Hükümetlerin zaman zaman tasarruf genelgeleri yayınladıklarına şahit oluyoruz. Özellikle yeni göreve başlayan her hükümetin tasarruf genelgesi yayınlaması adeta gelenek haline geldi. 57. Hükümet de bu geleneği bozmadı. O da, en ince ayrıntıları ihtiva eden tasarruf genelgesi yayınladı. Ama sadece yayınladı. Genelgelere uymak mı? Hak getire. Bizde adet böyledir. Kanun ve kuralları, ilk önce koyanlar ihlal ederler. Toplumumuzda "kuralı ben koydum, ben çiğnerim" anlayışı egemendir. Halbuki doğrusu bunun tersidir. Yani kanun ve kurallara, en çok onları koyanlar uymalı, riayet etmelidir.
Tasarruf genelgelerine devletin üst kademelerinde görev yapanlar uymazsa, alt kademelerdekiler hiç uymaz. Sonra israf ve savurganlık, alt kademelerde yapılmıyor ki. Alt kademelerde israf ve savurganlık, devede kulak mesabesindedir. Esasen tasarruf sağlamak için genelge yayınlamak yeterli değildir, üst kademelerdekilerin örnek olması en etkili yoldur...
Şu bir gerçektir ki, bütün devletler, milletten daha müsriftir. Bundan dolayı devletlerin sadece devlet çarkını işletmek için milletten vergi alması, yatırımları milletin yapması, ısrarla savunulmuştur. Doğrusu da budur. Bunun doğru olduğunu anlamak için, özel ve kamu sektörlerine bir göz atmak yeterlidir. Özel sektörde istihdam edilen her personelin çalıştığı şirkete kazandırdıkları ve maliyeti kuruşu kuruşuna hesaplanır. Kamu sektöründe öyle mi? Hani, öyle olsa. Ne gezer. Özel sektörün ürettiği bir malı, kamu sektörü iki misli maliyet ve personelle, daha kalitesiz bir şekilde üretir.
Devletlerin milletten, bazı devletlerin de diğerlerinden daha müsrif olduğunu herkes bilir. Örneğin devletimizin müsrifliği dillere destan olmuştur. Hiçbir zengin ülkenin bürokrasisi, bizimki kadar masraflı ve ihtişamlı değildir. Hiçbir zengin ülkenin bürokrasisi, bizimki kadar masraflı ve ihtişamlı değildir. En küçük bir birimin başına geçen bir kamu görevlisi, işe ilk önce makam odasındaki eşyaları değiştirmekle başlar, sırasıyla gider. Hiç unutmuyorum, yeni bir göreve atanan bir bürokrat, makam odasının eşyalarını değiştirmeden yerine oturmadı. Niçin böyle yaptığı sorulduğunda, şu ilginç cevabı vermişti: "Ben o adamın (selefinin) oturduğu koltukta oturmam". Bu kafa yapısına sahip bürokratların ve politikacıların görev yaptığı bir ülkede israfın ve savurganlığın haddi, hesabı sorulur mu?
Japonya dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Öyle bir ülkede hala 1929 yılından kalma bir ev başbakanlık konutu olarak kullanılmaktadır. Japon Başbakanı, "bu konut çok eski, ben şöyle bir köşke taşınıyorum" demiyor, belki de diyemiyor. Japon halkından ve yetkililerden sadece konutun değiştirilmesini talep edebiliyor. Bu durumu, Türkiye ile mukayese ediniz ve hükmü sizler veriniz.
Dünyayı tanıdığı ve ekonomiyi çok iyi bildiği için, Türkiye'nin ekonomisini kurtarmakla görevlendirilen Kemal Derviş'in, bu konuda bir jest yapması gerekmez miydi? Gerekirdi, ama yapmadı. O da, konforlu evlerde oturmayı, lüks arabalara binmeyi tercih etti. Kendisine sorsanız, şüphesiz mütevazı davrandığını söyleyecektir. Mütevazılık, tasarrufa riayet böyle ise, israf ve savurganlık acaba nasıldır?
