Ağaçlar kökleri, milletler tarihi üzerinde yükselir. Tarihi ile bağını koparmış millet, köksüz ağaç gibidir.
Ünlü Alman şairi Göethe, “En az üç bin yıl öncesini bilmeyen millet, gaflet uykusundadır” der.
Prof. Dr. Kemal Karpat da şöyle der: “Tarihi bir malzeme deposu, bir tecrübe kaynağı olarak görüyorum. Zaten tarih ancak insanların güncel yaşamlarıyla ilgili hale getirilirse, mana kazanır, yoksa kupkuru bir zaman tarihi olur” (Radikal Gazetesi, 4 Aralık 2006).
Bunları, Başbakan Erdoğan’ın İtalyan gazetelerinden Corriere della Sera’ya verdiği özel bir söyleşi üzerine hatırlatma gereği duyduk. O söyleşide Başbakan Erdoğan şöyle diyor: “Şu ana kadar Suriye’ye karşı sabırlı olduk, ama hükümet hata yapmaya devam ederse, bu artık 5. maddede zikredildiği gibi NATO’nun meselesi haline gelir.”
NATO nedir?
ABD’nin emrinde olan bir Haçlı ordusu.
ABD kimdir?
18 Ocak 1927 tarihinde Senatosu’nda Lozan Antlaşması’nı oylayarak reddeden ve günümüzde Haçlıların önderliğini yapan bir ülke.
Lozan Antlaşması’nı niçin reddetti?
Çünkü Lozan’da bizzat ABD Başkanı Wilson tarafından çizilen Sevr haritasını rafa kaldırıldı. O haritada Ermeni ve Kürt devletlerinin de sınırları çizilmişti.
Şimdi Başbakan Erdoğan ne diyor?
Açık olarak dediği şu: Sınırlarımızı tanımayan ABD, gelsin 5. madde gereği sınırlarımızı korusun.
Sınırlarımızı kimden koruyacak?
Suriyeli Müslüman kardeşlerimizden.
Peki, sınırlarımızda ABD ordusunun konuşlanmasını içeren l Mart Tezkeresi’ni TBMM reddetmedi mi? O konuşlanma ile talep ettiğimiz konuşlanma arasında ne fark var? ABD, konuşlandığı yerden çıkmazsa, ya da yeni sınır çizmeye kalkarsa, onunla savaşmayı göze alabilecek miyiz?
Gafletin, tarih bilmezliğin bu kadarına da pes doğrusu. Başımıza gelen felâketlerin asıl sebebi, bu gafletimiz ve tarih bilmezliğimiz değil mi?
Şunu unutmayalım, Batılıların, Osmanlı’ya bakışı nasıl idiyse, Türkiye Cumhuriyeti’ne de bakışı aynıdır. Bu bakış, hiçbir zaman değişmemiştir, değişmez de. Osmanlı Meclis-i Mebusan Reisi Ahmet Rıza Bey, 1922 tarihinde yazdığı “Batı’nın, Doğu Politikasının Ahlâken İflâsı” adlı eserinde şöyle diyor: “Avrupalıların Türklere karşı takip ettiği siyasette ahlâk mefhumuna asla yer verilmemiştir. Türkiye gibi harbe katılan Macaristan ve Bulgaristan’a neden Sevr uygulamadılar? Hıristiyan oldukları için. Avrupa Devletleri, tarihin hiçbir döneminde Osmanlı ile samimi dostluk tesis etmemişlerdir.”
ABD eski Başkanı Roosevelt, bu politikanın sebebini şu sözlerle açıklar: “Birinci Dünya Savaşı, Batı medeniyetine yabancı olan Osmanlı Türklerinin, Avrupa’dan kovulması ve Balkanların Müslümanlardan temizlenmesi için başlatıldı… Türkleri, Avrupa’da bırakmak Batı medeniyetine karşı işlenmiş bir suçtur.”
Biz, her ne kadar “Sevr’i yırtık, çöp sepetine attık” dersek diyelim, Batılıların politikalarının temeli Sevr’e dayanmaktadır. Sevr’in özü, Türk milletini, Türk ve İslâm dünyasından tecrit edip, Anadolu’nun bozkırına hapsetmekti. Bunun gerçekleşmesi için Ermenistan sınırlarının güneye, İsrail sınırlarının kuzeye çekilerek Fırat’ta birleştirilmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle, Müslümanların arasına, Hıristiyan ve Yahudilerin, kama gibi sokulması amaçlanmaktadır.
Bazıları, “bu bir hayaldir” diyebilir. Nitekim diyorlar da. Ama karşı taraf, buna hayal demiyor, “ideal” diyor.
İsrail eski başbakanlarından Şamir’e, BBC’nin muhabiri, “Büyük İsrail (Arz-ı Mev’ud) hayalini hâlâ taşıyor musunuz?” diye sorunca, Şamir, kızarak sertçe şu cevabı verdi: “Bu bizim hayalimiz değil, gerçeğimizdir. Ama siz hayal diyorsanız, ‘evet’ o hayali taşıyoruz. Büyük İsrail, bizim hiçbir zaman vazgeçemeyeceğimiz idealimizdir.”
Şimdi soralım: Sınırlarımızı korumak için NATO’ya 5. madde gereği çağrı yapanlar, hangi ideali taşıyor?
Bu kadar gafletle devlet değil, şirket bile idare edilmez. İdarecilerimizin, bir an önce gafletten uyanmalarını ve tarih şuuru kazanmalarını temenni ediyoruz.
