Devlet ve millet olarak aklımız başımıza devşirmemizin zamanı geldi ve geçmek üzeredir.AB, ABD, IMF, İsrail ve sair küresel/bölgesel güçler, çeşitli yöntemlerle içeriden kiraladıkları veya satın aldıkları emir erleriyle Türk devleti ve milleti üzerinde operasyonlarını sürdürüyorlar. Türkiye'nin etrafını çeviriyorlar.Türk milletini zayıf ve naçar düşürüyorlar.Çemberi daraltıyorlar.Siyasetin aymazları, bu operasyonların gönüllü hizmetkarı halindeler. Ecnebinin değirmenine su taşıyorlar.İsrail, uluslar arası sularda seyreden Mavi Marmara gemisinde Türk evladının başını ezdi. "One minut"çulardan, milletin gazını almak dışında, hiçbir tıss çıkmadı. İnsanlık suçu işleyen İsrail'e, Türkiye'nin en haklı olduğu şu olayda dahi, somut hiçbir yaptırım uygulanmadı. İsrail, Türk büyükelçisine "alçak sandalye" muamelesi çekti, Ankara laf ebeliğinden başka bir karşılık vermedi.Türkiye maskara yapılıyor.Kimse kusura bakmasın, adeta "şamar oğlanı"na çevriliyor.Ankara sürekli top çeviriyor? İsrail ve onu kışkışlayanlar, bölgemizde almış başını gidiyor.AB, yıllardan beri siyasi aymazlarımızın milletimizi yatıp-kaldırdıkları üyelik ham hayalimizi bile, üye aldığı Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin insafına terk etti. Türk milletini, üç-beş çapulcu Rum'un kuyruğu yaptı.Rumlar, İsrail başta olmak üzere Akdeniz'e kıyıdaş ülkelerle "münhasır ekonomik alan" anlaşması yaptı, yapmaya devam ediyor. Ankara, bir AB'ye bakıyor, bir Rum'a bakıyor; ne yapacağını bilmiyor. Yukarı tükürseler bıyık, aşağı tükürseler sakal? KKTC'ye ise sabır tavsiye ediyorlar.Ege'deki kıta sahanlığı hassasiyetinden vazgeçen Türkiye, Akdeniz'deki haklarını da kaybediyor.Rumlar, bununla da kalmıyor; uluslar arası bir turnuva gereği Güney Rum Kesimi'nde maç yapan basketbol takımımız canlarını zor kurtarıyor.Hükümet kanadından, Devlet Bakanı Faruk Özak'ın "AB, bu ise, böyle bir AB'ye ben girmek istemiyorum" refleksinden başka bir tepki gelmiyor.Türkiye Rum'un bile maskarası haline geldi.Devlet geleneği ile, medeniyetiyle, tarihiyle, gücü, kaynakları ve insan potansiyeli ile, Türkiye bunları hak etmiyor. Bu "seviyesiz" seviye, Türkiye'nin seviyesi değildir.Türk dünyasındaki potansiyeli, bağları ve kaynakları ile de Türk milleti, bu seviyesizliği hak etmiyor.Böyle bir vaziyette, sırtımıza, NATO kılıfına sarılmış Amerikan füze kalkanı yükleniyor. İran ile karşı karşıya getiriliyoruz.İran, tam bir diplomasi örneği sergiliyor.Ankara'dakiler ne yaparsa yapsın, İran, Türkiye'yi hedef almıyor, Türk milleti ile olan komşuluğuna ve bağlarına dikkat çekiyor.İran, tutturduğu yolda sağlam adımlarla ilerliyor. Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, "İran'ın artık nükleer bir güç olduğunu" İstanbul'dan ilan ediyor; İran, dünyaya İstanbul'dan meydan okuyor.Ahmedinecad, şu yaklaşımıyla diplomasinin en başarılı örneğinin sergiliyor: Binlerce füze ve atom bombası olsa bile Türkiye - İran ilişkilerini kimse bozamaz. Bizim inancımız şu ki, İran milleti ve Türkiye milleti ile bizim bölgedeki ülkelerin kültürünün insanoğlunun ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir potansiyeli var..."Kapı komşumuz İran, Ankara'ya çok estetik bir diploması dersi veriyor. Görene? Köre ne?!Ankara'dakiler ise, at gözlüğü misali başlarına geçirdikleri BOP mekanizmasıyla, ülkemize, bölgemize ve dünyaya AB ve ABD penceresinden bakıyor.Onların işmar ve talimatlarından gayrı gözleri hiçbir şey görmüyor, kulakları hiçbir şey duymuyor.Bu vaziyet müstemleke ülkelerinde dahi söz konusu değildir. Manda devletlerde dahi bu derece bir teslimiyete ve bağımlılığa rastlanmaz.Böylesi bir siyasi tablo, Türk milletinin tablosu olamaz.Türkiye, bu bahtsızlığa mahkum değildir? Bu kara baht "değişmez bir kader" değildir.Bu bahsızlığı, topyekun millet olarak, siyasi düşüncesi, geçmiş partisi, soyu-sopu, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun, hepsini bir kereliğine bir yana koyarak değiştirmek zorundayız. Türk milletinin kaynakları, insan gücü, devlet geleneği ve tarihi hinterlandındaki inisiyatif potansiyeli, bu bahtsızlığa son vermek için fazlasıyla yetmektedir.Başka yolu yok? Milli birlik, somut çözüm, reel proje ve geleceğimize dönük ideallerde tek yürek tek bilek olmak, siyasi tabirle "milli bir ittifak" oluşturmak, "merkez bir siyasi adres oluşturup" hep beraber buluşmak zorundayız. Bu bağlamda, her namuslu Türk aydınının ve ilim haysiyeti taşıyan vatansever bilim insanlarının altını çizdikleri üzere, BTP'nin ve Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş'ın vizyonu, kuşatıcılığı, duruşu, söylemleri, model ve projeleri Türkiye için tarihi bir şanstır.Bu şansı değerlendirmek ve dikkate almak, devlet ve milleti adına zerre kadar iz'an ve insafı olan her bir vatan evladının görevi ve umudu olsa gerektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019