Geçtiğimiz hafta sonu Elazığ'da yapılan bir programda önemli açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Haydar Baş, bugün hükümetle kavga eden cemaatin başındaki isim Fethullah Gülen'e 1997 yılında bir mektup göndererek bazı konularda uyarılarda bulunduğunu ve 2000 yılında ise henüz başbakan olmamış Tayip Erdoğan'la yüz yüze görüştüğünü ifade etti.AKP hükümetinin başındaki Başbakan Erdoğan, yaklaşık 12 yıldır Türkiye'yi yönetiyor ve bu zaman zarfında Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) taşeron oldu. Malatya Kürecik'e İsrail'i koruyan füze kalkanını yerleştirdi. NATO'nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı İzmir'e taşıdı. Ortadoğu İslam coğrafyasında Arap Baharı ile ülkeler karıştırılıyor, bunun da taşeronu Türkiye. Dinlerarası diyalog ve Medeniyetler arası İttifak projelerinin taşeronu yine Türkiye.Yani İslam coğrafyasını hedef alan Batılı projelerin tümünde Türkiye, ya taşeron oldu ya da ortak?Bunların hepsinin başlangıç noktası işte 2000'li yıllar. Türkiye'de Başbakan olmaya hazırlanan, herkesin başbakan olmasına kesin gözle baktığı bir dönemde Prof. Dr. Haydar Baş ile Tayip Erdoğan arasında söz konusu görüşme gerçekleşiyor. Herkesin AKP'ye yaranmak ve pastadan pay almak için Erdoğan'la görüşme peşinde koştuğu o dönemde Prof. Dr. Haydar Baş Bey Tayip Erdoğan ile görüşüyor ve bir tek şey istiyor.O görüşmeyi Prof. Dr. Haydar Baş şöyle anlatıyor: "O gün yaptığımız konuşmada Başbakan Erdoğan'dan bizim olmazsa olmaz bir şartımız vardı. Şartımız şu ki; biz bu milletin imanıyla kimsenin oynamasına müsaade etmeyiz. Bugün en büyük hile de Dinlerarası Diyalog'tan kaynaklanıyor. Yani Müslüman Türk evladını Hıristiyanlaştırma propagandasıdır. Bunu biz araştırdık ve delillerini ortaya koyduk. Başbakan Erdoğan da bu şartımız karşısında 'tamam' dedi. Bu şekilde yaptığınız takdirde biz sizden bir kapı bekçiliği dahi istemeden sizi desteklemeye varız, o gün ona söz verdim."O görüşmede Prof. Dr. Haydar Baş, vereceği destek karşılığında Erdoğan'dan ihale istese alabilir, vekillik ya da bakanlık istese alabilirdi. Ama Haydar Baş Hocam kendi ve kadrosu adına hiçbir menfaat talep etmedi. Tayip Erdoğan'dan sadece milletimizin ve de özellikle gençliğimizin dinlerarası diyalog belasından korunmasını talep etti Sayın Baş. Ama Başbakan Erdoğan, 2000 yılındaki bu görüşmeden birkaç ay sonra "4 hak din vardır" diyerek tercihini net ortaya koymuş oldu.1997 yılından bugüne kadar binlerce gencimiz dinlerarası diyalog projesiyle Hıristiyanlaştırıldı, binlerce gencimizin gönlündeki İslam söndü. Başbakan Erdoğan'ın hükümetinin izniyle açılan binlerce ev tipi kiliseyi Müslüman gençler doldurdu.İşte Prof. Dr. Haydar Baş bunlar yaşanmasın diye çırpındı, şahsi menfaatlerini bir kenara itti ve Sayın Başbakan'dan o gün dinlerarası diyaloga karşı bir tavır almasını istedi. Başbakan Erdoğan'la görüşmesinde koştuğu şart, Prof. Dr. Haydar Baş'ın karakterini, duruşunu, ölçüsünü ve de kimliğini ortaya koyan çok çok önemli bir şeydir.Prof. Dr. Haydar Baş'ın uyarılarına rağmen açıklamalarıyla ve icraatlarıyla Başbakan Erdoğan, dinlerarası diyalog ve dolayısıyla da bugün kavga ettiği cemaatin safında olmaya o gün karar vermiş oldu.Haydar Baş Bey, 1997 yılında ise bugün hükümetle kavga eden cemaatin başındaki Fethullah Gülen'e bir mektup göndermiş ve ona da bazı uyarılarda bulunmuştu. O gün Fethullah Gülen cemaatinin gerçekleştirdiği toplantılarda Peygamber Efendimizin hadislerini inkâr eden kişilere ödüller veriliyordu. İftar yemekleri tertip edilip papazlara iftar duaları yaptırılıyordu. Dahası Cenab-ı Hakk'ın (cc) emri olan başörtüsüne bizzat Fethullah Gülen 'teferruat' demişti. Mektupta bu üç meseleyi gündeme getiren Prof. Dr. Haydar Baş, bu yapılanlarla belki de farkında olmadan milletimize yanlış mesajlar verilebileceğini, çok nazik bir şekilde ifade ederek, bir açıklamayla düzeltilmesinin yerinde olacağını dile getirmişti. Bu mektuptan bir süre sonra dönemin papasıyla Vatikan'da görüşen Fethullah Gülen, Papa II. Jean Paul'e "Papalık misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk etmesini çok arzuluyoruz" ibarelerinin yer aldığı bir mektup verdi. Türkiye'ye dönerken telefonla katıldığı bir TV programında ise Gülen, "hoşgörüyü bilmeyen çevrelerden tepki aldık" dedi.Bugün Türkiye'yi içinde bulunduğun kaotik ortama mahkûm eden iki isim, Başbakan Erdoğan ve Fethullah Gülen'e bir Müslüman'ın, bir müminin, bir devlet adamının, bir siyaset adamının bu ülke için, bu millet için yaşayan bir liderin, müthiş bir ileri görüşlülükle yapabileceği ve de her şeyden önemlisi "dostça" yapılabilecek tüm uyarılar Prof. Dr. Haydar Baş, tarafından yapıldı.Ama çoktan kararını vermiş, Atlantik ötesinden bağlantılarını kurmuş Tayip Erdoğan ve Fethullah Gülen bildikleri yolda devam ettiler.Ve işte Türkiye'nin şimdi ki durumu ortada?Şimdi bugün 'çok safmışız', 'bilmiyorduk' gibi açıklamalar asla ve asla samimi değildir. Bu cemaati bu noktaya hükümet getirmiştir. Yazımızı Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünkü yazısındaki son cümlelerle bitirelim."Sayın Başbakan hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya tutunuyor, bendeniz de yarın ölecekmişim gibi hesaba hazırlanıyorum. Benim, onlardan esas farkım da budur."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024