Türk bayrağı, sadece Türkiye Türklüğünün değil, bütün dünya Türklüğünün bayrağıdır. Dünyanın neresinde bir Türk yaşıyorsa, Türk bayrağını kendi bayrağı bilir, heyecanlanır, saygı duyar. Zira Türk bayrağı, dünyanın her yerinde yaşayan Türk milletinin hür ve bağımsız yaşama azminin, iradesinin, isteğinin bir sembolüdür. Başka milletlerin esareti altında yaşayan Türkler, Türk bayrağına baktıkça onun temsilciliğinde bir gün özgür olmayı, hür bir millet olarak yaşamayı arzu ederler. Türk bayrağı, paramparça olmuş Türk milletini birleştirmenin, bütünleştirmenin, özgürleştirmenin, siyasi, ekonomik, kültürel ve askerî istiklallerinin, bağımsızlık arzu, istek, ruh ve şuurlarının sembolüdür. Türkiye'de Türk bayrağını indirmek, onun yerine Amerika ve İsrail'in kopya çaputlarını asmak isteyenler, Türk'ün birliğini, dirliğini, hürriyetini, devletini, vatanını, dilini, dinini, tarihini, millî kimlik değerlerini yok etmek isteyenlerdir. Türk'ün bayrağına sahip çıkması demek, kendisine, onuruna, şerefine, kimlik ve kişiliğine sahip çıkması demektir. Türk bayrağının bütün Turan Türk dünyasının ortak bayrağı olduğunun bir hikâyesi:UNESCO, 1967 yılında Afganistan'da bir Yazma Eserler Semineri düzenler. Dünyanın değişlik yerlerinden gelen uzmanlar başkent Kabil'de toplanır. Türkiye adına da Türk Edebiyatı araştırmacısı Müjgan Cumbur katılır.Çalışma binasının önünde, seminere katılan delegelerin mensup oldukları milletlerin bayrakları dalgalanmaktadır. Türk bayrağını gören Özbek Türkleri gruplar hâlinde gelip bir denizi, efsanelerle yüklü bir dağı veya muhteşem bir manzarayı seyreder gibi, saatlerce bayrağımızı seyrederler.Müjgan Cumbur, bir sabah çok erken saatlerde bir kaval sesiyle uyanır. Dışarıda ince uzun, yanık bir kaval sesi vardır. Çağıran, yalvaran, hıçkıran bir kaval sesi. Heyecanla pencereye koşar. Görür ki karşısında, bir kerpiç duvarın dibinde, 70-75 yaşlarında bir dede, onun penceresine bakarak kaval çalıyor.Müjgan Cumbur, dedenin bir Türk olduğunu görünce daha çok heyecanlanır. Afganistan'da bin Afganlı arasından bir Özbek Türkünü bir çırpıda bulup çıkarmak çok kolaydır. Giyinir ve dışarı çıkar. Yaşlı Özbek Türkünün yanına gider. Kavalını duvara dayar. Onu derin bir saygı ve sevgiyle selamladıktan sonra sorar: "Bizim bayrağımızı Kabil'de dalgalandıran o kadın efendi sen misin?"Müjgan Cumbur: "Benim baba!" der. Müjgan Cumbur, sevimli Özbek'in yüreğine bir ateş parçası gibi düşen sözlerini ömrünün sonuna kadar unutmayacaktır: "O bayrak Türkiye'de dalgalandıkça, biz burada yetip bitmeyeceğiz! Gördüğün gibi ben bir çobanım ve Türküm! Sordum soruşturdum; burada kaldığını öğrendim. Geldim ki, seni kaval sesiyle uyandırayım ve sana süt ikram edeyim." (Yavuz Bülent Bakiler, Türkistan Türkistan, s.27-28)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015