"Gümanım galmadı hakim-savcıya
Deyirem ölürem, demirem olmur!" demiş Ozan...
Kar maskeli, taşlı sopalı, kimlikleri bilinmeyen ama kimin nesi oldukları tahmin edildiği söylenen sokak zibidileri, Yeni Çağ Gazetesine saldırmışlar!
Bizim oralarda; "Fakiri döveceğine, üzerini yırt!" diye bir darb-ı mesel var! Öyle yapmış, camı-çerçeveyi kırıp, çekip gitmişler!
Şahsen o gazete yetkililerinden olsaydım, bu basit-komik-iğrenç saldırıyı gündeme bile getirmezdim!
Velev ki saldırganların hepsi yakalansa, ne olacak ki? Belki Savcılığa bile götürülmeden karakoldan salıverilecekler. Çünkü cam kırmanın tevkif gerektirecek kadar bir cezası yok!
10-15 tinerci-hapçı görünüşlü çocuk irisi psikopat; taşlarla sopalarla camları kırıp, bina önünde park etmiş araçları darp etmişler!
Bir kaç arabanın başı kırık, bir kaç arabanın da gözü şişmiş!
Ölü veya yaralı yok! Çünkü galiba o saatte, gazetede kimse yok! Arabalarını da orada bırakarak gitmişler!
Güvenlik kameralarından görüldüğü kadarıyla; içeriden çıkacak iki-üç eli kolu dönen kişi, o serserileri hallaç pamuğu gibi atabilirmiş ama can tatlı!
Mala gelsin, cana gelmesin! Tercihtir, bir şey diyemem.
Olay basit!
Olay çirkin!
Olay iğrenç!
Olayın niye yapıldığı da apaçık galiba!
Olay kalleşçe, kahpece ama niye böyle?
Yapanlar Osmanlılar değil!
AKP'liler hiç değil!
AKP'liler, trajikomik bir davranışla, Fetullahçılar tarafından mahkemelere verilmiş kişileri "FETÖCÜ" diye göz-altına aldırmış, rezil olduklarını anlayınca vaz geçmişlerdi!
Anılan Gazetenin yazarları gözaltına alındığında da, onlardan yana tavrımı ortaya koymuştum. Yine yanlarındayım ama yanlış ta anlaşılmamam lazım!
Aslında bilerek ertelediğim -veya yıllarca tenezzül etmediğim- bir gerçeği açıklamanın zamanı geldi galiba!
Mesleki vicdanım gereği, yapılan saldırılarda yanlarında durmam gerekiyor!
Yanlış anlaşılmaktan endişe duydum! Çünkü malum gazete ile nahoş da olsa bir mazimiz var!
Özetle hatırlatmaya çalışayım:
1 Haziran 2011 Çarşamba günü, sabah namazından sonra, Terörle Mücadele tarafından evim basıldı. Saatlerce süren aramalardan sonra, derdest edilerek İzmir'den İstanbul'a sevk edildim.
İstanbul'da aynı gerekçe ile gözaltına alınan 16 kişi ile bir araya getirildik.
16 kişinin içinden sadece, geçtiğimiz günlerde Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı'nı, 15 Temmuz Kahpe Kalkışmasında "Miraca çıkmış" gibi güya ironiyle anlatan Erdem Karakoç ve -adını dillere düşürmemek için, kendisinden izin de alamadığım için saklı tuttuğum- bir kişiyi daha olmak üzere iki kişiyi tanıyordum. Diğerleri ile hayatımda ilk defa karşılaşmış ve tanıştığıma da çok memnun olmuştum.
Ne ben, ne de hiç kimse, niye gözaltına alındığımızı bilmiyorduk!
Adli Tıptan sağlık raporu almaya götürüldüğümüzde, sebep soran basın mensuplarına; "Boyum uzun diye!" şeklindeki esprili cevabım epeyce dillerde kalmıştı.
Sonra öğrendik ki, güya biz yani bu 17 kişi, "Yavru Muhalefet MeHaPe"nin şövenist/ırkçı oyları artsın diye, Diyarbakır Mitinginde Bahçeli'ye suikast yapacakmışız!
Müthiş bir örgütlenmeyle suikasta hazırlanmışmışız ama hiç birimizin bu organizeden ve birbirimizden haberimiz yokmuş!
Burası, İleri Demokrat Yeni Türkiye!
Burada bu tür işler olur mu? Olur...
Dördüncü veya beşinci gün Ergenekon Davalarının kumpasçı savcıları tarafından ifadelerimiz alınmış ve ben salıverilmiştim!
Buraya kadarı, bütün anormalliklere rağmen normal!
