Toplumun adresi belli

Seçim atmosferine girdik. Milli Eğitim Bakanı hakkındaki soruşturma önergesinin kabulu ile Başbakan Bülent Ecevit'in de sabır taşı nihayet çatladı. DSP kurmayları ve milletvekilleri, Anadolu turlarına başladı. Seçim için geri sayım start aldı.

Fakat Anadolu ve Trakya insanı, ne iktidar, ne de muhalefet vekillerini artık dinlemiyor. Kahve toplantılarında vekillerle millet arasında çok ciddi gerginlikler yaşanıyor. Bu, hem iktidar için böyle, hem muhalefet için.

Keşke Ecevit, vekillerini Anadolu'ya salmadan önce, ortağı MHP'nin kurmaylarından izlenimlerini alsaydı. Malatya, Elazığ güzergahında Nazif Okumuş başkanlığında önceki hafta turlayan MHP ekibine halkın koyduğu tepkinin sandıktaki gürültüsü çok farklı olacak. Ayrıca, bu örnekleme, ortakların hepsi için geçerli.

İktidar ortakları için böyle de, muhalefet için farklı mı? Hayır; aynı tablo, DYP başta olmak üzere tüm muhalefet için de sözkonusu. Türkiye'nin bu ahvali, hepsinin ortak malı çünkü.

Kamuoyu yoklamalarında iktidar ortakları yüzde 2-3'lerde debelenirken, muhalefet partilerinden hiçbiri barajı aşabilecek güçte değil. DYP bile yüzde 7-8'lerde geziniyor. Anayasa Mahkemesi'nin bugün yarın açıklanacak gerekçeli kararına göre Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilememe durumunun yanısıra AKP'nin "hortumcuların önünü keseceğiz"den gayrı bir söylem ve projesinin olmaması son iki aylık anketlere tam bir çöküş olarak yansıdı. Üç dört ay önce yüzde 30'larda bulunan AKP, son bir-iki aydan beri başaşağı giderek yüzde 16-17'lerde geziniyor. Trend, aşağıya doğru... SP lideri Recai Kutan'ın ifadesiyle Erdoğan'a "Atlantik ötesinin rüzgarı" yaramadı.

Millet ise çözüm bekliyor. Dirayet bekliyor. Birlik bekliyor.

Tüm vatan sathında esen Bağımsız Türkiye Partisi rüzgarı, son bir birbuçuk ayda fırtınaya dönüştü. BTP Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi'nin Selim Sırrı Tarcan Kapalı Spor Salonu'ndaki muhteşem izdihamı oluşturan Ankaralıların ve tüm Türkiye'nin huzurunda bir anket şirketi tarafından yüzbini aşkın insan üzerinde yapılan çalışmanın sonucunu müjdeledi; BTP yüzde 40.6.

BTP kurmayları, bu oranı az buluyor. En az yüzde 70 olması lazım, diyor. Partinin gidişatı da bunu gösteriyor. Millet, başka çözüm yok, diyor. Başka bir "milli duruş" yok.

İkinci Kuvay-ı Milliye'nin mimarı Prof. Dr Haydar Baş beyin yıllardan beri emek verdiği ve dünyanın gelişmiş ülkelerinin yanısıra Anadolu ve Trakya'da dar bölge alan çalışması yaparak ortaya koyduğu Milli Ekonomi ve Kalkınma Modeli çalışmasına göz atanlar, çözüm bekleyen milletin BTP'ye olan bu yoğun teveccühündeki haklılığı çok rahat gözlemleyebilir, kavrayabilirler.

AB konusunda teslimiyetten gayrı mesajı olan herhangi bir iktidar ve muhalefet partisi var mı? Yok.

IMF'nin tüm sanayi ve tarımsal üretimimizi bitiren, ülkeyi dış borca mahkum ederek ekonomimizi çökerten ve bağımsızlığımızı yok eden reçeteleri karşısında, bırakın programı olan, lafla da olsa 'ben bu peynir gemisini yürütebilirim' diyen var mı? Yoook... Hepsi IMF meftunu.

Enflasyonu doğru teşhis edebilen, dolayısıyla bu kronik hali şu formulle düzeltebilirim diyen var mı? Yok. İktidarın teşhisleri zaten yanlış, tedaviler ise işadamlarımızı yokluğa mahkum etti. Muhalefetten veya oda başkanlarından aykırı bir ses var mı? Yok. Çözümü olan...? Yok.

Bütün bunlar karşısında sivil asker, devlet millet elbirlik gönül birlik olup dertlerimize "kollektif akıl"la çare bulalım bari, diyen iktidar veya muhalefetten, eskilerden veya yeniyetmelerden birine rastladınız mı? Hayır.

Bilakis, aynen Fener Patriği Bartholomeos'un Ruhban Okulu'nun açılması için ABD'den dönerken güya kendince Türk devletine gözdağı vermek için takındığı hadsiz tavrı takınıyor siyasilerimiz AB konusunda, IMF hususunda, insan hakları konusunda. Mesut Yılmaz, jop yemek istemiyorsanız AB'ye evet demelisiniz diyor. Tayyip Erdoğan da statükonun gemlenmesi için AB'ye üyelik şarttır, diyor. Washington ve Davos'a gittikten sonra o da güya "kendince statükocu devlet erkanımıza" ABD ve AB sopası gösteriyor. Bunları da millet yemiyor.

Bütün bunları gören millet, ilk zamanlar şaşkındı. Ne yapacağını bilmiyordu. Çünkü Bağımsız Türkiye Partisi henüz kurulmamıştı. Milyonlarca insanımız, Kuvay-ı milliye kadrosuna, niçin bu kadar projeleriniz, bu derece güçlü ve bütünleştirici yüreğiniz, bu kadar samimiyetiniz var fakat bir parti kurmuyorsunuz, bu büyük vebaldir, diye her fırsatta yoğun baskı yapıyordu.

Nihayet BTP kuruldu. Tüm Türkiye'de teşkilatlarını 55 günde tamamladı. Aylardan beri de miting ve salon toplantıları yapıp çözümlerini, projelerini, kalkınma modellerini anlatıyor. Millet çareyi gördü. Toplum kurtuluşun adresini buldu. BTP'yi bağrına bastı. Politikada yepyeni bir güven yakaladı.

Millet, ülkenin ancak Prof. Dr. Haydar Baş beyin dirayeti ve onun Milli Ekonomi Modeliyle kalkınabileceğine, ancak ve ancak bununla Türkiye'nin bir dünya devleti ve hatta kainat devleti olabileceğine inandı. Anketlere yansıyan bu güvendir, salonlara yansıyan bu imandır.

Devletin bağımsızlığını dahi ABD'ye, AB'ye veya IMF'ye peşkeş çekmeye teşne olan bazılarının rahatsızlığı da bundandır. Kalemlerine sarılan iftiracıların paniği bundandır.

Halbuki onların da kurtuluşu bu ülkenin yeniden şahlanmasına, milletin istediği gibi Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi ve Kalkınma Programının tek başına iktidar olmasına bağlıdır. Onlar da anlayacaklar ama, herhalde biraz geç...

Seçim, bu büyük projenin tek başına iktidara taşınmasının yoludur. Ne kadar yakın olursa o kadar iyi olur. Hatta seçim barajının yüzde 20'ye çıkartılmasının da yerinde olacağı kanaatindeyim.