel yerli bir dış politik duruşa, hepsinden önemlisi sadece aziz milletimize bağımlı ve sevdalı bir halet-i ruhiyeye, bir bağımsız karaktere sahip olması kaçınılmazdır. Bu hasletlerin de tam bir bütünlük içinde olması lazımdır.
Bu altını çizdiğimiz, Türkiye'nin kurtuluşu için vazgeçilmez olan hasletlerden kimisine, az-buçuk, kırık dökük çeşitli siyasal oluşumlarda rastlayabiliriz. Ama bu, bugüne kadar yetmedi, şimdi de yetmiyor.
Haşa, hiçbirini hafife almak kasdıyla değil, bilakis bir vakıayı tespit ve bir hakkı teslim babından altını çiziyor ve soruyorum?
BTP'den gayrı böyle bir duruşu, böyle bir hazırlığı, böyle bir modeli, böyle bir karakteri, dahası böylesi karakterde lideri olan bir parti veya bir siyasal oluşum var mı?
Keşke dün de, bugün de olsaydı.
Dün olsaydı, ülkemiz bu kadar kan kaybetmez, kaynaklarını bu kadar yitirmez, onuru bu derece örselenmezdi.
O halde Türkiye'nin kurtuluşu için BTP etrafında yekvücud olmak lazım, demek kadar gerçek, doğal, reel ve ma'kul ne olabilir?
Yüreğimdeki samimiyetin ifadesi olarak ben bunu diyorum. Aradaki sis perdeleri kalktıkça herkesin de bu ikrarı yapacağına inanıyorum.
70 milyon insanımızın, hatta tarihi coğrafyamızdaki 300 milyonluk akrabalarımızın aynı anda "kim istemez ki" diye haykırdıklarını duyar gibiyim.
Evet, bunu kim istemez!?
Böyle bir şeyi istememek için kansız olmak lazım!
Ülkemiz, ekonomik kuşatılmışlıktan kurtulacak...
Siyasal kuşatılmışlıktan kurtulacak...
Dış politik kuşatılmışlıktan kurtulacak...
Global kurtların, konjonktüre göre kimi zamanki maşası, kimi zamanki oyuncağı, kimi zamanki şamar oğlanı, çoğu zamanki de yemi olmaktan kurtulacak.
Onurumuzun kırılmasından, başımıza çuval geçirilmesinden kurtulacak.
Türkiye, bölgesinde ve dünyada saygın yerini alacak...
Bunu kim istemez ki?
Yüreğinde zerre kadar vatanperverlik duygusu taşıyan insan bunun için can atar.
Madem bu hususta bu derece samimiyiz, o halde şunu da netleştirmemiz şart? Bugüne kadar milletimize, ekonomik, siyasal, politik ve dış politik tezgâhlar kurarak gücünü zayıflatan, kaynaklarını sömüren, bölünüp parçalanmasını isteyen dış devletler, devletler topluluğu veya global odaklar kimler? İlk anda hepimizin ortak hafızasında şimşek gibi çakan hangileri?
ABD. AB. IMF?
Sözü eğip bükmeye hâcet yok; münavebeli olarak Türkiye'mizi kıskaçları arasında presleyen, tırmıklayan "global akrep"ler bunlar.
O halde Türkiye'nin gerçekten kurtulması için Ankara'da, ülkemizi-milletimizi-devletimizi bu akreplerin kıskacından kurtaracak siyasi irade şart.
Dolayısıyla bugüne kadarki tecrübelerimizden de açıkça anlaşılacağı üzere, AB'ci, ABD'ci veya IMF'ci kim olursa olsun, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle "gökten inmiş Cebrail de olsa", böylesi hiçbir siyasi irade Türkiye'yi aydınlık yarınlara ka-vuş-tu-ra-maz.
Kavuşturur demekte direniyorsak, bilelim ki, gerçekten Türkiye'nin kurtuluşunu isteyip istemediğimiz meselesi bir tartışma konusudur.
Eski ve yeni tüm siyasilerimizi de bu bağlamda hassasiyetle değerlendirmemiz gerektiği açıktır. Yani AKP'yi, CHP'yi, BTP'yi, MHP'yi, SP'yi DYP'yi, ANAP'ı ve sair adını hatırlamadığımız partileri, "AB'ci-ABD'ci -IMF'ci olup olmadıkları" hususunda ölçmek, biçmek ve tartmak mecburiyetimiz vardır. Aksi halde Ankara'ya, bir Amerikancı gider, bir başka Amerikancı gelir. Bir IMF'ci gider, bir başka IMF'ci başımıza gelir. Bir AB'ci gider, bir başka AB'ci başımıza musallat olur.
Bu noktada külahlarımızı önümüze koyarak yapacağımız "tespit ve teşhisteki samimiyetimiz ve tutarlılığımız", Türkiye'nin gerçekten kurtuluşunun anahtarıdır.
Ancak, milletimizin ruh kökünden uzak, değerler zincirinden kopuk kimi marjinal oluşumlarda görüldüğü üzere, sadece kurukuruya AB, ABD veya IMF sömürülerinin karşısında olmak yetmez.
Bilakis milletimizi şahlandıracak olan siyasi iradenin, yerli kaynaklara ve insan gücümüze dayalı açık, somut, reel ve uygulanabilir milli bir ekonomi modeline, milletimizin kaynaklarından beslenen köklü bir fikriyata, bölgesel ve evrensel yerli bir dış politik duruşa, hepsinden önemlisi sadece aziz milletimize bağımlı ve sevdalı bir halet-i ruhiyeye, bir bağımsız karaktere sahip olması kaçınılmazdır. Bu hasletlerin de tam bir bütünlük içinde olması lazımdır.
Bu altını çizdiğimiz, Türkiye'nin kurtuluşu için vazgeçilmez olan hasletlerden kimisine, az-buçuk, kırık dökük çeşitli siyasal oluşumlarda rastlayabiliriz. Ama bu, bugüne kadar yetmedi, şimdi de yetmiyor.
Haşa, hiçbirini hafife almak kasdıyla değil, bilakis bir vakıayı tespit ve bir hakkı teslim babından altını çiziyor ve soruyorum?
BTP'den gayrı böyle bir duruşu, böyle bir hazırlığı, böyle bir modeli, böyle bir karakteri, dahası böylesi karakterde lideri olan bir parti veya bir siyasal oluşum var mı?
Keşke dün de, bugün de olsaydı.
Dün olsaydı, ülkemiz bu kadar kan kaybetmez, kaynaklarını bu kadar yitirmez, onuru bu derece örselenmezdi.
O halde Türkiye'nin kurtuluşu için BTP etrafında yekvücud olmak lazım, demek kadar gerçek, doğal, reel ve ma'kul ne olabilir?
Yüreğimdeki samimiyetin ifadesi olarak ben bunu diyorum. Aradaki sis perdeleri kalktıkça herkesin de bu ikrarı yapacağına inanıyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019