Eve gidip üzerimi değiştikten sonra tekrar adliyeye gelerek sabaha kadar, diğer arkadaşları bekledim ve ertesi gün öğlene doğru Gazeteyi ziyarete niyetlendim. Aslında onların gelmeleri lazımdı ama haberlerinin olmayacağını düşünmüştüm çünkü haber olduğumuzdan haberim yoktu.
Gazetenin binasına yaklaştığımızda beni götüren arkadaş; "Ya Hocam! Senin bunlarla ne işin olabilir?" Diye sitemli bir soru sordu. Hayretle yüzüne bakınca; "Senin bu gazetenin yazarlarından olduğunu sorduklarında basına, öyle biri yok!" Dediler deyince, hayretim ikiye katlandı ama gazeteye de gelmiştim!
Balkonda bekleyenler vardı.
Gelmişken girmiş ve bir kaç kişiye, olanları ve sebebini sormuş ve hiç kimseyi ikna edemeyecek, kıvrak cevaplar almıştım ve hayalimde bile üzerine titreyerek esirgediğim Kristal Fanusum, o gün kırılmıştı!...
Yaklaşık bir sene sonra da, köşemi kapatmıştım. Belki ileride köşemi kapatma sebebimi de yazarım.
Kendi arşivimde ve gönderme kayıtlarımda o gazetede yayınlanmış 2.200'den fazla yazı var ama cesur ve sadık gazetenin arşivinde yazılarım yok!
Müthiş bir sadakat ve cesaretle silmişler...
Canları sağ olsun!
Eeee! Kurban olduğum Allah bu, asla aslanı kediye boğdurmamış!
Bu iğrenç ve basit saldırıyı aslında görmezden gelmek gerek ama meslekî ve vicdanî karakterim izin vermiyor ve bir basın mensubu olarak hem üzgün, hem de çok öfkeliyim!
Yine, hem de onlara rağmen, bu saldırıda da yanlarındayım!
Bu iğrenç ve basit saldırıyı tel'in ediyorum...
Hani derler ya; "Ürüşünü bilmeyen it, örüşüne kurt çağırır..."mış!
Olan tek kelimeyle bu!
Davul da dengi dengine...
Yine de geçmiş olsun...
SIRÇA KÖŞKTE OTURAN, KİMSENİN CAMINA TAŞ ATMAYACAK! vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Deyirem ölürem, demirem olmur!" demiş Ozan...
Kar maskeli, taşlı sopalı, kimlikleri bilinmeyen ama kimin nesi oldukları tahmin edildiği söylenen sokak zibidileri, Yeni Çağ Gazetesine saldırmışlar!
Bizim oralarda; "Fakiri döveceğine, üzerini yırt!" diye bir darb-ı mesel var! Öyle yapmış, camı-çerçeveyi kırıp, çekip gitmişler!
Şahsen o gazete yetkililerinden olsaydım, bu basit-komik-iğrenç saldırıyı gündeme bile getirmezdim!
Velev ki saldırganların hepsi yakalansa, ne olacak ki? Belki Savcılığa bile götürülmeden karakoldan salıverilecekler. Çünkü cam kırmanın tevkif gerektirecek kadar bir cezası yok!
10-15 tinerci-hapçı görünüşlü çocuk irisi psikopat; taşlarla sopalarla camları kırıp, bina önünde park etmiş araçları darp etmişler!
Bir kaç arabanın başı kırık, bir kaç arabanın da gözü şişmiş!
Ölü veya yaralı yok! Çünkü galiba o saatte, gazetede kimse yok! Arabalarını da orada bırakarak gitmişler!
Güvenlik kameralarından görüldüğü kadarıyla; içeriden çıkacak iki-üç eli kolu dönen kişi, o serserileri hallaç pamuğu gibi atabilirmiş ama can tatlı!
Mala gelsin, cana gelmesin! Tercihtir, bir şey diyemem.
Olay basit!
Olay çirkin!
Olay iğrenç!
Olayın niye yapıldığı da apaçık galiba!
Olay kalleşçe, kahpece ama niye böyle?
Yapanlar Osmanlılar değil!
AKP'liler hiç değil!
AKP'liler, trajikomik bir davranışla, Fetullahçılar tarafından mahkemelere verilmiş kişileri "FETÖCÜ" diye göz-altına aldırmış, rezil olduklarını anlayınca vaz geçmişlerdi!
Anılan Gazetenin yazarları gözaltına alındığında da, onlardan yana tavrımı ortaya koymuştum. Yine yanlarındayım ama yanlış ta anlaşılmamam lazım!
Aslında bilerek ertelediğim -veya yıllarca tenezzül etmediğim- bir gerçeği açıklamanın zamanı geldi galiba!
