Birileri herhalde böyle düşünüyor ki o işe cüret edebildiler... "Trabzon küçük, uzak, taşra.. Onun için yaptığımız iş yankı bulmaz, bulsa bile halk 'bana ne' der, tepki göstermez, gösterse cılız kalır ve bir süre sonra unutulur gider."
Gazeteniz'de manşete çekilen haber gerçekten tüyler ürpertici idi kıymetli okuyucu.
"Merkezi İtalya'da bulunan Dünya Kiliseler Birliği'nin Trabzon Ayasofya Müzesi'nin çevresindeki bir dönümlük arazi içerisindeki evlerin tümünün yıkılmasını istediği ve bu doğrultuda Ayasofya Mahallesinde yıkım çalışması başlatılacağı iddia ediliyor".
"Trabzon Valisi Adil Yazar konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Trabzon ve ilçelerindeki tarihi ve turistik binaların restore çalışmalarının tüm hızıyla sürdüğü ifade ederek "Ayasofya Müzesi'nde yapılan çalışmalarda bunlardan biri. Bize Kültür Bakanlığı tarafından gönderilen genelgede tarihi binaları restore edilip, çevrelerinin açılmasını sağlamamız istendi. Ayasofya Müzesi'nde restorasyon çalışmaları tamamlanmak üzere, çevresindeki evlerin yıkılması için de Kültür Bakanlığı'nın emri var" diye konuştu.
29 Ocak tarihinde bu köşede yazdıklarımızın mürekkebi daha kurumadı:
"Biz de biliyoruz Yunanlı'nın tankla topla gelerek Karadeniz'in üzerine oturamayacağını. Papazlarıyla, kiliseleriyle, şarkı ve türküleriyle gelecekler. Bir mülki amirin 'Ne olmuş kilise restore edilmişse. Atalarım büyük bir hoşgörü ile geçmişte bütün dinlerin ibadethanelerinin açık tutulmasına özen göstermişlerdi' diyebilecek gözü kapalılıkta olması çok acıdır.. O zâtı muhterem tarihi iyi okumuyor. Geçmişte ataları âleme nizam veriyorlardı. Hâkim otorite idiler. Dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olarak tebaasına hoşgörü gösteriyordu. Şimdi ise köprülerin altından hayli sular akmıştır. O ataların torunları artık hoşgörü gösteren değil, gösterilen konumuna indirgenmiştir. Dünya o torunlara nizam vermektedir. Haydi günümüzün diliyle söyleyelim, küreselleştiren başkalarıdır, küreselleştirilen biziz. Bize gösterildiği iddia edilen o hoşgörünün mızrak uçları da işte o kiliselerdir."
Uzatılan mızrağın ucunu görebiliyor musunuz?
Bu satırların yazarı; telefonda "Biz mi gelip Trabzon'u kurtaracağız ağabey" diye sitemde bulunan fanatik okuru daha kısa pantolonla dolaşırken, hukuken şimdi bile cami statüsünde bulunan Trabzon Ayasofya'da "namaz kılacağım" dedi diye 1993 yılının valisi Alâattin Yüksel tarafından mahkemeye verilmiş bir adamdır. 5 Kasım 1994'te de yine bir sempozyumda Ayasofya'nın müze olarak kullanılmasındaki çarpıklığı anlattığı bildirisi üzerine dinleyiciler arasında bulunan belediye başkanı söz alarak "Katolik Kilisesine çan çalma izni verileceğini" söyleyerek aynı yukarıdaki gibi atalarının hoşgörüsünden dem vurmuş ve gereken cevabı da almıştı. Trabzon'da halen Katolik Kilisesi'nde çan çalınmıyorsa çorbada bizim de biraz tuzumuz vardır.
Ayasofya şu an gayri hukuki bile olsa fiiliyatta nedir? Müze... Peki Kültür Bakanlığı bünyesindeki bir "müze"ye Dünya Kiliseler Birliği ne halt etmeye karışmaktadır?
Hadi o bir halt işliyor, bizimkiler geçen gün gazetenizin manşete çektiği gibi neden "şak" diye gereğini yerine getiriyor? Yıkılacak evler için istimlâk parasını da Kiliseler Birliği mi göndermiş? Para ile ev mi yıktırıyor Kiliseler Birliği? Yok istimlâk parası devletten çıkacaksa kaynağı benim vergilerim değil mi? Kendi paramla Ayasofya'yı zorla kilise mi yapacağım? Fener Patrikhanesi'nin etrafındaki evler zamanında yine dışarıdan gelen paralarla Patrikhane tarafından satın alınınca yeterli tepki göstermezseniz sıra elbette yıkıma gelecektir.
Trabzon Valisi dün mahallî basın organlarına çektiği bir faksla olayı yalanladı.
Peki Ortahisar'daki Fatih Camii'nin etrafındaki 28 dükkân da parası trink ödenerek kamulaştırılmadı mı? Yıkılmayacaklar mı onlar da? Etrafı açılarak Fatih Camii'nin de aslında "Chrisokephalos" Kilisesi olduğu mu hatırlatılmak istenmektedir?
Yalnız bir dakika.. Ayasofya da Camii olursa belki vatandaş istimlâke rıza gösterebilir.
Türk eseri Bedesten'in duvarına yaslanmış gecekondu dükkânları bir türlü yıkamayan Vali Ayasofya'nın etrafını yıkmaya kalkarsa haksızlık yapmış olmaz mı?