Tasarrufa riayet etmeyenlerin tasarruf genelgeleri, ayrı bir israf oluyor ve çok komik kaçıyor. Yetkililerden istirhamımız, bu işten vazgeçmeleri yönündedir. Genelgeyi ve sözü bıraksınlar, icraat göstersinler. Millet,icraattan alacağını alır, anlayacağını anlar ve herkese hakkını verir.
Tasarruf genelgelerine devletin üst kademelerinde görev yapanlar uymazsa, alt kademelerdekiler hiç uymaz. Sonra israf ve savurganlık, alt kademelerde yapılmıyor ki. Alt kademelerde israf ve savurganlık, devede kulak mesabesindedir. Esasen tasarruf sağlamak için genelge yayınlamak yeterli değildir, üst kademelerdekilerin örnek olması en etkili yoldur...
Şu bir gerçektir ki, bütün devletler, milletten daha müsriftir. Bundan dolayı devletlerin sadece devlet çarkını işletmek için milletten vergi alması, yatırımları milletin yapması, ısrarla savunulmuştur. Doğrusu da budur. Bunun doğru olduğunu anlamak için, özel ve kamu sektörlerine bir göz atmak yeterlidir. Özel sektörde istihdam edilen her personelin çalıştığı şirkete kazandırdıkları ve maliyeti kuruşu kuruşuna hesaplanır. Kamu sektöründe öyle mi? Hani, öyle olsa. Ne gezer. Özel sektörün ürettiği bir malı, kamu sektörü iki misli maliyet ve personelle, daha kalitesiz bir şekilde üretir.
Devletlerin milletten, bazı devletlerin de diğerlerinden daha müsrif olduğunu herkes bilir. Örneğin devletimizin müsrifliği dillere destan olmuştur. Hiçbir zengin ülkenin bürokrasisi, bizimki kadar masraflı ve ihtişamlı değildir. Hiçbir zengin ülkenin bürokrasisi, bizimki kadar masraflı ve ihtişamlı değildir. En küçük bir birimin başına geçen bir kamu görevlisi, işe ilk önce makam odasındaki eşyaları değiştirmekle başlar, sırasıyla gider. Hiç unutmuyorum, yeni bir göreve atanan bir bürokrat, makam odasının eşyalarını değiştirmeden yerine oturmadı. Niçin böyle yaptığı sorulduğunda, şu ilginç cevabı vermişti: "Ben o adamın (selefinin) oturduğu koltukta oturmam". Bu kafa yapısına sahip bürokratların ve politikacıların görev yaptığı bir ülkede israfın ve savurganlığın haddi, hesabı sorulur mu?
Japonya dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Öyle bir ülkede hala 1929 yılından kalma bir ev başbakanlık konutu olarak kullanılmaktadır. Japon Başbakanı, "bu konut çok eski, ben şöyle bir köşke taşınıyorum" demiyor, belki de diyemiyor. Japon halkından ve yetkililerden sadece konutun değiştirilmesini talep edebiliyor. Bu durumu, Türkiye ile mukayese ediniz ve hükmü sizler veriniz.
Dünyayı tanıdığı ve ekonomiyi çok iyi bildiği için, Türkiye'nin ekonomisini kurtarmakla görevlendirilen Kemal Derviş'in, bu konuda bir jest yapması gerekmez miydi? Gerekirdi, ama yapmadı. O da, konforlu evlerde oturmayı, lüks arabalara binmeyi tercih etti. Kendisine sorsanız, şüphesiz mütevazı davrandığını söyleyecektir. Mütevazılık, tasarrufa riayet böyle ise, israf ve savurganlık acaba nasıldır?
Tasarrufa riayet etmeyenlerin tasarruf genelgeleri, ayrı bir israf oluyor ve çok komik kaçıyor. Yetkililerden istirhamımız, bu işten vazgeçmeleri yönündedir. Genelgeyi ve sözü bıraksınlar, icraat göstersinler. Millet,icraattan alacağını alır, anlayacağını anlar ve herkese hakkını verir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018