Mesleki vicdanım gereği, yapılan saldırılarda yanlarında durmam gerekiyor!
Yanlış anlaşılmaktan endişe duydum! Çünkü malum gazete ile nahoş da olsa bir mazimiz var!
Özetle hatırlatmaya çalışayım:
1 Haziran 2011 Çarşamba günü, sabah namazından sonra, Terörle Mücadele tarafından evim basıldı. Saatlerce süren aramalardan sonra, derdest edilerek İzmir'den İstanbul'a sevk edildim.
İstanbul'da aynı gerekçe ile gözaltına alınan 16 kişi ile bir araya getirildik.
16 kişinin içinden sadece, geçtiğimiz günlerde Seçilmiş Partili Cumhurbaşkanı'nı, 15 Temmuz Kahpe Kalkışmasında "Miraca çıkmış" gibi güya ironiyle anlatan Erdem Karakoç ve -adını dillere düşürmemek için, kendisinden izin de alamadığım için saklı tuttuğum- bir kişiyi daha olmak üzere iki kişiyi tanıyordum. Diğerleri ile hayatımda ilk defa karşılaşmış ve tanıştığıma da çok memnun olmuştum.
Ne ben, ne de hiç kimse, niye gözaltına alındığımızı bilmiyorduk!
Adli Tıptan sağlık raporu almaya götürüldüğümüzde, sebep soran basın mensuplarına; "Boyum uzun diye!" şeklindeki esprili cevabım epeyce dillerde kalmıştı.
Sonra öğrendik ki, güya biz yani bu 17 kişi, "Yavru Muhalefet MeHaPe"nin şövenist/ırkçı oyları artsın diye, Diyarbakır Mitinginde Bahçeli'ye suikast yapacakmışız!
Müthiş bir örgütlenmeyle suikasta hazırlanmışmışız ama hiç birimizin bu organizeden ve birbirimizden haberimiz yokmuş!
Burası, İleri Demokrat Yeni Türkiye!
Burada bu tür işler olur mu? Olur...
Dördüncü veya beşinci gün Ergenekon Davalarının kumpasçı savcıları tarafından ifadelerimiz alınmış ve ben salıverilmiştim!
Buraya kadarı, bütün anormalliklere rağmen normal!
Eve gidip üzerimi değiştikten sonra tekrar adliyeye gelerek sabaha kadar, diğer arkadaşları bekledim ve ertesi gün öğlene doğru Gazeteyi ziyarete niyetlendim. Aslında onların gelmeleri lazımdı ama haberlerinin olmayacağını düşünmüştüm çünkü haber olduğumuzdan haberim yoktu.
Gazetenin binasına yaklaştığımızda beni götüren arkadaş; "Ya Hocam! Senin bunlarla ne işin olabilir?" Diye sitemli bir soru sordu. Hayretle yüzüne bakınca; "Senin bu gazetenin yazarlarından olduğunu sorduklarında basına, öyle biri yok!" Dediler deyince, hayretim ikiye katlandı ama gazeteye de gelmiştim!
Balkonda bekleyenler vardı.
Gelmişken girmiş ve bir kaç kişiye, olanları ve sebebini sormuş ve hiç kimseyi ikna edemeyecek, kıvrak cevaplar almıştım ve hayalimde bile üzerine titreyerek esirgediğim Kristal Fanusum, o gün kırılmıştı!...
Yaklaşık bir sene sonra da, köşemi kapatmıştım. Belki ileride köşemi kapatma sebebimi de yazarım.
Kendi arşivimde ve gönderme kayıtlarımda o gazetede yayınlanmış 2.200'den fazla yazı var ama cesur ve sadık gazetenin arşivinde yazılarım yok!
Müthiş bir sadakat ve cesaretle silmişler...
Canları sağ olsun!
Eeee! Kurban olduğum Allah bu, asla aslanı kediye boğdurmamış!
Bu iğrenç ve basit saldırıyı aslında görmezden gelmek gerek ama meslekî ve vicdanî karakterim izin vermiyor ve bir basın mensubu olarak hem üzgün, hem de çok öfkeliyim!
Yine, hem de onlara rağmen, bu saldırıda da yanlarındayım!
Bu iğrenç ve basit saldırıyı tel'in ediyorum...
Hani derler ya; "Ürüşünü bilmeyen it, örüşüne kurt çağırır..."mış!
Olan tek kelimeyle bu!
Davul da dengi dengine...
Yine de geçmiş olsun...
SIRÇA KÖŞKTE OTURAN, KİMSENİN CAMINA TAŞ ATMAYACAK! vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017