Aynı Öcalan'ın idamı, Kıbrıs'ın AB uğruna peşkeş çekilmemesi gibi Ayasofyalar'ın da cami haline getirilmesinin birer "Millî Hakimiyet Sembolü" olduğunu ne zaman göreceğiz?
Gazeteniz'de manşete çekilen haber gerçekten tüyler ürpertici idi kıymetli okuyucu.
"Merkezi İtalya'da bulunan Dünya Kiliseler Birliği'nin Trabzon Ayasofya Müzesi'nin çevresindeki bir dönümlük arazi içerisindeki evlerin tümünün yıkılmasını istediği ve bu doğrultuda Ayasofya Mahallesinde yıkım çalışması başlatılacağı iddia ediliyor".
"Trabzon Valisi Adil Yazar konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Trabzon ve ilçelerindeki tarihi ve turistik binaların restore çalışmalarının tüm hızıyla sürdüğü ifade ederek "Ayasofya Müzesi'nde yapılan çalışmalarda bunlardan biri. Bize Kültür Bakanlığı tarafından gönderilen genelgede tarihi binaları restore edilip, çevrelerinin açılmasını sağlamamız istendi. Ayasofya Müzesi'nde restorasyon çalışmaları tamamlanmak üzere, çevresindeki evlerin yıkılması için de Kültür Bakanlığı'nın emri var" diye konuştu.
29 Ocak tarihinde bu köşede yazdıklarımızın mürekkebi daha kurumadı:
"Biz de biliyoruz Yunanlı'nın tankla topla gelerek Karadeniz'in üzerine oturamayacağını. Papazlarıyla, kiliseleriyle, şarkı ve türküleriyle gelecekler. Bir mülki amirin 'Ne olmuş kilise restore edilmişse. Atalarım büyük bir hoşgörü ile geçmişte bütün dinlerin ibadethanelerinin açık tutulmasına özen göstermişlerdi' diyebilecek gözü kapalılıkta olması çok acıdır.. O zâtı muhterem tarihi iyi okumuyor. Geçmişte ataları âleme nizam veriyorlardı. Hâkim otorite idiler. Dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olarak tebaasına hoşgörü gösteriyordu. Şimdi ise köprülerin altından hayli sular akmıştır. O ataların torunları artık hoşgörü gösteren değil, gösterilen konumuna indirgenmiştir. Dünya o torunlara nizam vermektedir. Haydi günümüzün diliyle söyleyelim, küreselleştiren başkalarıdır, küreselleştirilen biziz. Bize gösterildiği iddia edilen o hoşgörünün mızrak uçları da işte o kiliselerdir."
Uzatılan mızrağın ucunu görebiliyor musunuz?
Bu satırların yazarı; telefonda "Biz mi gelip Trabzon'u kurtaracağız ağabey" diye sitemde bulunan fanatik okuru daha kısa pantolonla dolaşırken, hukuken şimdi bile cami statüsünde bulunan Trabzon Ayasofya'da "namaz kılacağım" dedi diye 1993 yılının valisi Alâattin Yüksel tarafından mahkemeye verilmiş bir adamdır. 5 Kasım 1994'te de yine bir sempozyumda Ayasofya'nın müze olarak kullanılmasındaki çarpıklığı anlattığı bildirisi üzerine dinleyiciler arasında bulunan belediye başkanı söz alarak "Katolik Kilisesine çan çalma izni verileceğini" söyleyerek aynı yukarıdaki gibi atalarının hoşgörüsünden dem vurmuş ve gereken cevabı da almıştı. Trabzon'da halen Katolik Kilisesi'nde çan çalınmıyorsa çorbada bizim de biraz tuzumuz vardır.
Ayasofya şu an gayri hukuki bile olsa fiiliyatta nedir? Müze... Peki Kültür Bakanlığı bünyesindeki bir "müze"ye Dünya Kiliseler Birliği ne halt etmeye karışmaktadır?
Hadi o bir halt işliyor, bizimkiler geçen gün gazetenizin manşete çektiği gibi neden "şak" diye gereğini yerine getiriyor? Yıkılacak evler için istimlâk parasını da Kiliseler Birliği mi göndermiş? Para ile ev mi yıktırıyor Kiliseler Birliği? Yok istimlâk parası devletten çıkacaksa kaynağı benim vergilerim değil mi? Kendi paramla Ayasofya'yı zorla kilise mi yapacağım? Fener Patrikhanesi'nin etrafındaki evler zamanında yine dışarıdan gelen paralarla Patrikhane tarafından satın alınınca yeterli tepki göstermezseniz sıra elbette yıkıma gelecektir.
Trabzon Valisi dün mahallî basın organlarına çektiği bir faksla olayı yalanladı.
Peki Ortahisar'daki Fatih Camii'nin etrafındaki 28 dükkân da parası trink ödenerek kamulaştırılmadı mı? Yıkılmayacaklar mı onlar da? Etrafı açılarak Fatih Camii'nin de aslında "Chrisokephalos" Kilisesi olduğu mu hatırlatılmak istenmektedir?
Yalnız bir dakika.. Ayasofya da Camii olursa belki vatandaş istimlâke rıza gösterebilir.
Türk eseri Bedesten'in duvarına yaslanmış gecekondu dükkânları bir türlü yıkamayan Vali Ayasofya'nın etrafını yıkmaya kalkarsa haksızlık yapmış olmaz mı?
Aynı Öcalan'ın idamı, Kıbrıs'ın AB uğruna peşkeş çekilmemesi gibi Ayasofyalar'ın da cami haline getirilmesinin birer "Millî Hakimiyet Sembolü" olduğunu ne zaman göreceğiz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002