Ünlü Alman şairi Göethe, “En az üç bin yıl öncesini bilmeyen millet, gaflet uykusundadır” der.
Prof. Dr. Kemal Karpat da şöyle der: “Tarihi bir malzeme deposu, bir tecrübe kaynağı olarak görüyorum. Zaten tarih ancak insanların güncel yaşamlarıyla ilgili hale getirilirse, mana kazanır, yoksa kupkuru bir zaman tarihi olur” (Radikal Gazetesi, 4 Aralık 2006).
Bunları, Başbakan Erdoğan’ın İtalyan gazetelerinden Corriere della Sera’ya verdiği özel bir söyleşi üzerine hatırlatma gereği duyduk. O söyleşide Başbakan Erdoğan şöyle diyor: “Şu ana kadar Suriye’ye karşı sabırlı olduk, ama hükümet hata yapmaya devam ederse, bu artık 5. maddede zikredildiği gibi NATO’nun meselesi haline gelir.”
NATO nedir?
ABD’nin emrinde olan bir Haçlı ordusu.
ABD kimdir?
18 Ocak 1927 tarihinde Senatosu’nda Lozan Antlaşması’nı oylayarak reddeden ve günümüzde Haçlıların önderliğini yapan bir ülke.
Lozan Antlaşması’nı niçin reddetti?
Çünkü Lozan’da bizzat ABD Başkanı Wilson tarafından çizilen Sevr haritasını rafa kaldırıldı. O haritada Ermeni ve Kürt devletlerinin de sınırları çizilmişti.
Şimdi Başbakan Erdoğan ne diyor?
Açık olarak dediği şu: Sınırlarımızı tanımayan ABD, gelsin 5. madde gereği sınırlarımızı korusun.
Sınırlarımızı kimden koruyacak?
Suriyeli Müslüman kardeşlerimizden.
Peki, sınırlarımızda ABD ordusunun konuşlanmasını içeren l Mart Tezkeresi’ni TBMM reddetmedi mi? O konuşlanma ile talep ettiğimiz konuşlanma arasında ne fark var? ABD, konuşlandığı yerden çıkmazsa, ya da yeni sınır çizmeye kalkarsa, onunla savaşmayı göze alabilecek miyiz?
Gafletin, tarih bilmezliğin bu kadarına da pes doğrusu. Başımıza gelen felâketlerin asıl sebebi, bu gafletimiz ve tarih bilmezliğimiz değil mi?
Şunu unutmayalım, Batılıların, Osmanlı’ya bakışı nasıl idiyse, Türkiye Cumhuriyeti’ne de bakışı aynıdır. Bu bakış, hiçbir zaman değişmemiştir, değişmez de. Osmanlı Meclis-i Mebusan Reisi Ahmet Rıza Bey, 1922 tarihinde yazdığı “Batı’nın, Doğu Politikasının Ahlâken İflâsı” adlı eserinde şöyle diyor: “Avrupalıların Türklere karşı takip ettiği siyasette ahlâk mefhumuna asla yer verilmemiştir. Türkiye gibi harbe katılan Macaristan ve Bulgaristan’a neden Sevr uygulamadılar? Hıristiyan oldukları için. Avrupa Devletleri, tarihin hiçbir döneminde Osmanlı ile samimi dostluk tesis etmemişlerdir.”
ABD eski Başkanı Roosevelt, bu politikanın sebebini şu sözlerle açıklar: “Birinci Dünya Savaşı, Batı medeniyetine yabancı olan Osmanlı Türklerinin, Avrupa’dan kovulması ve Balkanların Müslümanlardan temizlenmesi için başlatıldı… Türkleri, Avrupa’da bırakmak Batı medeniyetine karşı işlenmiş bir suçtur.”
Biz, her ne kadar “Sevr’i yırtık, çöp sepetine attık” dersek diyelim, Batılıların politikalarının temeli Sevr’e dayanmaktadır. Sevr’in özü, Türk milletini, Türk ve İslâm dünyasından tecrit edip, Anadolu’nun bozkırına hapsetmekti. Bunun gerçekleşmesi için Ermenistan sınırlarının güneye, İsrail sınırlarının kuzeye çekilerek Fırat’ta birleştirilmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle, Müslümanların arasına, Hıristiyan ve Yahudilerin, kama gibi sokulması amaçlanmaktadır.
Bazıları, “bu bir hayaldir” diyebilir. Nitekim diyorlar da. Ama karşı taraf, buna hayal demiyor, “ideal” diyor.
İsrail eski başbakanlarından Şamir’e, BBC’nin muhabiri, “Büyük İsrail (Arz-ı Mev’ud) hayalini hâlâ taşıyor musunuz?” diye sorunca, Şamir, kızarak sertçe şu cevabı verdi: “Bu bizim hayalimiz değil, gerçeğimizdir. Ama siz hayal diyorsanız, ‘evet’ o hayali taşıyoruz. Büyük İsrail, bizim hiçbir zaman vazgeçemeyeceğimiz idealimizdir.”
Şimdi soralım: Sınırlarımızı korumak için NATO’ya 5. madde gereği çağrı yapanlar, hangi ideali taşıyor?
Bu kadar gafletle devlet değil, şirket bile idare edilmez. İdarecilerimizin, bir an önce gafletten uyanmalarını ve tarih şuuru kazanmalarını temenni ediyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018